I – İşçilerin Devrimci Partisi ve Enternasyonal: Anlayışı ve İç Düzeni

I – İşçilerin Devrimci Partisi ve Enternasyonal: Anlayışı ve İç Düzeni

1. Kısım: Tarihsel Bakış

1.1. Marksist Teoriden Önce

Öncü bir komünist partinin uygulaması, sınıf mücadelesinden ve özellikle de iktidar için proleter (veya proto-proletaryan) mücadeleden doğan bir zorunluluk olarak, Marksist teoriden önce ortaya çıktı. Bu nedenle, “gerçekten eyleme ilk geçen Komünist Parti” (Marx, Moralizing Critique, 1847, www.marxists.org/espanol/me/1847/nov/11.htm) işçi sınıfı henüz yeni oluşurken ve “komünizm” henüz var olmamışken, Fransa’da, 1795’ten 1796’ya kadar faal olan ve Babeuf tarafından yönetilen Panthéon Kulübü’dür. Bu tip (Marx’ın sınıf mücadelesi içinde hareket etmeyen ütopistlerden kesin olarak ayırdığı) partilerin birçok örneği vardır. Örneklerden biri Lyon’un tekstil işçilerinin iki ayaklanmasını (1831 ve 1834) yöneten ve ilk kez inanılmaz hızlı bir biçimde proleterya diktatörlüğü “deneyimlerini” hayata geçiren Rhôe Gönüllüleridir. Hem Panthéon Kulübü hem de Rhôe Gönüllüleri, işçi mücadelelerine öncülük eden örgütlerdi. Militanlık, disiplin ve merkezi bir yöneliş ile reformist işçi örgütlerinden ayrılan bir devrimci bir program (Marksizm öncesi) etrafında merkezileşen bu partiler, “kolektif düzenleyici” olarak bir gazeteye sahipti. Bolşevik “yenilik” olarak kabul ettiğimiz birçok özellikleri vardı.

1.2. İlk Marksist Parti: Komünist Birlik

İşçi hareketi tarihinde, ilk kez, Marksist bir program (proleterya diktatörlüğü) etrafında örgütlenen bir öncü komünist parti Marx ve Engels tarafından kuruldu. Komünist Birlik (1847-1852), demokratik merkeziyetçi (bu ifade o zaman var olmasa bile) bir rejime dayanan ilk örgüttü. Bu sınırlı partiyi kurmak için Marx ve Engels, ilk olarak Haklılar Birliği (Leauge of Just)’nin anlayışına karşı (dışarıdan) savaşmak zorunda kaldılar. Ancak bu şekilde (Birliğin reformist kanadının kopuşuyla), Birliği komünist programı olan bir partiye çevirmek mümkündü. Marx ve Engels, küçük gruplarıyla birlikte Birliğe Haziran 1847’de katıldı ve manifestosuyla tüzüklerini yazdıkları Komünistler Birliği’ni oluşturdular.

1.3. Birinci Enternasyonal

Komünistler Birliği’nin kısa deneyimi, Marx ve Engels için ikinci ve daha geniş bir girişimle sonuçlandı. Böylece 1864’te Uluslararası İşçiler Birliği (UIB, Birinci Enternasyonal, 1864) kuruldu. Marx ve Engels kurucuları olmasalar da, ilk günden itibaren Marx’ın yazdığı devrimci bir programla, birliğin içindelerdi (Açılış konuşması, o zaman örgütün çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir). 1864-1871 yılları arasında gerçekleşen kongrelerde küçük burjuva reformist sosyalist gruplardan (Proudhonizm, Lassalizm, Sendikalizm, Bakunizm) koptular. 

Pek çok kişi, UİB’nin, Bakunistler ve Marksistlerin bir arada var olduğu farklı organizasyon ve programlara sahip bir “cephe” olduğu ifadesi dile getirir. Gerçekteyse Bakunin, UİB’e 1869 Eylül Basel Kongresinde (onu Mazzianyalılara karşı bir müttefik olarak İtalya’da kullanmayı düşünen Marx’ın davetiyle) katılır ve kendi birliği de bundan birkaç ay önce kurulmuştur. Dahası, UIB’e katılmak için Bakunin’in birliği, programının UİB’inki ile çelişen alanlarını (örneğin sınıflar arası eşitlik) değiştirmeyi kabul etmiştir.

1.4. Komün, Niteliksel Bir Sıçrama Sağlıyor

Ancak Komün’ün 1871 mayısındaki yenilgi-zaferinin dersleri, Marx ve Engels’in programatik sınırlar mücadelesinde üstün bir sıçramaya neden oldu. Bu sayede birliğin çoğunluğunu 1864’e göre çok daha etkin bir kavrayışla kazandılar. 

Komün deneyiminin ardından, Londra Konferansı’nda (Eylül 1871) ve (1872), La Haya Kongresi’nde (1872) Marksist programın meyvesini verdi ve gerçek hegemonyasını ilan etti. Ayrıca diğer programların geçersiz olduğunu (kongrenin bir maddesinde şöyle geçer “enternasyonalde birden fazla farklı program bulunamaz) ve Marksist program anlayışıyla demokratik merkeziyetçi rejime dayanan yeni bir Enternasyonal ile yeni partiler oluşturma ihtiyacını da onayladı.

1.5. Birinci Enternasyonal’den İkinci’ye

Aslen 1872 La Haya Konferansından olmakla birlikte, Marx’ın ölümünden sonra, 1889’da İkinci Enternasyonalin yeniden inşası mücadelesi başladı. Marx, Engels ve o dönemin Marksistleri, ister işçi ister küçük-burjuva olsun, diğer sosyalist partilerden sürekli farklılaştılar. 

Böylece 1863’te Lassalle’in ADAV (Almanya-ç.n.) ismindeki (kitle etkisiyle) en büyük işçi partisine girmeyi reddedip kendi örgütlerini korudular ve reformist ADAV’ı siyasi olarak yok etmek için savaşan ayrı bir devrimci işçi partisi olan küçük SDAP’yi (Bebel ve Wilhelm Liebknecht liderliğindeki) kurdular (1869).

1875’te Gotha’daki iki Alman işçi partisinin birleşmesini önlemek için ciddi bir savaş verdiler. Mücadeleyi kaybedip yalnız kalınca, birleşik parti (SPD – Almanya Sosyal Demokrat Partisi) içerisinde programatik mücadeleye devam ettiler.

Bu nedenle, 60’larda ve 80’lerde, tüm Avrupa’daki “solun birliği” eğilimine karşı durdular. Lenin bunu “bölünme ruhu” olarak adlandırıyordu. Bölünme ruhu, devrimci işçi partisinin diğer tüm sosyalist işçi partilerinden programatik olarak farklılaşması ve devrimciler ile reformistlerin ayrışması ya da oportünistlerin devrimci partiden dışlanması anlamına geliyordu.

1.6. 1903’te Bolşevik Parti Kuruluyor

Bolşevizm, bir teori ve bir siyasi parti olarak, 1903’te Rus Sosyal Demokrasisinin, iki ayrı parti oluşturan iki fraksiyona (farklı stratejiler ve taktikler, farklı yayınlar, ayrı yönelimler ve mali yapıyla) bölünmesiyle kuruldu. Başlangıçta, Bolşevikler ve Menşevikler arasındaki çatışma, partinin programından veya yönetim şeklinden gelmedi. Asıl ayrıştırıcı unsur parti kavrayışıydı: Martov ve Menşevik Tüzüğündeki formül partinin kapılarını gerçek bir militanlık bağı olmadan açık bırakırken, Lenin partiye üyekabulünü ancak parti yapılarından birinde gündelik faaliyet sürdüren kişilerden yapıyordu. Ancak parti anlayışı konusundaki bu ayrışmanın sonuçları, partinin iç rejiminde de görülür: militan bir bağ olmadan, disiplin ve merkeziyetçilik gerçekten var olamaz. Bilhassa program çok açıktır: öncüyü sınıfın geri kalanından ayırmadan, burjuvazi sınıfından bağımsızlık mümkün değildir.

1.7. Lenin: Devamlılık ve Gelişme

1903’te Menşevikler’den ayrılarak Lenin tarafından kurulan parti, Marx, Engels ve Kautsky’nin parti pratikleri ve kavramlarıyla tam bir devamlılık içindeydi. Bir öncü işçi partisi, aynı zamanda mücadeleci kitlelerle “ayrı” ve “bütünleşmiş” olarak, iktidarıdevrimle ele geçirmek için işçi sınıfının ve proleter kitlelerinin lideri olmaya çalışır. Diğer (reformist) işçi partilerinden ayrı ve onlara zıt olan ve programatik olarak onlarla arasında sınır koymuş bir parti, demokratik merkeziyetçi bir yönetime dayanır ve demir gibi bir disipline sahiptir. Çoğunluk ilkesi altında, tüm parçaların bütüne, yani yerel bölümlerin Kongreye ve ulusal organizmalara ve her bir militanın bir bütün olarak parti disipline boyun eğmesine dayanır.

