Devrimci Marksizmin Yorulmaz Savaşçısı Troçki

Devrimci Marksizmin Yorulmaz Savaşçısı Troçki

Lev Davidovich Bronstein, tanınmış adıyla Troçki, 21 Ağustos 1940’ta Stalin’in emri ile ajan Ramon Mercader tarafından Meksika’da katledildiğinde geride zaferler ve büyük teorik eserlerle dolu muazzam bir devrimci miras bıraktı.

Devrimler çağının lideriydi o.  Gerçek devrimci isyanlara önderlik etti. Kitlelerin ayaklanışında, yükselen dalgalara yön verdi. Devrim Stalinist bürokrasi tarafından çalındığında, Devrimci Marksizm ve dünya proletaryası için bedelleri ağır bir mücadeleye girdi. O ve yol arkadaşı binlerce Sol Muhalefet taraftarı sayesinde bugün Marksizmin politik ve örgütsel zinciri kopmadı.

İnsanlığın Kurtuluşuna Adanmış Bir Ömür

Troçki, 26 Ekim 1879’da çiftçi bir ailenin çocuğu olarak Ukranya’nın bir köyünde dünyaya geldi. Eğitim almak için çocuk yaşlarında önce Odessa’ya ve ardından politikleşeceği Nikoleyev’e gitti.

Onun çocukluk yılları, 1880-90 arası, Rusya devrimci hareketinin cansız dönemiydi. Halkın Hürriyeti hareketi, II. Aleksandr’a yaptıkları suikastın ardından Çarlık güçleri tarafından tamamen kontrol edilmişti. III. Aleksandr’a yapılan bir diğer başarısız suikast girişimi ardından, Narodnik hareket neredeyse yok olmuştu. (Lenin’in kardeşi Aleksandr Ulyanov’da planlayanlar arasındaydı).

Aynı dönemde Lenin, Martov ve Potresov, İşçi Sınıfının Kurtuluşu için Savaş Birliği’ni kurmuşlardı. Bu yıllarda işçi sınıfı mücadele sahnesine yavaş yavaş çıkmaya başlamış ve 1896’da Petersburg’ta 20 bin kişinin katıldığı bir grev gerçekleşmişti. Sınıf mücadelesinin ve Marksizm fikrinin etkisi bu dönemde ülkede hissedilmeye başlamıştı.

Troçki’nin öğrencilik yaptığı ve devrimcileştiği Nikolayev şehrinin doklarında ve fabrikalarında 10 bin işçi çalışıyordu. Troçki’nin de üyesi olduğu Güney Rusya İşçileri Birliği, bu işçiler arasında örgütleniyordu. Nikolayev’deki ilk Sosyal Demokrat örgüttü. Davamız (Naşe Delo) adında bir yayın çıkarıyorlardı. O dönemde yaygın şekilde bu tür dağınık dar/gizli grup çalışmaları mevcuttu. Sadece “ekmek davasına” odaklı oldukları için  “ekonomist” çalışma deniyordu.

Bu küçük grup, gazeteleri sayesinde kısa sürede tanınmıştı. Troçki yazının önemini ve etkisini kavradığında henüz 18 yaşındaydı. Ama gizli polis de durumun farkına kısa sürede vardı ve ardından tutuklanmalar başladı. Firar eden Troçki, 1898 başında saklandığı bir çiftlik evinde yakalandı. Nikolayev, Kerson, ve Odessa hapishanelerinde ağır koşullar altında ve çok kez tek kişilik hücrede kaldı. Kilise dergilerini Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca okuyarak dil öğrenmeye çalıştı. 

1899 sonunda, yaklaşık iki yıl sonra, Sibirya’ya sürgüne gönderilmek üzere cezaevinden çıkarıldı. İlk önce Moskova’ya gönderildi. Burada Sosyal Demokrat devrimci mahkûmlarla tanıştı. Moskova’da politik dünya çok daha zengindi. Lenin’in Rusya’da Kapitalizmin Gelişimi kitabını da burada sürgünü beklerken okudu. 1900 ilkbaharında Moskova cezaevinde ilk eşi ve yoldaşı Sokolovskaya ile evlendi. Sibirya sürgününden kısa bir süre sonra, Trans Sibirya demiryolu işçilerinden oluşan Sibirya Sosyal Demokratlar Birliğine katıldı. Sibirya’da bulunduğu dönemde anarşizme karşı sosyalizmi, terörizme karşı kitle mücadelesini, idealizme karşı Marksist felsefeyi savundu.

