BERAT BEY’İN İSTİFASI

BERAT BEY’İN İSTİFASI

Rejimin en güçlü adamlarından Maliye Bakanı Damat Berat Albayrak istifa etti veya ettirildi. Hem ekonominin-maliyenin durumu, hem de kendisinin işgal ettiği makam düşünüldüğünde ilk akla gelen elbette doğrudan ekonomik nedenler. Ancak ekonominin sadece ekonomiden ibaret olmadığı, üstelik toplumsal alanlara da sirayet etmiş yapısal bir kriz sürecinde yol aldığı düşünüldüğünde gerçekte sorunun had safhada siyasi olduğu anlaşılır. Ekonominin belirleyici olması kuralı elbette geçerlidir ama son tahlilde! O arada daha pek çok etkenin devreye girdiği, gidişatın yönünü etkilediği, hatta değiştirdiği bilinir. Dolayısıyla da soruna bu bütünlük içinden bakmak gerekir.

Siyaset, bu etkenlerden biri, hatta o son tahlil noktasına varılmadan önceki karmaşık sürecin en önemli unsurudur. Siyaset, elbette boşlukta, salt kişisel tercihlerle yürüyen bir iş değildir. Temelinde toplumsal, sınıfsal konumlar, ilişkiler ve bunlar tarafından belirlenen kararlarla sürdürülen bir faaliyet türüdür. Temel amacı, belirli bir sosyo-ekonomik, sınıfsal düzen çerçevesinde kaynakların “uygun” biçimde dağıtılmasına ilişkin temel kararların alınmasıdır. Yani kaynağı ve amacı ekonomik de olsa, kendine has bir yapısı ve koşullara göre belirli değişiklikler gösteren görece özerk bir yönü vardır. Bütün bunlardan dolayı Bakan Bey’in gelişini olduğu gibi gidişini de öncelikle siyasi nedenlere bağlamak gerekmektedir.

“Had safhada siyasi”

Sorunun had safhada siyasi olduğunu söylememizin nedeni, rejimin kaderiyle çok sıkı bağlantısı. Bu, gelişmelerin, normal bir burjuva düzeninden farklı koşullarda yaşandığı anlamına geliyor. O koşullarda ekonomiyle siyaset arasındaki ilişki yakın olsa da bu kadar doğrudan değildir. Yani asıl sorun, normal koşullarda olduğu gibi, başarısız bir maliye bakanının, bu başarısızlığının bedelini istifa ederek veya ettirilerek ödemesi veya kendisine o görevi veren makam sahibiyle  ekonomik-mali politikalarda anlaşmazlığa düşmesi değil. Asıl sorun gelinen noktada yapılan veya yapılamayan her işin, her ekonomik veya siyasi davranışın kısa sürede bir rejim sorununa (krizine) dönüşme eğilimi, potansiyeli. Ayrıca “ekonomiden” kast edilenin,  öncelikle ülke ekonomisi, halkın ekonomik durumu falan değil,  “rejimin ekonomisi” olduğu unutulmamalıdır.  Yani sözü edilen, rejimin ekonomik-mali temelleri, gelir-gider durumudur. Bunun sermaye düzeni içinde dahi  “özel” bir alanı kapsadığı düşünüldüğünde konu daha iyi anlaşılabilir.  Gelişmeye “had safhada siyasi” dememizin nedeni budur.  

Gelecek hesapları…

Rejim sorunundan söz ettiğimiz noktada, rejim içi güç odaklarından, bu odaklar arasındaki dengelerden, mevcut ve potansiyel çatışma durumlarından, bunların iktidar konusundaki gelecek planlarından da söz etmek durumundayız.  Berat Albayrak’ın uygun konumlara yerleştirdiği birtakım destekçileriyle birlikte RTE sonrası döneme hazırlandığını, bu amaç doğrultusunda örneğin İçişleri Bakanı Soylu ile sıkı bir rekabet içinde olduğunu ve yine bu bağlamda eğer rejimin ömrü yeterse, gelecekteki muhtemel bir veya bir dizi “saray darbesinin” taraflarından biri olacağını söyleyebiliriz. O nedenle, bizce müstafi Bakan, açıklamasında belirttiği üzere, bundan sonraki hayatını sağlık sorunlarıyla uğraşarak ve ailesine vakit ayırarak geçirmeyecektir. Epeyce itibar kaybetmiş olsa da kendisinin, Kayınpederi ile ilişkilerinin durumuna uygun olarak, yeni bir konum edinmek ve siyasi faaliyetini aktif bir biçimde sürdürmek istediği kanısındayız.  Tabii, henüz bilmediğimiz bir nedenden dolayı Hanedan veya Saray’ın gözünden düşmüş değilse! Az bekleyip göreceğiz…

Sorunun ekonomik boyutu elbette ayrıca bir analizi gerektiriyor. Ancak rejimin öncelikleri ve sınıfsal karakteri itibariyle muhtemel bir yeni ekonomik yönelişin de işçi ve diğer emekçilerin, ezilenlerin temel sorunlarının çözümüyle bir ilgisinin olmayacağını biliyoruz. Siyasi iktidarın ve büyük sermayenin, halen içinde olduğumuz salgın dönemindeki politikası ve kaldığı kadarıyla işçi haklarını ortadan kaldırmaya yönelik yasa hazırlıkları bunu gösteriyor. Bütün burjuva rejimleri gibi bu rejimin hedefi de ağır bir ekonomik krizin bedelini çalışanlara, yoksullara ödetmektir. Çıplak gerçek budur…

Hakkı Yükselen

Yazar Hakkında