Partinin görevi, sosyalist bilinci gündelik sınıf mücadelesiyle buluşturmak, mücadelelere katılmak ve sosyalizm ateşini körüklemektir. Bu kavram Lenin’in anlayışının temelidir ve bunu Marx ve Engels’ten miras alan Kautsky’den devam ederek bağlama oturtur. 

Lenin, Marx ve Engels’in yaptıkları doğrultusundaydı, hiçbir zaman“yeni tür” bir parti kurmaya çalışmamıştır. Alman SPD’sinden ilham aldığı model doğrudan Engels’in önderliğinde kurulmuştu. Bu nedenle Lenin Rusya’da bir öncü işçi partisi için, önce “Almanca konuşması” gerektiğini söylerdi, bu SPD gibi (Lenin 1914 Nisan’ına kadar bu partiyi model gösteriyordu) örgütlenmek anlamına geliyordu. Bolşevik partinin önceki Marksist deneyimden (sınırlarını çizmiş bir partinin tüm sınıfın “birleşik partisine” karşı çıktığını iddia ederler.) bir kopuş olduğu fikri Bolşevizmin düşmanlarının bir buluşudur: Stalin zamanında Stalinizmin ve bugün diğer oportünist eğilimlerin.

Marx ve Engels’in tüm çalışmaları (daha sonradan sadece Engels’inkiler) ve somut siyasi uygulamaları -Komünist Birlik’ten İkinci Enternasyonal’e- komünistlerin diğer tüm işçi sınıfı partilerle titiz bir programatik ve örgütsel ayrışma mücadelesine ve reformist ya da merkezci işçi (ya da küçük-burjuva) partilerin siyasi imhası savaşına dayanmaktadır.

Bu nedenle, bugün devrimcileri ve reformistleri birleştirmek için (“geçici olarak” veya “marjinallikten ayrılmak için”) “benzersiz partiler” oluşturma gereğini teorileştirmek adına Marx’ta bir temel bulmaya çalışanlar (“yeni antikapitalist partiler” ile eski Birleşik Sekreterlik veya Brezilya’daki PSOL’deki gibi farklı gruplar), Marksizm’in tarihini tahrif ediyorlar.

1.8. Lenin: (Yozlaşmış İkinci Enternasyonalden) Kopuş ve Özgünlükleri

Bolşevikler her zaman Marksist teori ve pratiğin devamlılığına sadık olmuştur; Marksizmin kırmızı çizgisini bozan SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) ve İkinci Enternasyonaldir. Bu kopuş Ağustos 1914’te (İkinci Enternasyonal ve partilerinin çoğu kendi burjuvazilerine tabi olduğunda) ve 1914’ten birkaç yıl önce SPD’de başlamış olan bürokratikleşme sürecinde başlayan bir süreçtir.

Bu süreklilik, kopuş ve gelişmede, Marx, Engels ve Marksist Kautsky (ki onlar öncü devrimci Marksist partinin ilk gerçek teorisyenleridir) sürekliliği sağlayan Lenin’dir. Kopuş ise (dönek) Kautsky ve dönek SPD’dendir. Gelişmeyi sağlayan Lenin ve Bolşeviklerin çalışmalarıdır.

Bolşevik partinin süreklilik (Marx, Engels ve Marksist Kautsky ile) ve kopuş (dönek Kautsky’nin revizyonist Sosyal Demokratları’ndan) sonucu ortaya çıktığını söylemek Bolşevizmin özgüllüğünü ve gelişim unsurlarını reddetmek anlamına gelmez. Bu bağlamda Bolşevizm’in özel bir durumu vardı, Marx ve Engels’in döneminden kısmen farklıydı (Lenin emperyalist çağda hareket ediyordu) ve bu nedenle Bolşevikler yeni durumlarla karşılaştılar.

Lenin’de önemli bir özgüllük vardır. Marx ve Engels’in hayatları boyunca inşa edilmesine yardımcı oldukları farklı partilerin (Komünist Birlik, UIB, SDAP, SPD) hiçbiri, Bolşevik Parti’nin yerine getirdiği göreve erişemedi. Fakat Bolşevik parti bu göreve varisleri Marx ve Engels’in çabaları ile geldi “yeni tip bir parti” kurarak değil.

Şunda ısrar ediyoruz ki, Marksist öncü parti kavramı gibi bu partinin programla sınırlanmış ve özel yönetim biçimine (Demokratik merkeziyetçilik) sahip oluşu 1948’den bu yana Marksist teori ve pratiğin temel özellikleridir. Lenin ve Bolşeviklerin yeniliği, aynı unsurları biraz daha farklı bağlamda (ekonomizme karşı mücadele ve 19. Yüzyılın sonlarında doğan yeni işçi hareketlerinin tüm sapmaları gibi) uygulamaktı. Bütün bunları Rus işçi sınıfını iktidara getirmek için yaptılar. “Bolşevik parti tipinden” bu anlamda- ve sadece bu anlamda- bahsediyoruz. Marx ve Engels bu partinin teorik ve pratik temellerini oluşturdu, Lenin işi başarıyla yerine getirdi.

1.9. Stalin: Leninizm’in İlgası

İkinci Enternasyonal’in yozlaşmış Sosyal Demokrasisi, Marksist teori ve uygulama ile ilk kopuşu, Bolşevik Parti ve Üçüncü Enternasyonal’in kavgası ve üstesinden geldiği durum bir mola ise, Stalinizm Marksist sürekliliğin ikinci kopuşu ve oportünist Sosyal Demokrasi teori ve pratiğine gerçek bir dönüşü oluşturdu. Stalinizm, sosyalist dünya devrimi amacını komünist programdan sildikten sonra bu amacın gerekli aracını da kanla silmek zorunda kaldı: Üçüncü Enternasyonal’i. Stalin zamanında Komünist Enternasyonal ve ulusal partiler, Marx, Engels ve Lenin tarafından teorize edilen ve uygulananlardan tamamen farklı bir anlayış ve iç yönetim şekliyleinşa edildi.

1.10. 30lar’da Troçki ve Cannon: UIB’in başlangıç noktası

30’lu yıllarda Troçkizm pratikleri ve Dördüncü Enternasyonal’in kuruluşu ve özellikle Kuzey Amerika bölümünün inşasında, Troçki ve Cannon önderliğindeki SWP (Amerika Sosyalist İşçi Partisi), kızıl zincirin mirasını oluşturdu. Kızıl zincirin Marx ve Engels ile başladığını gördük, Bolşevizm tarafından ele geçirilen yozlaşmış İkinci Enternasyonal tarafından kırıldı ve Stalinizm tarafından yeniden kesildi.

İşçilerin hareketini programatik çizgilere göre bölmek, kısımlara ayırmak, reformizmi ve (işçi hareketini burjuva ideolojisine götüren) merkezciliği politik olarak yenmek, daha sonra işçileri devrimci bir programın temelleri üzerinde burjuvaziye karşı birleştirmek. Böylece, proletaryanın geniş kitlelerine önderlik edebilmesi ve burjuva devlet makinesinin devrimci bir kırılması ve yerine proleter diktatörlüğünün geçmesi, yani bir işçi hükümeti aracılığıyla iktidarı ele geçirme yeteneğine sahip devrimci bir işçi öncü partisi kurmak. “Solun birliği” hakkında yanılsamaya hayır; reformcuların ve devrimcilerin, aslında kaçınılmaz olarak reformcu programlar olan “ara” programlarla birliğinde buluşmasına hayır; reformistlerle kalıcı cephelere hayır! Cepheler ancak sınıfı mücadelede birleştirmek ve oportünist liderlerin maskesini düşürmek için dönemsel taktik şeklinde kurulabilir. Bu Marx ve Engels’in 40 yıl boyunca asıl yöntemiydi: onların dersleri SPD ile aktarıldı ve Bolşevizm ile geliştirildi. Bu teorik ve pratik sermaye üzerinde Modernist akımın temelleri, dolayısıyla inşa ettiğimiz LIT-Dördüncü Enternasyonal’in temelleri geliştirildi. Bu yolda devam etmek için pratiğimizde var olan bazı hataları (bu metnin devamında yer alan) düzelmemiz gerekiyor ama bunun için öncelikle teoriyi, onu tarihin ve onu üreten pratiğin içine yerleştirerek kurtarmalıyız. Bu metnin ilk bölümünde tartışılan bazı konularda LIT, teorik idrak eksikliği ve bazen temelsiz tarihsel yorumlara dayalı pratik hatalar yapmıştır. Diğer yandan Marx’a göre Marksizmin “üç kaynağı”ndan biri olan Fransız sosyalizmi genel anlamda ilk iki Enternasyonal’in de tarihi esas olarak Avrupa’da gelişim göstermiştir. Bizim enternasyonalimizin gücünün çoğu Latin Amerika’dadır. Bu, Moreno’nun adlandırdığı “barbar Troçkizmimize” atfedebileceğimiz bazı hataları açıklamaya yardımcı olur. Açıkçası bu tarihsel olguların gayet doğal olan farklı okumalarına gönderme yapmıyoruz (program tartışmasının görevi tarihe oy vermek değildir). Yanlış okumalara atıfta bulunuyoruz çünkü bunlar yorumlamaya çalıştığımız tarihsel gerçekler hakkında çok az bilgiye dayanmaktadır. Tam olarak, sınırlılıklarımızdaki bu farkındalık bizi son Uluslararası Kongrede, çalışma ve teori üzerine odaklanmaya yöneltti, çünkü “devrimci teori olmadan devrimci hareket yoktur”.

