Deprem deprem söyle bana…

Deprem deprem söyle bana…

Sallandı bir altımızdaki toprak, günlerce başka bir şey konuşulamadı. Oysa 20 yıl ancak geçti üzerinden, yanıbaşımızda olandan. İnsanlar hatırlamaz, hadi diyelim. “Hayat” daha baskındır, uç verir orasından burasından, bir işe girme derdi vardır, işten çıkarılma derdi vardır, o olmasa da bir seçim girer, savaş girer araya, konuşulmaz olur eski acılar.

İnsanlar unutur, unutmalıdır da, yaşamın altın kurallarından biridir bu belki.

Ama “kurumların” unutmaması gerekir, birisinin hatırlatması beklenmeden, pat diye ilgili şeyleri önünüze koymalıdır, o “kurum”. Ama son deprem öncesinde de sonrasında bunu boş yere bekledik.

Üstelik daha önce ufak tatbikatlar yaşayacak kadar da deneyimli idi, “kurum”. Mesela Bingöl depremi oldu, o zamanın nüfusu ile ciddi bir tatbikat yapabilirdi “kurum”, sonra Van oldu, yine ciddi bir hazırlık, çıkarılan dersler falan filan manzumesi olabilirdi. 

Ama olmadı. 

O iki depremin sonrasını deneyimlemiş birisi olarak, ortalıkta acemilik de demeyeyim, “kurum” un en pespaye sakilliğini, kokuşmuşluğunu görüyorduk sadece. Bırakın önlenebilir risklerin tespit edilip, “pro aktif” davranılarak “elemine”edilmesini, deprem olduktan sonra, etkilerin azaltılması gibi basit noktalarda, örneğin gelen yardımların dağıtılmasında “bile” her türden rezaleti gözlemledik. Yandaş kayırılmasından, hemen ertesi gün bölgeye doluşan müteahhitlere, alelacele TOKİ işlerinin dağıtımı derdine düşmelerine varana kadar mide bulandıracak onlarca mevzuya tanık olduk. Sorana tek tek anlatırım. 

İstanbul sallanınca, sadece büyük “kurum”un değil, “özel kurumların” da aynı şark mantığı ile çalıştığını gördük, bir kez daha. Uçan kaçan teknolojilerde yarıştıklarını iddia eden, birbirlerine speedtest ekranları ile hava atan operatörler 3 gün boyunca felç oldu. Sadece cebindeki telefonların çalışmamasında dahi, büyük alt üst yaşayan kitle psikolojisi, tam bir kaosta ne olacak tahayyül etmekte zorlanıyor insan.

Üstelik doğudaki iki şehirde olan “politik” kültür, depremin sonuçlarının hafifletilmesinde çok ciddi bir fayda sağlıyordu, yardımların organize edilmesinden, arama kurtarma sırasındaki hızlı örgütlenmeye kadar. İstanbul’da olmayan ve ziyadesiyle her koyunun kendi bacağından asıldığı şehir kültürü neye yol açacak, depremin ne zaman olacağının cevabı kadar tahmin edilemez, bir şey artık.

Şimdi, her depremden sonra oluşan temel sorulara topluca yanıt verelim;

İlk olarak, 1999 depremine kadar İstanbul, 2. Derece deprem bölgesi olarak tanımlanıyordu. Bu ise, yapılan zemin etütlerinden, çıkan statik hesap sonuçlarına, imara açılan alanların vasfından, inşaat kalitesine kadar bir sürü şeyi etkileyen bir girdiydi. Şu anda İstanbul’da bulunan yapı stokunun %80 leri hala bu dönem öncesinde yapılan yapılar. Dolayısıyla büyük ihtimalle, eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış binalarda oturuyoruz.

Depremden sonra yeni bir deprem mevzuatı çıkarıldı, onun üstüne bir de yapı denetimi kurumu getirildi. Ancak, bu yapı denetimcileri bizzat denetledikleri müteahhitler tarafından paraları ödenen kurumlar olarak çalışıyor idi. Kafadan bozuk bir sistem doğmuştu. Dolayısıyla giderek müteahhitin yasal zorunluluktan sadece onay alması gereken, mühendisin-mimarın imzasını para karşılığı sattığı bir sektör haline büründü. Ha ne zaman sallansak, bir iki inşaata daha dikkatli gidip bakılıyordur vs. ama hiçbir denetçi firma, velinimeti olan, denetlediği firma ile açıktan didişmeye yanaşamaz durumda. Alın size serbest piyasa ekonomisi ve rekabetinin nimetleri..