Iskra Yayın Kurulunda Genç Bir devrimci

1902 yazında, iki çocuğunu ve karısını geride bırakarak sürgünden kaçtı. Yeni sahte kimliğinde Odessa cezaevindeki gardiyanın adını aldı: Troçki. Önce Samara’ya geldi ve buradaki Sosyal Demokrat devrimcilerle ilişkiye geçti.  Edebiyata ilgisinden dolayı Samara’daki devrimciler ona “kalem” lakabını taktılar. Kalem, 1902 Ekim ayında Lenin’in talimatıyla Londra’ya geçti. Lenin orkestrayı fiilen yönetebilmek için enstrümanları kimin nerede ve nasıl çalabildiğini bilmek istiyordu.

O dönemki Merkezi yayın organı Iskra’nın yayın kurulunda  Plehanov, Vera Zasuliç,  Axelrod, Lenin, Martov ve Patresov gibi önemli isimler vardı. Troçki, bu güçlü ekibin içerisinde yayın kurulunda kendine yer buldu.

Lenin’in isteği ile Troçki göçmenliğe devam etti ve Sibirya delegesi olarak 1903 Temmuzunda Brüksel’de gerçekleşen I. Parti kongresine katıldı. Kongre’de birinci tartışma Bund eğiliminin, Yahudilere ayrıcalık talebi üzerineydi. Troçki, bir Yahudi olmasına rağmen onlara sert cevaplar verdi. Büyük tartışma ekonomistlerleydi. Ekonomistler, devrimci politikanın öne çıkmasına ve merkezi örgüte karşıydılar. Iskra’yı “jakobenlikle” suçladılar. Troçki onlara karşı da çok sert tartışmalar yürüttü, bu nedenle de adı “Lenin’in Sopası”na çıktı.

O kongre öncesinde Menşeviklerle henüz ayrım yoktu ve Plehanov bile proletarya diktatörlüğünü savunuyordu. Tartışmalar Parti tüzüğü üzerine başladı. Lenin; “partinin programını kabul eden, maddi araçlarla partiye yardımda bulunan ve örgütlerinden birine şahsen katılan” kişiye “parti üyesi denir” diyordu. Martov ise daha belirsiz bir tanımla, “örgütlerden birinin kılavuzluğu altında,  şahsen ve muntazam olarak işbirliği…” diyordu. Martov ve Lenin ve elbette parti bu tartışmadan iki ayrı tarafa düştüler. Troçki bu tartışmalarda, biraz da tecrübesizliğinin sonucu olarak, Lenin’in karşısındadır ve onu “komploculardan oluşan, kapalı bir örgüt kurmakla suçlar.”  

Lenin, bu genç devrimciyi kazanmak için, partinin kapılarını açmanın güçsüz unsurların partiye girmesine neden olacağını söyler. Parti,  proletaryanın öncülerini, en gözü pek unsurlarını örgütlemeli, parti işçi sınıfına önderlik etmeli ve bu nedenle sınıf kadar geniş olmamalı diye ekler. Ancak Troçki’yi ikna edemez. Bund taraftarları ve ekonomistlerin desteği ile Martov çoğunluğu alır. Ancak yayın kurulu sayısı ve yönetim oylamalarında Lenin’in önerileri kazanır. Bu nedenle Lenin’i tutanlara Bolşevik (çoğunluk), muhaliflerine Menşevik (Azınlık) denmeye başlanır. Menşevikler ile Bolşevikler ayrılırken, aslında devrimin partisi, reformistlerden ayrılmıştır.

Troçki, henüz durumu kavramaktan uzaktır. Nisan 1904’de Iskra yayın kurulundan ayrılır. Ayrıca politik olarak aslında ayrı düşündüğünü anlayarak Menşeviklerden de kopar. Menşevik grup, ona göre, hizip çıkarlarını partinin üstünde görmektedir. Onlardaki ılımlı anlayıştan aslında uzaktır, fikri Lenin’e yakındır. Fakat Lenin’e olan sert eleştirileri de devam eder.

Münih’e geçer ve burada Parvus ile buluşur. Parvus,  dışardan politik yazılar kaleme almaktadır. O dönemin aydın çevreleri için de tanınmaktadır. Parvus’un bazı fikirleri Troçki’nin fikir dünyasına da katkı sunacaktır. Troçki bu dönemde Sürekli Devrimi yazmaya başlar.

1905 Devrimi

Ocak 1905’te Petersburg işçileri silahsız olarak Çarın Kışlık Sarayına yürürler. Başlarında işçileri örgütlemesi için Çarın gizli polisi tarafından tutulan Papaz Gapon vardır. Ellerinde haçlar ve bayraklarla yürümelerine rağmen Çarın askerler taleplerini dinlemez ve kitleye ateş eder. Bu masum gösterinin katliamla sonuçlanması 1905 Devriminin ateşini yakar.