İkinci Kısım

Bazı Temel Kavramlar

2.1. İşçi İktidarı için Enternasyonalist Parti

Sosyalizm, toplumsal gelişmenin kaçınılmaz bir sonucu ya da proletaryayı zorlayan ekonomik “yasaların” sonucu değildir. Bu nedenle, devrim ve devrimci parti, sosyalizmi sınıflar arasındaki normal günlük çatışmanın “dışından” getirmek için gereklidir. Marx sosyalizmi kapitalizmin çelişkilerinin bir sonucu ve insanlık tarafından bilinen tüm sosyal ilişkilerin yeniden örgütlenmesinin en üst siyasal bilinci olarak yorumlar. Marx’a göre, kapitalizm tarihsel olarak belirlenmiştir ve kaçınılmaz olarak diğer tüm toplumsal sistemler gibi kaybolmaya mahkumdur: ekonomik “tökezleme” ya da çözümü olmayan bir krizden değil, toplumun gelişmesi (sosyalizm) ya da gerilemesi (barbarlık) nedeniyle. Devrimler, toplumun sınıfları arasındaki mücadelenin periyodik olarak ulaştığı doruk noktasıdır. Devrimcilerin hedefi, devrimci iktidarı ele geçirmek ve proletarya diktatörlüğünün güçlenmesi için işçi sınıfı mücadelelerini organize etmektir. Bu amaca ulaşmak için, enternasyonal öncü bir işçi partisi kaçınılmaz yani başka bir ifadeyle aynı anda hem ulusal zeminde hem de enternasyonalin bir parçası olarak var olmak. Ancak böyle bir parti burjuva devleti yıkabilir. Burjuvazi ve onun hükümetlerinden bağımsız, işçi sınıfı içindeki azınlığı etrafında toplayan bir parti. Amaç, sınıfın yerini almak değil, öncü kitle etkisi kazanmak için öncü örgüt (diğer bir deyişle, savaşan sektörler) aracılığıyla hareket etmektir. İlk olarak, yönetmesi gereken proletaryanın omurgası olan endüstriyel işçi sınıfı arasında (devrimci durumlar halinde partiye girmeyecek bile olan) proleter kitlesini örgütlemeli. Parti burjuva devleti şiddetle yıkmak için organize olur ama bunu aynı zamanda işçi sınıfı burjuva bilinçte ve hâkim sınıf altında dağınık olduğu için yapar. Bununla birlikte, proletaryanın burjuva bilinci homojen bir blok değildir, düzensiz ve çelişkilerle gelişir. Normal zamanlarda, işçi sınıfının sadece küçük bir kısmı bilinçli olarak kapitalizme karşı çıkar.

2.2. Sınıf Bağımsızlığı, Programatik ve Örgütsel Sınırlar

Burjuvazi ve onun devletinden bağımsız bir sınıfa, yalnızca programatik ve örgütsel anlamda diğer tüm (işçi ya da küçük burjuva) reformist ve merkezci partilerden ayrı bir devrimci parti sınırlaması ile erişilebilir. Reformist partilerin temel işlevi, işçi hareketi arasında burjuva ideolojisini yaymak, işçi sınıfını burjuvazi ve hükümetleriyle yüzleşmek yerine uzlaşmaya itmektir. Reformcu ve merkezci “sol” un çoğunluğu, proletarya diktatörlüğünün devrimci iktidarı ele geçirme hedefini programından çıkarmıştır (yerine “ele geçirmeden dünyayı değiştirme” teorilerini koyarak). Böylece bu hedefin aracını ortadan kaldırdılar ve “parti biçiminin üstesinden gelmeye” ya da Marx ve Engels’in geliştirdiği ve Bolşevikler tarafından geliştirilen modele dayanmayan farklı bir parti türünün inşasına devam ettiler. Devrimci öncü parti “solu birleştirmek” değil, işçi sınıfını devrimci bir program etrafında birleştirmek istemektedir: oportünist örgütlerin yenilgisini ve siyasi yıkımlarını gerektiren bir görev. 20.yy’da işçi hareketinde önce Sosyal Demokrasi’de, sonra Stalinizm ve mevcut reformizm ile güçlü bürokrasilerin gelişimi (liderleri sadece fikri değil maddi çıkar sahibi de olan) reformcuları yok etme mücadelesini daha da büyük bir talep haline getirdi. Bu stratejik görev Lenin’in çıkardığı Iskra’nın ilk sayısında sloganlaştı: “birleşmeden ve (mücadele sınıfını) birleştirmeden önce (sol örgütleri) program çizgilerine ayırmalıyız.

2.3. Reformizme Karşı Mücadele: “Solun Birliği”ne Hayır!

Birçok merkezci akımın (daha çok ya da az bir bilinçle) savunduğunun aksine, Marksistler için reformizm, işçi hareketinin kaçınılmaz bir durumu olmamakla birlikte temel olarak fikirlerde değil maddi çıkarlarda yer alan bir farkın sonucudur. Ayrıca bu şekilde tüm reformist ve merkezci örgütler devrimci partiye kazanılamaz: en iyi unsurlarını kazanmak için, onları siyasi olarak yok etmek gerekir, her ne pahasına olursa olsun saflarda liderliğe, üyelere yönelik bürokrasilere karşı çıkmak gerekir. Cannon şöyle yazar: “İşçiler büyük çoğunluktadır ve üretimdeki stratejik konumlarından dolayı güçleri çoğalırsa, kendi çıkarları için bilinçli bir şekilde hareket etmek için birleşirlerse burjuvaziye karşı zaferleri çocuk işi olacaktır. Fakat birleşik değiller ve sınıf bilinçleri yok, bunun nedeniyse burjuva ideolojisinin işçi saflarındaki etkisidir.” (“Trabajo de masas y lucha fraccional: Algunos ejemplos históricos” (1953), www.marxists.org/espanol/cannon/1953/abril/ 09.htm). İşçi sınıfının birliği ancak devrimci partinin reformizm ve merkezciliğin siyasi yıkımı için çalışmak anlamına gelen reformizm ve merkezciliğin açık bir şekilde sınırlandırılmasına dayanılarak sağlanabilir. Dolayısıyla (birleşik mücadelenin cephesinden farklı olarak) “solun birliği” kavramı Marx, Engels, Lenin ve Troçki’nin anlayışlarından tamamen farklıdır. Reformizme karşı bu tarihi mücadele, klasik reformizmin tüm sapmalarını barındıran maksimum potansiyeline ulaşmış ama çoğunlukla küçük burjuva saflarında yer alan ve seçimci bir karaktere sahip olan neo-reformizme karşı (Stalinist aparatın yıkılmasından sonra daha iyi koşullarda) bugün de devam ediyor. Bu anlamda reformizm mücadelelere katıldığında harekete ihanet eder ve bunu burjuva kurumlarında seçimsel büyüme için kullanır. Reformizm, neo reformizm ve onların rolü, tıpkı burjuva demokrasisi, Parlamento ve burjuva devletinin ve demokrasinin yıkılmasında devrimcilerin rolü gibi, seçim taktiğimizi yönlendiren bazı ilkeleri türetmektedir. Burada özetlemiyoruz çünkü esas olarak Bolşevizm ve Üçüncü Enternasyonal’in zengin eserlerine dayanan LIT’nin (2016) son XII Kongresi’nin diğer belgelerinde geliştirildiler. Sadece bu gerekçelerle geliştirdiğimiz çalışmalara göre, reformist ve merkezci partilerle birleşik mücadele cepheleri yapmaya istekli olduğumuzu belirtiyoruz (sınıfı mücadelelerde birleştirmek ve oportünist liderlerinin maskesini çıkarmak için)- fakat aşırı ihtiyaç ve özellikle kısıtlayıcı koşullar dışında seçim cephelerine katılmaya istekli değiliz. Partiyi sınıfta inşa etmek için yararlı bir taktik olan birleşik cephe, propagandada değil, sadece eylemde yapılır. Programımızın (tüm reformcu ve merkezci programların aksine) tam bağımsızlığını garanti altına alma yolumuz, programımızı ve adaylarımızı diğer tarafların programlarına karşı etkin bir şekilde sunmak için bağımsız bir seçim kampanyası düzenlemektir.