Dolayısıyla, yeni yönetmelik ne kadar sağlam olursa olsun, ki sağlamdır, ona kuşku yok. Bunun aplike edilmesinde sorunların olup olmadığını bilemiyoruz. Belediyelere onaya verilen statik hesapların da kontrol edilmesini mesela, sağlayacak ne yeterli kalifikasyonda belediye imar bürosu vardır, ne de yapı ya da projeler kontrol edilir, muntazaman. Hesap çıktılarını değiştirseniz çok az insanın ruhunun duyacağını düşünüyorum mesela. Meslek mezunu olup, kendi mesleğinde cahillik çeken, bu cahilliği de bir takım nedenlerle giderememiş bir sürü insan. Ne de olsa, her mühendisin hayali, bir jipe binecek kadar para kazanmak artık.

Serbest piyasa ekonomisi… Afiyet olsun. 

Ve işte o an gelir de

E ne yapacak bu kadar insan, olası deprem sırasında ya da sonrasında. Bir fabrikada hala kirişlerin altına sığınan arkadaşları görünce, bir farz olduğu üzere yazmaya başlayalım;

Öncelikle, deprem sırasında ilk akılda tutulacak şey, her ne kadar sizin binanız kayalığa oturmuş, zamanında dinamitle temelini şey yapmışlar, 40 ton demir atmışlar buraya” olursa olsun, binanın kendisine güvenmemek üzerine kurulmalıdır. Dolayısıyla yukardan düşecek, yandan düşecek, karşınızdan fırlayacak her türlü şeye dikkat etmeniz gerekir. O sebeple, tepenize düşen binanın döşemesi, kirişi, kolonu ya da gardırop vb. gibi şeylere karşı sizin ve yakınlarınızın girebileceği bir yaşam üçgeni olmalıdır. Demir profilden yapılmış sağlam bir masanız vardır, onun altı olur bu, çok sağlam ahşaptan bir sehpa vardır, onun altı olur, iki koltuk öyle bir açı ile yerleşmiştir ki, onların yanına büzüşerek kapanırsınız. Burada temel kural, bulduğunuz alanın tepesine kocaman bir kolon düşerse o yer buna belli ölçüde dayanır mı, onu tahayyül edin. Böyle bir yer bulamadıysanız, benim kişisel tecrübem, yatak odalarındaki ikiz yatakların hemen bitimlerinin böyle bir alanı yarattığıdır. Tabi deprem siz evinizde iken olacaksa… Dışarıdaysanız önünüzdeki masanın altı ve mümkün mertebe kırılacak camlardan fırlayacak şeylerin size değemeyeceği bir yer. Kafanızı ve vücudunuzu koruyacak halde kapanın. Depremi sapasağlam atlatmanıza rağmen, patlayan bir camdan vs. ciddi bir kanama sonucu bir de bununla uğraşmanız gerekebilir çünkü. O sebeple ilk sallantı durduğunda yakınınızdaki en uygun ayakkabıyı da giyerek uzaklaşın. Ayakkabı önemlidir. İniş, dışarı çıkış vb. sırasında her yerin kesici camlarla dolu olacağını unutmayın. Çıkarken gaz, elektrik, su vb. vanaları kapatmaya çalışın. Son depremde “kurum” tarafından devreye alındığı söylenen otomatik devre kesiciler de çalışmadı nitekim. Binanın ana şalteri, vanası vs varsa da kapatın. Daha sonra oluşturacağınız mahalle komitesinin ilk işlerinden biri de bu olacak hatta; Mahalledeki bütün binaların vanalarının kapanması…

Dışarıda, eğer bulabilirseniz, geniş bir açıklığa gideceksiniz. Binalardan elektrik direklerinden vs. ilk elde daha yıkımların olabileceği duygusu ile uzak kalmanızda fayda vardır. Elbette binayı terk ederken asansör kullanmayacaksınız. Muhtemel asansör şaftından kaymıştır ve büyük ihtimalle orada sıkışıp kalırsınız. Merdivenlerde boşluğa bakan tarafta değil, sırtınızı duvar tarafına vererek inin. Çocuklarınızı aranıza alarak, kuyruk halinde indirin. Merdivenlerin boşluğa bakan kısımlarının yıkılmadı ise çok tehlikeli olduklarını unutmayın. İnerken herhangi bir internet adresinde içeriğini bulabileceğiniz deprem çantasını yanınıza alırsanız, sizi birkaç gün koruyacak şeyleri de edinmiş olursunuz. Yoksa içilebilir suya ulaşımın bile ilk zamanlarda zorluğunu yaşayacağınızı unutmayın. 

