1 Mayıs’a Doğru Enternasyonal Birlik ve Kırmızı Gazete ortak açıklaması: Kapitalizmin Krizi, Pandemi ve 1 Mayıs

1 Mayıs’a Doğru Enternasyonal Birlik ve Kırmızı Gazete ortak açıklaması: Kapitalizmin Krizi, Pandemi ve 1 Mayıs

İşçi sınıfı, uzun yıllardan bu yana ilk kez, böylesi koşullar altında gerçekleşecek bir “1 Mayıs”la karşı karşıya. Koronavirüs salgınının başladığı günden bugüne tüm yaşananlar düzenin çürümüşlüğünün özetini sunarken 1 Mayıs 2020’ye yaklaşıyoruz.

Koronavirüs Tehdidi ve İşçi Sınıfı

İşçiler, kritik ve yaşamsal önem arz eden zorunlu sektörlerde yer almasalar bile çalışmaya mahkûm ediliyor. Karantinanın kısıtlı olarak uygulandığı birçok ülkede, daha salgın sona ermeden, işçi sınıfına hızla işbaşı yaptırmanın planları yapılıyor. Salgın kapitalizmin ve devletlerin işçileri basit birer makineden ibaret gördüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bizler çalışmadığımız her gün sevdiklerimizle güvende olacağımızı düşünürken, onlar bunu “zarar” hanesine yazıyor!

Salgın en çok, aydan aya aldıkları maaşla geçinmeye çalışan aileleri vurdu. Birçok ülkede açıklanan yardım paketleri işçi sınıfına verilen birer sadaka oranında iken, patronlar işçi sınıfının ödediği vergilerle zenginleşmeye devam ediyor. Kurtarma paketleri adı altında kayıtlı çalışanların ücretli izin hakları gasp ediliyor. Göçmen emeğin ve sigortasız işçiliğin arttığı ülkelerde güvencesiz işçilerin payına açlık ve hastalık düşüyor. Emekçiler, kiralarını ödeyememekle ve hatta açlıkla yüz yüze kalıyor. Yine işçilerin büyük bir kısmı sosyal güvenlikten mahrum çalıştıkları için sağlık hizmetlerine ulaşamıyor.

Salgın, iktidarların yurttaşları hatta salgınla mücadele eden sağlık emekçilerini dahi korumaktan aciz olduğunu gösterdi. Salgın tehdidinin açığa çıktığı ilk günlerden başlayarak “serbest piyasayı” koruma amaçlı “ihmalkârlık”, zamanla yerini müthiş bir beceriksizliğe bıraktı. Salgın hakkında çok daha önceden hızlı ve keskin önlemler alınabilecekken, bu önlemler patronlar mağdur olmasın diye alınmadı. Salgın yaygın bir tehdit haline geldiğinde ise, alınan önlemlerin yetersizliği sonucu işçiler ve yurttaşlar yalnız kaldı. 

Tüm dünyada milyonlarca insan,  dezenfektan ve maske gibi en temel önlemlere ulaşamadan çalışmak zorunda kaldı. Yıllarca bütçe kesintileri, özelleştirme tehdidi vb. ile saldırılan kamu hastaneleri ve sağlık emekçilerinin çabaları salgına karşı tek umut oldu. Her gün tonlarca ve her tür teknolojiye sahip silahları üretme kabiliyetiyle övünen devletler yurttaşlarına maske ve dezenfektan ulaştıramıyor, ne büyük bir gelişmişlik göstergesi! Tüm dünyadaki mevcut üretim ağı ve planlaması, insan yaşamlarını kurtarmak için çalışmak yerine atıl bekletiliyor.

Birçok ülkede iktidarlar bu salgını işçi sınıfına yeni saldırılar için bir fırsat olarak gördü. Salgın karşısında işçi sınıfının ücretli izin hakkı çiğnenirken, sendikal faaliyetler birçok ülkede kısıtlandı.  “Ulusal birlik ve dayanışma”  söylemleriyle iktidarlar oylarını arttırmaya çabalarken, meclisler felaketi fırsat bilip talan yasalarını geçirmeye çalışıyor.