2.4. Merkeziyetçilikle mücadele ve Birleşik Devrimci Cephe (BDC) Konusu

Sonuçta Marksizm’i karakterize eden bir unsur, işçi hareketinde reformizmin etkisine ve merkezciliğin etkisine, başka bir deyişle reformizm ve devrim arasında salınan sektörler ve hareketlerle mücadelesidir ve Troçki’ye göre merkezcilik neyi içerdiğinden çok neden yoksun olduğuyla karakterize olur.” (https://www.wsws.org/tr/2008/sep2008/trot-s16_prn.html). Troçki, devrimcilerin baskısı altında- sola doğru evrilen sektörleri ve bunun yerine reformizme doğru ilerleyen sektörleri birbirinden ayırarak, yönelimleri bağlamında tanımlamak için merkezciliği analiz etme gereğini belirtti. Devrimcilerin görevi, var olduğu ve yapılabildiği takdirde bu partileri ayırarak sol kanadını kazanmaktır. Troçki şöyle der: “Böylece, merkezcilere karşı tüm mücadelemiz, işçi sınıfındaki temel görevimizin gerekleri tarafından belirlenir: oportünist örgütleri devirmek ve işçilerin ezici çoğunluğunu komünizm bayrağı etrafında toplamaktır.” (“Diplomacy or revolutionary politics?” (1929) in: https://rosswolfe.files.wordpress.com/2015/05 /leon-trotskii-collected-writings-1929.pdf). The RUF tactic proposed by Moreno (Leeds Theses, 1958, retaken in successive LIT texts, even the 1984 Theses). Diğer bir deyişle, BDC, Marx, Lenin ve Troçki’nin merkezciliğe ilişkin kalıcı programatik ve örgütsel sınırlama politikasıyla çelişmektedir. Nihai bir BDC, devrimci bir partinin inşasına yönelik bir sıçrama için, ortak programatik noktalara (“asgari devrimci bir program”), ortak organlara ve basına dayanan devrimci parti ile sol merkezci partiler arasında siyasi bir örgütsel anlaşma olacaktır. Bununla birlikte, devrimcilerin programı ile reformcuların programı arasında bir arabuluculuk programı imkânsız olduğundan, bu aslında (sınırlı bir süre için olsa da) merkezci bir programa dayalı bir örgütün inşası olacaktır. Devrimci bir program olmadığında bağımsız bir işçi partisi inşa etmek mümkün olmadığından, BDC’den doğacak örgüt, niyetlerden bağımsız olarak devrimci partiyi inşa etme yolunda yeni bir merkezci engel olacaktır. BDC konusu, bu metinde, devrimci programa dayanan, tüm reformist ve merkezci partilere karşı farklı ve karşıt olan, yalnızca bir devrimci örgütü kurmak için sürekli ihtiyaç ile ilgili temel soru ile yakından bağlantılıdır. Açıkçası, tüm bunlar merkezcilik ile ilgili taktik kullanma olasılığını ortadan kaldırmaz: örneğin, girişçilik (entryism). Girişçilik, BDC’den tamamen farklıdır: kendi programımıza (arabuluculuk programına değil) dayanarak bu partiyi politik olarak yok etmek ve mümkünse bir parçasını programımıza kazanmak için savaştığımız merkezci veya reformcu bir partiye girip (kısa bir süre sonra) çıkmak anlamına gelir.

2.5. İşçilerin Militan Partisi

Komünist projenin temelleri (işçi toplumunda değer ve zenginlik yaratan) endüstriyel işçi sınıfında ve devrimin toplumsal bir öznesi olarak sınıfın en çok sömürülen sektörlerindedir. Bu partiye giderek artan sayıda işçiyi kazanmak ve işçi sınıfının partilerimizin önderliğinde merkezi bir etkisi olması anlamına gelir. Bu, parti inşasının ilk aşamalarından itibaren, özellikle de büyük şehirlerde, genellikle en yüksek konsantrasyon derecesine sahip sınıf olan işçi sınıfına kaydolmak için sürekli çalışmayı gerektirir. Fabrika hücreleri inşa etmek demektir. Bir işçi yayını çıkarmak, işçileri Marksist teoride eğitmek demektir. Kullanabileceğimiz farklı taktiklerin ötesinde, partimizi sınıfın sosyalizme karşı mücadelelerine öncülük etmek olan temel görevi, devrimci işçi partileri inşa etmek anlamına gelir. İşçilerden devrimci aydınlara kadar üyeleri eğitmek anlamına gelir. Parti, programatik ve genel şartlar anlaşmasına, günlük harekete geçme eğilimine ve partinin sürekli finansal desteğine uyan, iyi tanımlanmış sınırlara sahip bir kuruluştur. Üyeler ve sempatizanlar arasında ve genel olarak partiye ve kitleye mensup olanlar arasında bir farkın olduğu bir partidir. Lenin’in açıkladığı gibi “Öncü ve ona doğru kütle çeken tüm kitleler arasındaki ayrımı unutmak, öncünün sürekli olarak daha geniş bölümleri kendi ileri seviyesine yükseltme görevini unutmak, (…) gözlerini görevlerimizin yoğunluğuna kapamak anlamına gelir (…). Ve bu sadece bir kişinin gözlerinin kapatılmasıdır, kendilerini ilişkilendirenler ile ait olanlar, bilinçli ve aktif olanlar ile sadece yardım edenler arasındaki farkı yok etmek sadece unutkanlıktır.(https://www.marxists.org/turkce/lenin/1904/biradim.pdf).  

2.6. “İkamecilik” Karşısında: Mücadeleleri Birleştirmek veSosyalizm

Stalinizm, öncü parti kavramını sınıfın “ikamesi” ile moralsiz hale getirmek ve devrimin kendisini reddetmek için Blanquist, devrim yerine ayaklanma (ve barikatlara ayaklanmaya) indirgemeciliğiyle Fransız devrimcisi Blanqui’nin karikatürsel bir imgesini kullanmıştır. Reformizm bu karikatürü aldı ve Leninizme bağladı. Bununla birlikte, Lenin’in ona “ikameci” ve “Blanquist” görüş atfedilenlere karşı sonsuz durumlarda açıklığa kavuşturması gibi, Bolşevik tipteki bir parti yalnızca proletarya ve mücadeleleri ile yakın ilişki içinde mantıklıdır. Proleter devrim bir “darbe” değildir, işçi azınlığın (öncü parti) proletarya kitlelerinin geniş sektörlerinin bilincine öncülük etmesini gerektirir, bu sektörler Sovyet tipi mücadele yapılarında (daha sonra iktidar yapıları haline gelebilir) örgütlenmeli ve partinin bu yapılarda çoğunluk kazanması gerekir. İşçi sınıfı ve sosyalizm mücadelelerini birleştirmek, Marx ve Engels’in bilimsel sosyalizmini, filozofların icat ettiği fantezi sosyal sistemlerini topluma dayatmaya çalışan mezhepler ütopyasından ayıran ana unsurdur. Marx ve Lenin için, mücadelelerin önemi acil başarılarda yer almaz: çünkü bunlar patronlar ve hükümetleri tarafından yeniden sönümlenebilir. Bununla birlikte, sınıf bilincinin ancak işçi sınıfının mücadeleleri sırasında gelişebileceği, burjuva devlet makinesini yok ederek iktidarı ele geçirme anlayışına burada ulaşır. Bu, mücadelede sosyalist propaganda ve ajitasyon yapan komünist partiye bağlıdır. Sadece derin bir anti-diyalektik bir düşünce, “işçi sınıfının kurtuluşu işçi sınıfının kendisinin işi olacak” sloganı ile öncü işçi partisinin inşası arasında bir çelişki olduğunu söyleyebilir. Parti ve sınıf hareketi birbiri için gereklidir. Bu fikir, Troçki’nin kullandığı bir metaforla özetlenmiştir: silindirden pistona. Parti olmadan, kitlelerin enerjisi sönümlenir fakat pistonun (yani partinin) hareketi de buharın gücüne bağlıdır. Engels’in de sıkça vurguladığı gibi partinin amacı şu üç mücadeleyi birleştirmektir: siyasi mücadele, komünistlerin kapitalizmin tüm adaletsizliklerini kınamak için tek ağızdan müdahale etmeleri için zemin oluşturabilecek her türlü günlük mücadele ve teorik-ideolojik mücadele. Parti aynı zamanda mücadelelerin öncüsü ve sonucudur: mücadelelerin geliştirilmesi için gereklidir ve sadece onlarla yakın ilişki içinde gelişir. Partinin mücadeleleri ve sosyalizmi birleştirme savaşlarının ana aracı geçiş programıdır.