Bu arada hemen bu yazıyı okuduğunuz gün, bütün size gerekli olan resmi belgelerinizi taratıp kendinize mail atın. Tapu, pasaport, banka cüzdanları, ehliyet, nüfus kâğıdı vb. ne varsa. Kaybolan bir belge için uğraşma gereği, uzun vadede oluşan travmalarda ciddi kaynak olabiliyor. Binadan siz ve aileniz sağ salim çıktı ise, ilk başta çocukların, yaşlıların barınacağı bir hacim planı yapın. Sokakta oturarak durmak sizin için uygun olabilir ama çocukların ve yaşlıların deprem sonrası oluşacak her türlü enfeksiyondan, depremin yan etkilerinden vb. kaçınması gerekmektedir. 

Aracını kullanmaya kalkan, aracı ile hareket eden kişileri uyarın. Muhtemel ilerde bir yerde yardımın gelmesini engelleyecek duruma gelecekler, ayrıca gidebilecekleri yol vs de muhtemelen olmayacak. Tecrübelerimiz ciddi bir yıkım durumu görülürse sonraki 3-4 gün boyunca şehir içinde araçların hiçbir şekilde işe yaramayacağı üzerine. 

Telefonlarınız çalışmayacak, gördük çalışmadılar da. Dolayısıyla sesli arama yapmaya çalışmanın bir faydası değil zararı olacak. Bir baz istasyonu, 12 slotlu bir taşıyıcı üzerinden aynı anda 300-400 kişi civarına ses hizmeti sunarken, data hizmetinde daha yüksek bir başarı oranına ulaşır. İnternete düşen alternatif yollardan birini kullanabileceğiniz gibi, basit mesajlar yoluyla haberleşin, mesajlarda resim, video göndermek, internet sörfü yapmak çok akıllıca değildir. O sebeple şehir dışındaki muhtemel kontak kişinize kendi durumunuzu bildirin. Haber bekleyin. Haber almak için çırpınmak genel olarak bir işe yaramayacaktır. Kontak kişinizin her birinize ulaştıracağı mesaj formatını daha önceden konuşmanız da gerekir. Tabi, o numarayı ezbere de bilmeniz gerekir. Telefonunuzun yanınızda olup olmayacağından emin değiliz.

Görme ve idrak zamanı..

Siz binadan sağ salim indiniz diyelim, yakındaki,ulaşabileceğiniz binalarda yıkım oldu. İlk şoku atlatmanın ilk yolu harekete geçmek; çok kolaylıkla ses alınan, ufak müdahaleler ile çıkarılabilecek onlarca insan olacaktır. Bunların hızlıca kazanımı için örgütlenin. Sağlam kişilerden oluşan en az 3 kişilik ekipler oluşturun. Bir boşluktan çekip çıkarılabilecek insanların tamamını bu 3 kişilik ve ya daha fazla kişi ile almanız gerekir. Alınacak kişilere öncelikle bütün uzuvlarının hareket ettirilip ettirilemediğini sorun, teorik olarak boyunluk –deprem çantanızda olmalı- takılarak düz hareket ettirilerek çıkarılabilir. Bir sıkışma olmadığından emin olmalısınız. Ciddi bir darp almadığından da… Bu arada daha önceden bir ilkyardım kursu almanızın depremde de, başka şeylerde de yaşam kurtarıcı olduğunu unutmayın.

