KADINLIĞIN KİTABI

KADINLIĞIN KİTABI

8 Mart gelirken yine her yerde “nasıl” bir kadın olmamız gerektiği üzerine beyanlar verilecek. Malum, kadın olarak saygı görmenin bazı altın kuralları var:

“Güçlü kadın” olmak, erkekler tarafından “bak bak neler hallediyor, helal olsun” denen kadın olmak… Düşmeyen, düşse de canı yanmayan, her durumda desteğe ihtiyacı olmadan yoluna devam edebilen, ağlamayan, “ben neler atlattım, bütün dünyayı alt edebilirim” diyen…

Önce şunu belirtelim: Mükemmel güçlü kadınlar olmak zorunda değiliz, biz insanız.
Hayır, düştük. Çok da acıdı. Yola çıkan engelleri aşamadık, oturup hüngür hüngür ağladık. Beceremedim bunu da diye kendimizi suçladık. Erkeklerin istediği o manevi güce sahip olduğumuzu göstermek, kendimize yer açabilmek için ne çok hırpalandık, yorulduk.

Çalışan kadın / çalışan anne gibi kalıp sözler ile omzuna yüklenen “kutsal” yükü layıkıyla yerine getirebilen….

Çalışan erkek veya çalışan baba gibi bir kavram yokken, çalışan kadın ve çalışan anne gibi kavramların olması bile kadının iş hayatında yaşadığı zorlukların bir ispatıdır. Bununla mücadele edecek ve önce cinsiyetçi algıyı değiştireceğiz.
Dışarıda çalışan kadından “ev işlerini ihmal etmemesi” beklenirken, ev içi emeğin görmezden gelinmesine, gereği gibi paylaşılmamasına, değersizleştirilmesine itiraz ediyoruz.

“Namus”una sahip olan… Evlenirken, baba evinden koca evine soyadını da değiştirerek taşınan gelinin namusundan da güvenliğinden de artık kocası sorumludur. Tecavüze uğramamak, “buna sebep olabilecek herhangi bir şeyi yapmamak”tan da kadın…

Kadınları kimseye değil, kendilerine emanet ediyoruz. Kız çocuklarımızı kendi ihtiyaçlarını kendi başlarına giderecek şekilde yetiştiriyoruz. Kadını kimsenin himayesine muhtaç bırakmayacağız. İstediğimiz saatte istediğimiz yerde olabilmek, istediğimiz kıyafeti giyebilmek, istediğimiz kişiyle görüşebilmek özgürlüğüne sahip olmak için mücadelemiz devam edecek.

Çocuk doğuran, hatta erkek evlat veren…

Kutsal görünen annelikten uzak duran kadınlara söylenen “Korkuyor musun?, “Bencil olma”, “İlerde pişman olursun, şimdi istemesen de geç kalmadan doğurmalısın.” , “Sorumluluktan mı kaçıyorsun sen?”, “Sen istemesen de kocan ister” gibi sözlere karşı duracağız ve gerçekten istediği zaman çocuk doğuran kadınlar olacağız.
Anneliğin kutsal olduğunu düşünmüyoruz, ama dünyanın en zor işlerinden biri olduğunu kabul ediyoruz. Çocuk bakımının sadece annenin değil, her iki ebeveynin de eşit sorumluluğu ve görevi olduğunu söylüyoruz. Kutsal annelik masalı altında sömürülmek istemiyoruz.
Bu topraklarda yakın zamana kadar kız çocuk doğurduğu için utandırılan annelerimizin yüzünü aklamak için, “kız mı doğdu bu ne sessizlik” lafını tarihe gömmek için mücadele ediyoruz.

Güzel / seksi olan… 1.70 boyunda, 55 kilo, 90-60-90 ölçülerinde, lekesiz cilt, gür saçlar, modaya uygun kıyafetler ve topuklu ayakkabı ve böyle uzayan bir liste ile belirlenmiş standartlarda güzellik tanımına uygun olan…

Şişman, zayıf, çilli, selülitli, büyük burunlu gibi insana dair birçok bedensel özelliğin bir kusur olarak öne sürülmesine itiraz ediyoruz. Önemsediğimiz şey suni şekilde yaratılan güzellik algısı değil, bedenimizin sağlıklı olmasıdır. Kadınların bu öne sürülen kalıplara girebilmek için insanüstü çaba sarf ederek maddi manevi yıpranmalarını istemiyoruz.

Erkek olmanın gerektirdikleri yüzyıllardır aynı iken, kadın olmanın kuralları sürekli artar, ve bu liste daha da uzar gider.

Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Bize dayatılan kurallar, eril düzenin belirlediği standartlar içerisinde yaşamak istemiyoruz.

Tıpkı soylu erkeklerin pantolon paçaları kirlenmesin diye üretilen yüksek topukları, kadınların “bizim de elbiselerimiz kirlenmesin” diyerek sahiplenmesi ve erkekleşmekle suçlanmalarına rağmen giymekten vazgeçmemeleri gibi; içinde olduğumuz kültürü de değiştirmek, dönüştürmek, erkeklerle eşit hak ve özgürlüklere sahip olmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.

E. Bulut

Yazar Hakkında