2.7. Sendikayla İlişki

Marx Birinci Enternasyonali, devrimci partinin köklenmesi ve büyümesi için gerekli olan bir sendikal faaliyet olarak tanımlamıştı. Bunun için Marx ve Engels grevleri desteklemeyi reddeden Proudhonculara, Lassalliyancı sendika sekterciliğiyle ve Bakuninci siyaset ve oy karşıtlığı ile karşı mücadele ettiler. Bu bağlamda, iki uç noktadan kaçınmak gerekir: işçi sınıfının örgütlendiği sendikalarda faaliyet göstermeyen partinin faaliyeti ve parti faaliyetini sendika faaliyetine (sendikacılık) indirgemek veya ekonomik intikamcılık uğruna sendikalardaki faaliyetini azaltmak (ekonomizm). Her durumda, sendika mücadelesi, her ne kadar savaşçı olsa da burjuva toplumunun sınırlarından çıkmaz ve belki de kapitalizm tarafından yeniden sönümlenebilir. Kusursuz reformcu bir faaliyettir, çünkü ücretli emeğin kendisini değil, ücret sömürüsü yöntemlerini tartışır. Ancak, doğru hareket edersek, devrimciler sendikaları “komünizm okulu”na dönüştürebilirler.

2.8Demokratik Merkeziyetçilik 

Demokratik merkeziyetçilik değişmez bir formül değil, devrimcilerin Marx’ın zamanından bu yana deneyimle buldukları işçi sınıfını iktidara götürecek bir partiyi verimli şekilde örgütleme biçimidir. Bazı temel ilkeleri uygulama yolları, partinin hareket ettiği duruma ve gelişim derecesine bağlı olarak değişebilir.

Tartışma anında (verili koşullarda) mümkün olan en geniş tartışma; kararların uygulanmasındaki en ciddi disiplin. Demokratik merkeziyetçilik şu eksenler üzerine oturur: partinin yönetici kollarının seçimi ve düzenli kontrolü, iç bilgilendirme, sık yapılan kongreler, azınlıkların çoğunluğa tabi kılınması; iç disiplin ve tüm aşağı organların ve her üyenin üst organlar tarafından alınan kararlara saygı gösterme ve uygulama yükümlülüğü ve üyelerin eğitimi (bu son boyut olmadan, partide gerçek demokrasi mümkün değildir). Lenin’e göre parti merkeze ilişkin herhangi bir federalizmin reddedilmesi ve yerel yapıların özerkliği anlamında“yukarıdan aşağıya” çalışır. Bütün (kongre ve kongreler arasında, tüm partinin iradesini temsil eden seçilmiş organlar) kısımlara (yerel yapılar ve bireyler) hâkim olmalıdır. Troçki’nin açıkladığı gibi, “Tabii ki partinin yaşamına temel içeriğini veren şey tartışma değil, mücadeledir.” (“Factions and the Fourth International” (1935) https://rosswolfe.files.wordpress.com/2015/05 /leon-trotskii-collected-writings-19351936.pdf). Net olarak parti bir tartışma kulübü değil mücadele organıdır. Ayrıca merkeziyetçiliğin sadece disiplin ve demokrasi anlamına geldiğini ya da sadece bireylerin ya da eğilimlerin tartışılması ve özgürlüğü anlamına geldiğini düşünmek yanlıştır. Demokratik merkeziyetçilik, bireyler ve azınlıklar için soyut bir biçim veya hukuki bir garanti değildir. Tek amacı, partinin inşa aşamasına ve içinde hareket ettiği siyasi duruma göre değişebilecek somut biçimlerle devrimci partinin amacının gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Demokratik merkeziyetçilik teriminde “merkeziyetçilik” öznedir ve “demokratik” onu niteleyen sıfattır. İki farklı ve karşıt unsurumuz yok: sadece bir unsurumuz var (merkeziyetçilik demokratik olarak nitelendiriliyor, diğer bir deyişledemokratik merkeziyetçilik). Merkeziyetçilik, üyelerin kararları uygulamak ve partiyi bir savaş organı olarak garanti etmek için benimsediği bilinçli bir disiplindir. Bu, (toplu çalışma ile kabul edilen) kararlara sıkı bir şekilde saygı gösterilmesini gerektirir. Demokrasi, partinin, onu oluşturan parçaların (yerel yapılar, kongre azınlıkları, bireysel üyeler) her biri üzerindeki (kongreler, organlar ve çoğunluk tarafından kabul edilen kararlar aracılığıyla) egemenliğidir. Reformist ve merkezci örgütlerin büyük bir kısmı demokratik merkeziyetçilik kavramını reddediyor ya da yanlış yorumluyorlar. Genel olarak, bugün geçerli olan kavram, önde gelen organların disiplini ve merkeziyetçiliğini ve gerekli iç hiyerarşiyi reddederek “yataycılık”dır. Örgütün birleşik eylemini gerçekten inkâr eden, dolayısıyla partinin olma nedenini inkâr eden, bireyciliğe dayanan bir kavrayıştır.

2.9. İç Tartışmalar, Farklılıklar ve Disiplin

İç tartışma ve yüzleşme gereklidir, etik bir norm nedeniyle değil fakat onlarsız bir partinin, farklı proleter katmanlara yerleşmesini ifade eden politik bir yönelim geliştirmek imkânsız olacağından. Aynı zamanda, kadroların eğitimi ve demir disiplininin garanti altına alınması için iç tartışma şarttır. Her üye, o sırada partide hüküm sürenlerin aksine bile olsa kendi tavırlarını göstermeye teşvik edilmelidir. İç tartışma partinin canlılık oranıdır. Partideki farklılıklar ortaya çıktıklarında (merkezcilerin söyledikleri gibi, sürekli tartışmayı vurgulamak gibi) partiyi güçlendirmez.  Troçki, “Doğal olarak, gruplaşmanın yanı sıra fikir farklılıkları da bir “kötülüktür” der. Ancak bu kötülük, insan organizmasının hayatındaki toksinler gibi parti gelişiminin diyalektiğinin ayrılmaz bir parçasını oluşturur.” (The Third International After Lenin; https://www.marxists.org/archive/trotsky/192 8/3rd/ti07.htm#p2-11). Bu kötülüğün kesinlikle serbest kürsü formundan uzak partinin mücadele örgüt yapısını unutmadan kurallara tabii olması gerekir. Özellikle farklılıkların ortaya çıktığı, eğilim ve fraksiyon kurma hakkının verildiği ve tüm fikirlerin çoğunluğu kazanmak için eşit haklara sahip olduğu kongre zamanlarında. Bu hak, kongre zamanlarında bile, üniter parti eylemlerinin engellenmesine izin vermeyen kurallar temelinde örgütlenmelidir. İç tartışma kendi başına bir amaç ya da bireysel ifadeyi garanti etmenin bir yolu değildir. Etkili kararlar almak için bir araçtır. Karar alındığında, onu alan organın aksini belirlemesi haricinde, başlık üzerine tartışma sona erer. Bilimsel olarak planlanan her faaliyetin bilançoları esastır ve parti, taleplere göre ne zaman bilançonun yapılacağına karar verir.

Eylem hala devam ederken kimse her şey üzerinde kalıcı bilanço yapamaz. Partinin kararlarını test ederek daha sonra bir bilanço kurmasına ve gerekirse düzeltmesine gerçeklik izin verecektir.Ancak, bunu yapabilmek için, tüm tarafların kabul ettiği karar aktif ve sadık bir şekilde (bu karara katılmayanlar da dahil) uygulamalıdır. Bolşevik tipte bir partide gerekli olan demir disiplin (“neredeyse askeri” tipte, Komünist Enternasyonal’de kullanılan bir ifade) geniş bir iç tartışmayı ve bundan önce parti içinde tüm temel tartışmalar hakkında geniş bir bilgi dolaşımını gerektirir (tabii güvenlik ile ilgili önlemler dahilinde). Bu tür bir disiplin sadece komutada değil, liderler kendi örnekleriyle kendilerini lider olarak seçen üyelerin güvenini kazanmayı başarırlarsa elde edilebilir.Disiplin demirdir fakat kör değildir. Gönüllü olarak kabul edilir ve geniş bir eleştirel ruh ve her üyenin kendi kafalarıyla akıl yürütme yeteneğini (ancak toplu tartışma çerçevesinde) varsayar. 

