Salgın Günlerinde Kadın Olmak

Salgın Günlerinde Kadın Olmak

Sağlık Bakanı’nın 11 Mart gecesi Türkiye’deki ilk corona virüs vakasını açıklaması ile birlikte , zorunda olmadıkça evden dışarı çıkılmaması çağrıları yapıldı. Okulların tatil edilmesi, kafe restoran gibi mekanların kapanması ile birlikte karantina boyutu büyüdü. Ve bugün 65yaş üstü için sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. 

Bu sürecin kadınlar açısından ne gibi sonuçları olabilir? 

Kadına şiddet oranları artar mı? 

Ekonomik sorunların yükünün kadın üzerindeki etkisi ne olur?

Kadının çocuk bakımındaki yükü ne olacak?

Bu ve benzeri sorular aklımızda…

Çin’de corona virüs etkisi ile yaşanan süreçte evlerden çıkılmamasının kadına şiddet oranını son 3 ayda 3 kat arttırdığı belirtiliyor. Yine boşanma oranlarının son haftalarda rekor seviyeye ulaştığı söyleniyor. Türkiye’de durum ne olacak, hep birlikte yaşayacağız. 

Corona virüs nedeniyle alınan tedbirler ile, şiddete uğrayan kadınların başvurduğu danışma ve destek sistemlerinin de zayıflaması endişesini taşıyoruz. Mahkeme süreçlerinin yavaşlaması, koruma ve tedbir kararlarının gecikmesi kadınların haklarına erişimlerini engellememeli, bu süre içinde zarar görmelerine neden olmamalı. Kadın Meclisleri’nin de söylediği gibi ‘Salgın günlerinde kadınların yaşam hakkı ikinci plana alınamaz’

Corona sebebiyle okulların tatil edilmesi ile, çalışan ebeveynler için çocuğun evde yalnız kalamayacağı ve gözetilmesi gerektiği sorunu ortaya çıktı. İki ebeveyn de çalışıyorsa  iş yerinden hangisi izin alacak, çocuk bakımı hangisinin rolüdür? Tabi ki kadın, çünkü toplumsal cinsiyet rolüne göre o bir anne ve çocuğa bakma görevi birincil olarak onun!

Verilen izinlerin yılık izinden düşülmesi ve hatta ücretsiz izin verilmesi de gündemde iken; kadın hem çocuk bakımını yükleniyor hem de maaşını kaybediyor. İtirazımız hem emeğin sömürülmesine, hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğine. 

İş yerlerinin aldığı evden çalışma kararı ile birlikte, ev-iş hayatı birbirine karışmış oldu. Bir yandan ‘iş’ini yapmaya çalışan kadın, bir yandan üç öğün yemek hazırlamak, takıntı derecesine gelen ‘hijyen’ koşullarını sağlamak üzere temizlik yapıp çamaşır yıkamak, ‘uzaktan eğitilecek’ çocuğunun derslerini kontrol etmek, alışveriş listesini hazırlamak, ve elbette tüm bunları bitmeyen bir kaygı ve stres altında yapmak durumundadır. Çünkü kendisine atanan toplumsal cinsiyet rolü bunu gerektirir. Aile içi iş bölümü ve çocuk bakımında ebeveynlerin eşit görev paylaşımında bulunması her zaman olduğu gibi ‘evden çalışma’ sürecinde de talebimiz.

Diyeceğimiz odur ki; kadın olmak sağlıkta da salgında da zor. Şimdi belki biraz uzak düştük hepimiz evlerimizde, ama biliyoruz yalnız değiliz.

E. Bulut

Yazar Hakkında