Bu arada sonraki 24 saat içinde muhtemel artçılar olacaktır. Unutmayın teorik olarak artçı depremler ana depremden 1 derece büyük veya 1 derece daha küçük magnitude te olabilir. Dolayısıyla ilk depremden daha fazla yıkım getiren bir artçıya da yakalanabilirsiniz. Ya da gelen bir artçı bardağı taşıran son damla da olabilir, o bina için. İçinde ya da üzerinde çalıştığınız binada yeni hareketler oluşabilir. Dolayısıyla girdiğiniz her boşluğun önceden sizin hareket etmeniz gereken yerinden geriye kalan yerler, sağlam şekilde tahkim edilmelidir. 

Daha büyük bir enkaz çalışması yapılması gereken yerlerde, arama kurtarma takımlarının beklenmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Önceden meraklanıp bu konuda kendinizi bir şekilde eğitti iseniz çok güzel, o halde yapıya yukardan muhtemel hava boşluklarına girmeye çalışan bir hat çizmeniz gerektiğini biliyorsunuz. 

Kurumlar” savaşma kapasitenizle ilgilidir, her Türk asker doğar filan. Hadi aldılar her erkeği askere, bari orada eğitin, yok, onu da yapmazlar. Şu bedelli askerlik döneminde en az iki haftalık arama kurtarma eğitimi şansı kaçmıştır mesela, bugün belki binlerce deprem sonrasını az çok bilen, deneyimlemiş insan olabilirdi ülkede. 

Depremin oluş zamanı eğer gece ise, yatak odalarının olduğu muhtemel bölümden başlamak gerekir örneğin. Tek sıra halinde dizilen bir ekip çalışmasını örgütleyin. En ilerde bir darbe etkisi yaratmamaya çalışan 4-5 kişilik muhtemel inşaat konusunda bilgili insanların teker teker verdiği parçalar uzaklaştırılmalıdır, enkazdan. Bir eldiven giymeniz ve çıplak her türlü tel ve/veya kablolara dokunmamanız gerekir. Hangi kablonun elektrikli bir aksa bağlı olduğunu, hangi bakırın ucunda radyoaktif paratonerin olup olmadığını bilemezsiniz, çünkü. Deprem sonrası yapılacak en iyi şeylerden biri sağ kalanların daha da uzun sağ kalmalarının sağlanmasıdır. İyi ve sağlam olmanız gerekmektedir.

Genelde enkaz kaldırılırken önce yapı en üst seviye molozlardan temizlenir, ardından döşemeler ile kirişlerin bağlantısı kesilir, döşemeler parçalanarak dışarı alınır (vinç ile?!), sonra kirişler kesilir ve dışarı alınır(vinç?!), en son kirişlerin bağlandığı kolonlar.. Sonra yeniden bir başka katta bu işleme devam edilir. Ancak gelen bir ses ya da bir katın döşemesi kaldırılırken görülen bir boşluk birden bire çalışma metodunu ve yönünü değiştirebilir. Dolayısıyla tek sıra örgütlenen insanların her biri koca bir binayı eritebilir mi diye soracaksanız; evet eritir. 4-5 katlı bir binanın bu sistemde saatler içinde enkazının tamamının neredeyse başka bir noktaya aktarılabildiğine şahit olduğumu söyleyebilirim, rahatlıkla. Çıkan enkazın ulaşımı aksatmayacak bir noktaya tahliyesini de elbette hesaba almak gerekir.

Komite, meclis,..

Deneyimli bir arama kurtarma takımı ulaştıysa, binanın planını ve içinde muhtemel yaşam sayısı gibi konularda yardımcı olacak bilgileri iletin. Arama ekibinin yetkisiz insanı çalışma alanına almaması durumunda ise orada halihazırda kurulacak mahalle komitesi karara dahil olmalıdır. 

Bir mahalle meclisi, sokak komitesi adına ne derseniz oluşturmaya çalışın. Gece için besin, su, her türden hijyen ihtiyaçları için bu birimlerin aktif halde tutulması gerekir. Örgütsüz kalan her sokakta, ilk birkaç günün ardından, her türden zorlukların ve post-travmatik, türlü bozuklukların oluşacağına dair neredeyse kesin kanıt vardır.

Ortada bir yaralı parmak iyi eden “kurum” vs. nin olmayacağını öğrenmek için ciddi bir unutkanlığa sahip olmuş olmanız gerekir, çünkü. İş başa düşmektedir, hemen her durumda olduğu gibi.

B. Turgut

Yazar Hakkında