2.10. Profesyonel Militanlar ve Çalışanlar

Profesyonel militanlardan bahsederken Lenin tüm üyelerin profesyonelleşmesini kastetmez. “Profesyonel olmayan” veya “amatör” militanlığa “profesyonel” olana karşı çıkar. Diğer bir deyişle hayatlarının sadece “boş zamanlarını” değil ana kısmını militanlığa adayanlar. Bolşevik anlayışındaki militan, parti yapısının bir parçası olmalı ve her gün faaliyette olmalıdır. “Profesyonel militanlar” çalışanlar anlamına gelmez. Aynı zamanda, devrimci parti, üyelerinin bir kısmı en azından bir süreliğine parti çalışanı olmadan, fabrikadaki veya başka herhangi bir iş yerinde sürekli çalışmak üzere “geri çekilmeden” inşa etmek mümkün değildir. Pek çok işçi hareketi örgütünü etkileyen derin oportünizm ve yolsuzluk süreçleri, bugünün genel olarak partilere ve militanlığa (“militarizm” denilen) ve ücretli parti çalışanlarına karşı. Ancak, bu yanlış ve demagojik bir tartışmadır. Bazı işçiler fabrika işlerinden çekilmezse, partiyi inşa etmek için bu kalıcı ve gerekli işi kim yapacak? Fabrika işlerinden periyodik olarak, lider olarak eğitim alma koşullarında bazı işçileri almazsak, bu rol entelektüeller tarafından yürütülecek ve kişinin esas olarak entelektüellerden oluşan bir liderliğe sahip bir işçi partisi olamaz. İşçileri istihdam etmenin kaçınılmaz olarak bürokratikleşmeye yol açtığını savunanlar, gücün insanları yozlaştırdığını savunan anarşistlere benzer. Ancak bürokratikleşmeye karşı tek nihai garanti örgütsel “mekanikte” değil, devrimin uluslararası gelişiminde bulunur.

2.11. Merkezi Liderlik, Liderlerin ve Militanların Sorumlulukları 

Devrimci bir parti için merkezi bir liderlik kaçınılmazdır. Asıl yönetici unsur kongredir ve kongreler arasındaki dönemde de liderlik. Liderlik partinin kontrolünde hareket etmelidir. Liderler asli sorumluluklarını yerine getirmeli ve bunun için tüm partiye hesap vermelilerdir. En önce liderler disiplinli olmalıdır. Üyelerin de kendi sorumlulukları vardır: kolektif çalışmaya katılmak, disiplinli davranmak sürekli bir militanlık göstererek parti yapılarında faaliyet ve partiyi maddi olarak desteklemek. Partinin omurgası yönetici kadrolardır. Güçlü bir liderlik ve ara kadrolar olmadan parti ayakta kalamaz.

Üçüncü Kısım 

Enternasyonal Kavramı ve Yönetim Biçimi

3.1. Enternasyonal İhtiyacı

Geçiş Programı’na göre eğer insanlığın tarihsel krizi devrimci önderlik krizine indirgenirse bu Dördüncü Enternasyonal ve onun yeniden inşası krizi olarak özetlenebilir. Enternasyonalizmin altında yatan neden, ekonominin ve toplumun uluslararası karakterinin bir sonucu olan sosyalist devrimin uluslararası karakteridir. Bu anlamda enternasyonalizm soyut bir prensip değil fakat üretici güçlerin ve dolayısıyla sınıf mücadelesinin küresel karakterinden türetilen bir gerekliliktir.

Kapitalizm uluslararası bir sistemdir ve sosyalizm- niteliksel olarak üstün bir toplum olarak- ulusal temeller üzerine inşa edilemez, eğer dünyadaki kapitalizmi yok etmezse, gelişemez. Bu nedenle programın hazırlanması uluslararası bir görevdir ve aynı sebepten uluslararası liderlik doğası gereği her zaman herhangi bir ulusal liderden üstündür. Bu nedenle Marksizm, Komünist Birlik ve daha sonra Birinci Enternasyonal ile uluslararası bir hareket olarak doğdu. İkinci Enternasyonal, Engels’in alıntı yaptığımız Sorgemektubunda hatırladığı gibi, Birinci Enternasyonal’in son aşamasının mirasını merkezi bir örgüt olarak toplamak ve geliştirmek için doğar ve sonunda fiilen “anne parti” ortaya çıkar: Alman SPD. Bu bir aklın sonucu değil, Alman fraksiyonunun önemi ve oportünizmin büyümesi ile oldu. Parti bürokrasisinin büyümesi, 1914’te İkinci Enternasyonal’in çöküşüne yol açan fiili federatif Enternasyonal’de hiçbir engel bulamayan büyüyen bir oportünist sapmayı besledi. Bu sapma “savaş bağları” oylaması ve çoğu sosyal demokrat partinin emperyalist savaşta “kendi” hükümetlerini desteklemesiyle oluştu. Bu sapmaya karşı İsviçre’nin uluslararası konferansları ve özellikle Ekim Enternasyonali’nin Ekim ayının zaferinden sonra vakfa giden yolu açan Zimmerwald Solu, Üçüncü Enternasyonal durdu. Üçüncü Enternasyonal, ilk dört kongresinde (1919, 1920, 1921, 1922) bir devrimci strateji ve taktik cephanesi kurduktan sonra “sosyalist devrimin dünya partisi” olarak doğar. Stalinizm, kendisini dayatmak için, ilk önce, bürokrasinin büyüdüğü Rus Devrimi’nin izolasyonunu korumak için yararlı olan, devrim karşıtı bir araçta Komünist Enternasyonal’i değiştirmek zorunda kaldı. Son olarak da emperyalizmin bir iş birliği gösterisi olarak Enternasyonal’i resmen feshetti. Sonra işçi hareketinden orijinal Marksist enternasyonalizm kavramını ortadan kaldırmak için çalıştıyani, dünya devrimci partisinin inşasını- sadece diplomatik değişime indirgemek için. Komintern’in aynı tüzüğü, 1924 ve 1928 kongrelerinde (Lenin ve Troçki’nin merkezi örnek olduğu ve her yıl toplandığı) Dünya Kongresi İcra Komitesinin ikincil bir organizmasına dönüştürmek için değiştirildi. Daha sonra İK’nin kendisi, doğrudan Stalin’e cevap veren gittikçe daha kısıtlanmış organizmalara dönüştürülerek içi boşaltıldı. Dördüncü Enternasyonal, 1938’de emperyalizme, Stalinizme ve sosyal demokratik reformizme karşı bir savaşta kuruldu; aynı zamanda, enternasyonal ve partileri ulusal kesimleriyle ilgili olarak, iki unsurun birbirini beslediği kombine bir süreç içinde inşa etme olasılığını inkâr eden merkezciliğe karşı kuruldu. Troçki’nin Komünist Enternasyonal’in Eleştirisi’nde (1928) yazdığı gibi program projesi: “Devrimci parti yalnızca uluslararası bir programa (…) dayanabilir. Uluslararası komünist program asla ulusal programların bir toplamı değildir (…). Mevcut çağda, geçmişten bile daha fazla, proletaryanın ulusal yönelimi ancak bir dünya yönelimli olabilir. Bu, komünist enternasyonalizm ile ulusal sosyalizmin tüm varyantları arasındaki temel nedendir” Ancak Dördüncü Enternasyonal, sadece Marksizmin teorik planını gözden geçirmekle kalmayan ve Troçkistlerin ilk kez öncü rol oynama fırsatıbulduğu1952 yılında Bolivya Devrimi’ne ihanet eden “Pabloculuk” ile ellili yıllarda başlayan oportünist bir sapmaya karşı bağışıklıdeğildi. Birçok sektör Pablocu sapmaya karşıydı özellikleUluslararası Komite’de, daha sonra Birleşik Sekreterlik’te ve daha sonra LIT’in kuruluş (1982) yolunu hazırlayan uluslararası Morenocu akımda. Bugün dünyada kendini Troçkist ilan edenler de dahil olmak üzere tüm güçler (Marksist programın merkezci reformist fikirlere evrilmesi ve burjuvazi ile hükümetlerine taviz vererek) Marksist Enternasyonal anlayışını terk etti ve sadece ulusal Troçkist” koordinasyon ile temsil edilen “ana parti” etrafında uydu partilerle dönüştü. Diğer yandan LIT, Troçki gibi, ulusal partilerin üzerine enternasyonal çatısının yerleştiği duvarlar olmadığını savunur. Tarafların gelişimi, Enternasyonal’in gelişimi için gereklidir, ancak hiçbir parti Enternasyonal’in yardımı, detaylandırması, desteği ve katılımı olmadan kendini inşa edemez. Bu yüzden “önce” ve “sonra” olmayan, daha çok ulusal ve uluslararası inşa anlarının birleştirildiği bir süreçtir. Yalnızca LIT ve görece küçük kuvvetleri bu tutarlı enternasyonalist anlayışı korur ve bu nedenle hedefi Dördüncü Enternasyonal’in inşası (veya yeniden inşası), yani aynı zamanda farklı ülkelerdeki partilerin ve dünya partisinin devrimci işçi partilerinin inşasıdır. Geçiş Programı’nın sözlerine göre, “burjuvazinin davasına uyan her siyasi gruba karşı savaş verir”. LIT kendini yeniden doğan 4. Enternasyonal olarak değil fakat bu amaca giden bir araç olarak görür. Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşası, zorunlu olarak bölünmeler, füzyonlar, toplantılar olacak bir yol olacaktır. Ancak, şu anda, LITbu amaç için mücadele eden demokratik olarak merkezileştirilmiş tek örgüttür. 