Sarayın Koronavirüs Sevinci

Salgın tehdidinin açığa çıktığı ilk günden beri Saray iktidarı bunu da bir “fırsat” görerek hamle yapmaya başladı. Salgın, Sarayın iktidarını pekiştirme amaçlı “halkla ilişkiler kampanyası” olarak ele alınıyor. 

İktidar yaygın ve uzun süreli karantina uygulamasını reddetti. Her gün milyonlarca emekçi iş başı yapmaya mecbur bırakıldı. Salgınla mücadele paketinden ise patronlar lehine vergi düzenlemeleri ve teşvikler çıktı.  “Ekonomi Kurtarma Paketi” adı altında sigortalı işçi sınıfının payına zorunlu ücretsiz izin uygulaması ile aylık 1173 lira düşerken, güvencesiz işçilerin payına açlık ve hastalıkla boğuşma düşüyor.

Salgın, iktidarın raflarda beklettiği hamleler için fırsat doğurdu. Salgın bahanesiyle 90 bin adi suçlu özgür bırakılırken, siyasi tutsaklar cezaevlerinde kaderlerine terk edildi. Sendikal haklar kısıtlandı, grev hakkının bütün gerekçeleri yasayla engellendi. Mecliste tartışmaya dahi çekindikleri yasaları, Kanal İstanbul’u, Salda Gölü talanını vb. gündeme aldılar. Ülkenin dört bir yanında salgını değil, rant ve yağma fırsatlarını görüyorlar.

Halka maske ulaştırmakta dahi başarısız olanlar birçok ülkeye uçaklar dolusu yardım göndererek imajını pekiştirmeye çabalıyor. Salgın bir imaj parlatma operasyonu olarak kullanılıyor.

Salgın hakkında doğru sayılara ulaşmak için her akşam resmi açıklama beklense de sağlık emekçileri ve TTB aracılığıyla biliyoruz ki verilen rakamlar gerçek durumu yansıtmıyor. Saray en kısa zamanda patronların servetini büyütmek amacıyla üretimi ve tüketimi canlandırma hayalleri kuruyor. Bu yüzden ülkedeki gerçek vaka sayıları üzerinde oynanarak salgının boyutu gizleniyor.

Salgının Öğrettikleri

Koronavirüs salgını bize bir kez daha apaçık gösterdi ki kapitalizm ve onun iktidarları bir felaketin eşiğinde dahi insanlık yararına yönetme becerilerini tamamıyla yitirdiler. Tüm dünyada iktidar güçleri felaket anında ortalıktan kayboluyor, patronlar evlerinde, adalarında kendilerini tecrit ediyor, online görüşmelerinde “işçi sınıfının her tür kazanılmış hakkını nasıl daha fazla budarız?” planları yapıyorlar. Her türlü hak talebinin karşısına tek muhatap olarak devletin güvenlik güçlerini hışımla sürüyorlar. Salgınla mücadeleyi de sağlık emekçilerinin kendi hayatlarını hiçe sayarak verdikleri mücadeleye terk etmiş durumdalar. 

Tek planları yaklaşan tehdide kulaklarını kapamak, online görüşmelerle sırça köşklerinden seslenmek. Tek dertleri işçilerin en kısa zamanda patronlar çıkarına üretmeleri için fabrikaları, tüketmeleri için AVM’leri açmak. Aslında dediklerinin meali şu; ölen ölür, kalanlarla yola devam!

Tarih bize bir kez daha kapitalizmin küresel krizine tek yanıtın, dünya işçi sınıfını ortaklaştıran bir mücadele programı ve önderliğinin inşası olduğunu gösteriyor. İşçi sınıfının küresel birliği ve mücadele programının inşası, insanlık için tek çözüm ve felaketten çıkış yoludur.

Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadelesi!

Yaşasın 4. Enternasyonal!

Yaşasın 1 Mayıs!

Kırmızı Gazete – Enternasyonal Birlik