Kar Şirketlere, Zarar Halka Devri

Kar Şirketlere, Zarar Halka Devri

Scheilman çocukluğundan itibaren babasının ona hediye ettiği, Homeros’un İlyada sını okur, sürekli kafasında Truva’nın nerede olduğunu düşünür. Truva’yı bulması durumunda aslında yine efsanede geçen Paris’in Helen’e aşkını da ilan ettiği bölgeyi de bulacaktır. O dönemki tarihçilerin aksine çalışmalarını, araştırmalarını Çanakkale üzerinde yoğunlaştırır. Hisarlık tepe civarında neyse ki Truva’yı keşfeder. Aslında bir arkeolog değil, bir mezar hırsızıdır. Hedefi ise söylencelerde geçen Truva hazinesini bulmaktır. Osmanlı’dan aldığı özel izinle kazıya başlar, kazıyı arkeolojik araştırmayla uzaktan yakından alakası olmayan bir talan şeklinde yürütür. Bir gün kazı sırasında Truva hazinesini bulduğunu düşünerek, kazı alanını tatil eder, sadece kendisi, eşi ve bir iki adamıyla bu hazineyi alarak daha sonra da Truva’dan bu hazine ile kaçar. Yine de Truva bulunmuştur, dünya tarihindeki bu bilinmeyen bölge keşfedilmiştir. Ancak içindeki her tür hazine ülkeden kaçırılmış olur. Biz, bu hazineyi Scheilman’ın karısının hazine ile çektirdiği resimlerden biliyoruz artık. Bu hazine Scheilman’a da yaramaz. Öldüğünde Yunanistan sokaklarında bulunur cenazesi ve beş parasızdır. Hazineler ise, şimdilerde Yunanistan, Türkiye, Almanya, Rusya gibi devletler arasında bir dava konusu artık. Onlarca yıldır bizden kaçırılan bu hazineyi geri almak için ancak bir fıkraya konu olacak davanın tarafı Türkiye. Alınan bir şey de yok, henüz.

Tıpkı bunun gibi, Çanakkale ve arkasında uzanan Kaz Dağları bir hırsızlığın konusu oluyor. Kaz dağlarında Alamos Gold firması Scheilman gibi bir talanla altın-define bulmak için Kaz Dağları’nı talan ediyor. Hükümet, geride kaç orman köyünün kaldığını düşünmeden, bu madenin Yaban hayatı ne duruma sokacağını, kaç türü yok olma tehdidine sokacağını bilmeden bu firmaya maden işletme ruhsatını devretmiş durumda.

Her sene insanların ölümüyle sonuçlanan sel “felaketleri” neden oluyor?

Belli ki, hükümetin pek umurunda değil. O sebeple halkın istemediği bir şeyi bile satmakta sorun görmüyorlar.

Ancak bu bizim umurumuzda olmalı…

Kaz dağları Anadolu’nun hayat damarlarından biri. 

Eski Yunan metinleri, Kaz Dağları’nın güzelliğini öve öve bitiremez. Afrodit Helen’i çoban Paris’e burada sunar. İlk güzellik yarışması burada yapılmıştır.

Bugün Kaz Dağları’nda 2 altın madeni faaliyette. İşletmeye girişen bu firmalar dışında 40’tan fazla başta altın ve gümüş olmak üzere maden projesi bulunuyor.

Bu projeler dışında da 100’den fazla maden arama ruhsatı verilmiş durumda…

Yani bu şu demek, birileri Kaz dağları’nı yok etmek için düğmeye basmış…

Sadece kesilen ağaçlar değil sorun, Altın madeni işletmeleri altın ararken ve ayrıştırırken yani işletmesi sırasında siyanür kullanıyor. Bu madenin ÇED raporlarında dahi yer almış. Bakmayın siz siyanür yok denmesine. Yalan kocaman.

Siyanürle altın işlemesi yapılan maden sahası, Çanakkale şehir merkezine su sağlayan, tek kaynak olan Atikhisar barajı’nın su havzasında…En büyük çevre felaketlerinden birinin Çernobil gibi Bulgaristan’da oluşan bir siyanür havuzunun yıkılması olduğunu unutmayalım.

Bu şirketin hükümetten tam 865 milyon lira teşvik aldığı basına yansıdı.

Aklınız alıyor mu arkadaşlar?

Bu firma 7 yıl boyunca sigorta teşviği alacak.

Yüzde 80 vergi indirimi alıyor.

Gümrük vergisinden muaf oluyor.

Kdv’den istisna tutulacak…

Tüm bu kıyakları yaptığımız şirketten ne kazanacağız biliyor musunuz?

Çıkardığı altının sadece yüzde 4’ünü.

Tam bir Scheilman vakası değil mi?

Yani bu tür firmalar her türlü teşvikten yararlanarak, basına yansıdığı üzere 2400 ton altın çıkaracak ve bu çıkardıkları altının sadece 96 tonu Türkiye’ye bırakılacak, geri kalanını ise mezar hırsızı gibi götürecekler…

Yok, bu fasıl öyle kapanmaz. Kapanmamalıdır.

Bu olsa olsa ihanet faslıdır…

Şenol Gemici

Yazar Hakkında