3.2. Enternasyonalin Yönetim Biçimi

İç rejim hakkında, LIT, Üçüncü ve Dördüncü Enternasyonal’e bağlı kalmanın temel şartı olan demokratik merkeziyetçiliğe dayanmaktadır. Bu şu anlama gelir: düzenli ve sık kongreler; kongreler tarafından seçilen yapılar hakkında düzenli iç tartışma; “işçileşme”, teorik detaylandırmayla kadro oluşumu üzerine odaklanan yapılar ve bölümler üzerinde “bolşevikleşme” süreci. Kararlar kongreler tarafından alınır ve önde gelen yapılar tarafından kongreler arasında tüm bölümler için zorunludur. Partide olduğu gibi, enternasyonal demokratik merkeziyetçilik de tanımlanmamış bir formül değildir, ancak Enternasyonal’in inşası ve sınıf mücadelesi bağlamıyla daha ilgilidir. James Cannon’a göre, rejim hakkında, parti ile Enternasyonal ve farklı büyüklükteki Enternasyonaller arasında bir fark vardır. Genellikle, bir partide ulaşılabilecek merkezileşme derecesi daha yüksektir, çünkü içsel uyum derecesi, sınıf mücadelesinin eşit olmayan bir şekilde geliştiği farklı ülkeler üzerine inşa edilen Enternasyonal’in farklı partilerinden daha fazladır. Dolayısıyla, Cannon’a göre, ulusal liderlik ile yerel liderlik arasındaki ilişki, uluslararası liderlik ile ulusal liderlik arasındaki ilişkiyle aynı olamaz. Üçüncü Enternasyonal’in çok yüksek bir merkezileşme sağlayabildiğine dikkat çeken Cannon, devrimci bir durumun aracı olan bir merkeze, Ekim liderlerinin yetkisine ve genellikle zaten biraz gelişmiş olan partilere dayanmış olduğunu belirtiyor. Bu nedenle Cannon, küçük organizasyonlara dayanan Dördüncü Enternasyonal’in ilk kuruluş aşamasında, Komünist Enternasyonal’in merkezileşme derecesini taklit edebileceğini düşünmenin yanlış olacağını düşünüyor. Cannon bu yanlış arzuyu “Kominternizm” (“Enternasyonal’i, eski Komintern tarzında kararlar verebilecek, emirler uygulayabilecek ve erken Komintern’in emriyle son derece merkezi bir kurum olarak kurma eğilimi “) olarak tanımlar. (“Defending the revolutionary party and its perspectives”, 1953 www.marxists.org/history/etol/document/swpus/education/1966-06-jun-Defending-RevParty-its-Perspective-EfS.pdf). Tüzük’e göre UEK “herhangi bir resmi veya sempatizan partiye müdahale edemez ve ulusal taktikleri, siyasi veya örgütsel çizgileri uygulamaya zorlayamaz.” Bu, bugün LIT’in demokratik merkeziyetçiliğinin henüz işlevini yerine getiremeyeceği anlamına gelmez: yalnızca mevcut merkezileşme derecesinin sınırlarını tanımlamak anlamına gelir. Aynı zamanda, mevcut gelişme derecesinde sadece gevşek bir koordinasyon oluşturabileceğimize inanan tüm teorileri reddediyoruz. Enternasyonal’in demokratik merkeziyetçiliği gelecekte inşa edilmeyecek: bugün başlanması uluslararası bir partinin inşası ile kapitalist toplumun baskılarıyla yüzleşmek ve üstesinden gelmek için vazgeçilmez (ancak kendi başına yeterli değil) bir koşuldur, bu tür bir partinin inşası sırasında kaçınılmaz olarak üretilen krizler var olsa da.

Dördüncü Kısım

Yönetim Şekli ve Kavramı Doğrultusunda LIT Şubeleri Konusu

Varsayımlar

Her genelleme her zaman dikkatli bir şekilde yapılmalıdır, çünkü her zaman gerçeklikten çok fazla soyutlama riski vardır. Aynı zamanda, bir genelleme sabit öğeleri bulmaya yardımcı olabilir.LIT’in bölümleri ve grupları farklı boyutlardadır. Farklı inşa durumlarında ve içinde hareket ettiğimiz kısmen farklı durumlarda gelişen farklı problemler mevcuttur. Ancak, aynı konuların tekrarladığını ve karşılaştığımız sorunların en azından bir kısmının yaygın olduğunu görüyoruz çünkü bunlar parti ve iç rejim anlayışı ile ilgili ortak yönelim hatalarıyla başlıyor.

Partilerimizde ve gruplarımızda tespit ettiğimiz temel ortak sorunlar: 1) organizasyonlarımızın sınıf yapısı; 2) kısmen ekonomist-sendikacı bir hareket tarzı; 3) burjuva demokrasisine uyum sağlama eğilimi; 4) reformizm ve merkezcilik ile ilgili kafa karışıklıkları; 5) ampirizm ve “ihmal” teorisine eğilim; 6) enternasyonalizmin kısmi olarak hafife alınması; 7) her zaman Bolşevik olmayan bir işlev; 8) Bolşevik olmayan bir iç rejim.

4.1. Örgütlerimizin Sınıfsal Yapısı

Bölüm 2.5.te belirttiğimiz gibi parti inşasında kompozisyon ve liderlik bağlamında işçi çoğunluğuna işaret ediyoruz. Fakat bu gerçekten uzağız: örgütlerimizde işçilerin yüzdesi azdır ve daha da azı (istisnalar hariç) liderlik yapılarındaki işçilerin yüzdesidir. Bu sadece kısmen işçi sınıfında inşa zorluğundan kaynaklanmaktadır (bir öğrenciyi kazanmak bir işçiden çok daha kolaydır). Gerçekte, partilerimiz, boyutları ne olursa olsun, esas olarak işçi sınıfınındışında hareket ederler ve işçi sınıfı üzerinde hareket ettiklerinde, kısmen ekonomist-sendikacı bir tarzda davranırlar, bu da partiyi işçi kazanmayı zorlaştırır ve onları kazanmayı başardığımızda da onları partide tutmak, kadrolara ve liderlere dönüştürmek zordur. Bu durumu düzeltmenin temel ilk adımı, onu besleyen teorik karışıklığı düzeltmektir. Sınıflar ve işçi sınıfı partileri oluşturma stratejimiz üzerinde çok önemli bir programatik çalışma yapıyoruz. Ve bize çok değerli deneyimler bırakan Morenocu akımla farklılaşan, kendimizi işçi sınıfı içerisinde köklendirme “obsesyonunu” düşünmemiz önemlidir.

4.2. Kısmen Ekonomist-Sendikacı Bir Hareket Tarzı 

   Metnin ikinci kısmında bahsettiğimiz gibi, inşa ettiğimiz partilerin temel amacı, her bir proleter ve kitle mücadelesine, sınıf örgütlerine, sendikalara, ayrı olarak doğan iki unsuru “kaynaştırma” görevine müdahale etmektir: sınıf mücadelesi ve sosyalist bilinç. Fakat bu partilerimizin genel tutumu değildir. Bu mücadelede sosyalist bir açı geliştirmeden, çoğunlukla sınıfın ekonomik ve politik mücadelesine hizmet eden araçlar olarak hareket ederler. Ve bu yanlış uygulama, seksiyonlarımızın çoğunda vardır, sadece köklenmeleri nedeniyle aparatlardan daha fazla baskıya maruz kalan en büyükleri (Brezilya gibi) hariç. Bu yolun çeşitli yönleri vardır: bir tür ekonomizm, sendikacı sapma, “hareketçilik”. Örneğin, bu, hareketlere geçiş programına dayalı olarak müdahale etmemek; sendikaları mevcut programlara ve hareketlerin liderliklerine uyum sağlamada “komünizm okulu” olarak kullanmak için müdahale etmemekanlamına gelir. Müdahale tarzımız, kitleler arasında sosyalizmin propagandasını ve ajitasyonunu merkeze koyarak ve özellikle işçi sınıfında, (yaşayan süreçte herhangi bir soyut propagandadan kaçınarak) sınıf bilincini kazanmak için yapılmalıdır. Çünkü bu anlaşmazlık olmadan sınıf asla tarihsel görevine bağlı olmayacaktıryani iktidarın devrim yoluyla alınmasına. Bu doğrudan nokta 1’e (örgütlerimizin sınıf kompozisyonu) ve tartıştığımız diğer altı noktaya, özellikle de sosyalizmi nadir anlara devretme eğilimi gösteren bir uygulama ile beslenen 5. noktaya (“göz ardı” teorisi) bağlıdır. Ekonomist-sendikacı eylem, Bolşevik tipi bir partide bir militanın girişi için en önemli unsurlardan birinin azaltılmasına yol açar: (genel hatlarıyla da olsa) sosyalist program stratejisini paylaşmak. Bu şekilde partiyi yalnızca mücadelelere veya sendikasavaşına katılmaya hazırlanmakla tehdit ediyoruz. Diğer yandan bu insanların bilhassa parti Marksist teorik formatlarla militanlarını donatmadığında ilk durakta inilen otobüs-partisi mekanizmasını da besler.

4.3. Burjuva Demokrasisine Uyum Sağlama Eğilimi 

2.1. bölümde ifade ettiğimiz gibi devrimci Marksizmi diğer reformist ve merkezcilerden ayıran burjuvazi diktatörlüğündenproleterya diktatörlüğüne geçiş kavramı olan “devletin ilgası” ihtiyacından kaynaklanır.

Bu, Enternasyonalimiz ve fraksiyonları için bir başlangıç noktasıolarak, uygulamada, özellikle parlamenter demokrasinin daha eski rejimlerinin olduğu ülkelerde, burjuva demokrasisine uyum sağlama eğiliminde olduğu kesindir. Bu eğilim burjuva seçimlerinin değerlenmesi ve yaptığımız kısmen çarpık kullanımda ifade edilmektedir. Devrimci programın diğer tüm “solcu” programlara karşı propagandası için sadece bir an olmalı (son Dünya Kongresi’nde tartışılanlara atıfta bulunuyoruz). Ancak burjuva demokrasisine uyum sağlama eğilimi, yasal ve yasadışı çalışmaarasındaki ilişkinin derinlemesine küçümsenmesinde de ifade edilmektedir; teoride değil, pratikte- bir burjuva devletinde rejim, burjuvazinin egemenliğini koruması için kendi taleplerinindeğişebileceği gerçeğini göz ardı etmektir. Partilerimizi bu konuda farklı şekilde örgütlemek için, önce militanlarımızı devletin pasif olmayan sınıf doğasını anlamada ve devrimciler için gerekli olan “komplocu” görevler konusunda eğitmeliyiz. Aynı zamanda öncüleri ve kitleleri devrimci şiddete olan ihtiyaçla sürekli eğitmemiz gereklidir. Yalnız iktidarı ele geçirmek için değil aynı zamanda bugün hali hazırda var olan bir ihtiyaç için: “silahlı sermaye gruplarının” baskısına karşı her şeyden önce kendini savunmayı garanti etmek için mücadelede kitlelerin gücünü kullanması.

4.4. Reformizm ve Merkezcilik ile İlgili Kafa Karışıklıkları 

2.2., 2.3 ve 2.4. maddelerde belirttiğimiz gibi, devrimci bir parti ancak programlı ve örgütlü bir devrimci parti sınırlamasıyla “solda birlik” fikrine karşı reformizm ve merkezcilik ile düzenli bir savaşla inşa edilebilir. Bu savaşın, sınıfımıza reformizmin ve merkezciliğin getirdiği egemen ideolojinin etkisine karşı “fikir savaşı” yönleri olduğunu anlamalıyız: devrimci partinin inşasına engel olan reformist ve merkezci partileri siyasi olarak yok etme yönündeki örgütsel savaşın yönleri. Pratik anlamda bu, mücadelenin “birleşik cephesini” bir strateji (yani kendi içinde bir nesne değil) olarak değil, bir taktik (sınıf üzerinde etki kazanmak ve reformist ve merkezci etkiyi yok etmek) olarak anlamak anlamına gelir. Aynı zamanda, örneğin (bkz. 4.3), partilerin seçimlerinde ve bağımsız adaylarında sürekli olarak bağımsız bir program sunmak anlamına gelir (istisnai durumlar hariç).

4.5. Ampirizm ve “İhmal” Teorisine Eğilim

Teori pratikten ayrılamaz ve ayrılamaz: biri olmadan diğeri yoktur.Bu konu hakkında, yıllardır LIT’te, taraflarımızın günlük uygulamalarında görülen teori için bir “göz ardı etmeyi” kınıyoruz: kararlarımızı yöneten ampirizm ve yüzeysellik; liderlik organizmaları üzerindeki teorik yansıma için az yer; militanların eğitimine verilen az önem, teorinin, işçi sınıfı kadrolarımızı inşa etmek istediğimiz temel üzerine militanlar için günlük yemek yerine “uzmanlar” veya aydınlar için bir şey olarak düşünülmesi. Marksist teoride, yanılmaz liderlerin dogmasını değil, bizden önce gelen devrimci nesillerin değerli deneyimlerini görüyoruz. Bu, temellerinde sürekli güncellenmesi gereken bir teoridir: yalnızca partinin liderleri ve militanları Marksist teoriyi ve işçi sınıfının hareket tarihini derinlemesine biliyorlarsa yapılabilecek güncellemedir. 

4.6. Enternasyonalizmin Kısmi Olarak Hafife Alınması

Bölüm 3.1’de belirtildiği gibi, devrimci parti tek bir ülkede kurulamaz. Partinin ve Enternasyonal’in yapıları iki farklı süreçtir, ancak birbirleriyle yakından bağlantılıdırlar. Herkes bu konuyu Enternasyonal’de de kabul eder, ancak taraflarımızın günlük uygulamasında Enternasyonal konusunda çok az önem olduğunu fark ederiz; uluslararası meselelerin kendileri ve diğer bölümlerin faaliyetleri hakkında çok az farkındalık vardır. Bu, her militanı, ne olursa olsun, partisi ne olursa olsun, LIT’in bir militanı olduğunu tam olarak anlayarak eğitmemiz gereken üstesinden gelmemiz gereken önemli bir sorundur.

4.7. Her Zaman Bolşevik Olmayan Bir İşlev

Bu metnin ikinci bölümünde söylendiği gibi, “Bolşevik tip” partilerin inşasında ısrar ediyoruz. Bu, Bolşevik Partisi’nin karakteristiği olan anlayışı ve rejimi paylaşmakla kalmıyor, aynı zamanda örgütlerimizin günlük işleyişinde bunların hepsini tercüme edebilme anlamına geliyor. Ancak günlük uygulamamızda sık sık tüm militanların partide aktif olmadığını görüyoruz (1903’te Bolşeviklerin Menşeviklere karşı mücadelesinde temel bir unsur), çünkü militanlık gerçekten günlük bir faaliyet olmadığı için veya bazen bir parti yapısı ile yakından bağlantılı olmadan birlik veya hareket kapsamlarında gelişir. Parti gazetesinin (Bolşevik anlayışının bir diğer kilit unsuru) propaganda ve inşaa aracı olarak kullanılmadığını görüyoruz (ekonomizm-sendikacılık ve sosyalizm için sistematik propaganda ve ajitasyon eksikliği ile ilgili bir sorun). Günlük işleyişte Bolşevizm eksikliği aynı zamanda iş planlarının, bakiyelerin ve hat düzeltmelerinin, düzenli toplantıların, partinin mali desteğindeki katılığın eksikliği anlamına gelir.

4.8. Bolşevik Olmayan Bir İç Rejim.

Bu metnin tamamında belirtildiği gibi, parti anlayışı ve yönetim biçimi aynı konunun iki yönüdür. Dolayısıyla, parti anlayışı ile ilgili olarak işaret edilen sorunlar taraflarımızda (ve Uluslararası) rejim sorunları olarak ifade edilir ve bunlarla bağlantılıdır. Partilerimizde aşırı “demokratizm” (kalıcı tartışma, “mecliscilik”) ve aşırı “dikeycilik” ve “bürokratik” işlevler görüyoruz. Gerçekte, iki unsur genellikle aynı anda mevcuttur. Çoğu zaman liderler liderlik organizmalarına izin verme eğilimindedir ve liderlik organizmaları militanlar tarafından yeterince tanınmadıkları için çok az liderlik yaparlar. (Son bölünme ile özellikle Brezilya partisinde ortaya çıkan, ancak Enternasyonal’in diğer partilerinde yaygın olan) ciddi bir sorun, teorik olarak yürürlükten kaldırılan, ancak pratikte yapılan, açık tartışmalardan kaçınmanın ve “fikir birliği aramanın” yöntemidir. “, Genellikle “en az ortak payda” aramaya, partinin felcine ve bir şekilde “muharebe partisi” olarak doğasını ortadan kaldırmaya yol açan farklı pozisyonlar arasında bir “sentez” için tartışma, farklı organizmalar arasındaki ilişkinin yenidentanımlanmasına büyük önem verdik, tarafların ve Enternasyonal’in işleyişine temel teşkil edecek, gösteri için değil, gerçekçi bir şekilde organize edilmesi gereken daha sık kongreler yapılmasına önem verdik. 

4.9. Sonuç Olarak

Sorunları tanımlamak onları çözmek anlamına gelmez, ancak ilk adımdır, yetersizdir ancak gereklidir. Sadece Enternasyonal’in teorik, programlı ve örgütsel tartışmanın gelişimi Bolşevik partisinin modeline gittikçe daha fazla yaklaşmamıza izin verecektir. Mükemmel olmayan, birçok krizi, sapmaları, bölünmeleri olan bir parti, ancak işçi sınıfını iktidar yolunda yönlendirmenin tarihsel görevlerine bağlı olan tek parti olmaya devam ediyor.