Troçki, Şubat 1905’de ayaklanmaya katılmak için hemen Rusya’ya döner. Yeraltı örgütüne katılır. Tekrar aranmaya başlayınca Finlandiya’ya kaçmak zorunda kalır. Ekim ortasında Petersburg’da genel grev ilan edilince geri döner.

Matbaa işçilerinin çalışma saatlerinin yükseltilmesi ve gündeliklerin arttırılması talebi ile başlattığı grev tüm ülkeye yayılmıştır. Ancak sosyalist yeraltı hareketi greve hazırlıksız yakalanır. Buna rağmen grev büyür ve büyüdükçe yeni bir kurumu ortaya çıkarır: İşçi Delegeleri Kurulu, yani Sovyet. Aslında Sovyetler, Çar’ın kurdurduğu bir komisyona çağrılan işçilerin temsilcilerinden ortaya çıkmıştır. Sovyetler kısa zamanda devrimin merkezi haline gelir ve İzvestiya (Haber) isimli bir gazete de çıkarmaya başlarlar.

Menşevikler, başlangıçta Sovyet temsilcilerinin tüm ülkeye yayılmasına büyük katkı sağlarlar. Ancak aynı Menşevikler zamanla Sovyetlerin düşmanı haline gelirler. Bolşevik Partisi militanları ise ilk başta Sovyetlere rakip gözüyle bakarlar. Ta ki Lenin “işbirliği ile yaklaşın” diyene kadar.

Troçki, 15 Ekim’de Sovyetler toplantısında konuşmacıdır. Devrimci işçiler onu coşkuya dinler. Troçki, kısa zamanda Sovyetin önemli bir sözcüsü haline gelir.

Grevin sonucunda Çar geri adım atar. Çar 17 Ekimde halkın taleplerine karşılık gelen yeni bir anayasa ve seçim vaat eder. 19 Ekimde Troçki, Sovyetlerden grevi durdurmalarını talep eder. 21 Ekimde grev durur, ancak Çar’ın askerlerinin saldırılarının sürmesi grevlerin devam etmesine neden olur. Troçki, 5 Kasımda Sovyetler yürütme kurulunda yaptığı konuşmada ikinci kez grevin sona erdirilmesini ister: “genel bir grev sonsuza kadar sürdürülemez. Genel grevin arkasından ayaklanma gelmelidir. Buna ise Sovyet hazır değildir…”.

Durgunluk Dönemi

Lenin’de 8 Kasım gibi ülkeye döner. Menşevikler ile Bolşevikler neredeyse yeniden birleşmiş gibidir. Ancak 22 Kasımda Sovyet üyelerine dönük tutuklamalar yeniden başlar. Grevin silahlı ayaklanma ile birleşmesini savunan Troçki artık büyük bir tehdittir ve yeniden tutuklanır. Grevci işçiler de 10 gün barikatlarda direnirler.

Troçki, cezaevinde kendini okuma ve yazmaya verir. Ekim devrimi hazırlıklarını cezaevinde yapar. Sürekli devrim üzerine çalışmasını bitirir. O dönemin sosyalistleri Rusya’da önce çarlığı yıkan bir burjuva devrim olacağını savunmaktaydı. Menşevikler, işçi sınıfı ile liberal burjuvazi arasında koalisyon hayal ediyorlardı. Bolşevikler bu burjuva devriminde işçi sınıfının önemli bir rol alacağını savunuyorlardı. Troçki ise, Bolşeviklerin anlayışını bir adım ileriye taşıyordu. Devrimdeki üstün rolünden dolayı işçi sınıfı, Rus Devrimini burjuva aşamadan sosyalist aşamaya götürmek zorunda kalacaktı. Tarih 1917’de Troçki’yi haklı çıkardı.

2 Kasım 1906’da Sibirya’ya ömür boyu sürgüne gönderilir. Ancak yeniden firar eder. Önce Petersburg’a ardından Finlandiya’ya geçer. Oradan da parti kongresi için Londra gider.

1907 yılında Stolypin’in terör dönemi başlar. 1905’de herkes sosyalizme sempati duyarken, şimdi herkes sosyalizm fikrinden kaçmaktadır. Devrimciler yeniden yeraltı çalışmasına dönerler. Lenin bu yıllarda partiyi daha da sağlamlaştırır. Znoviyev, Kamenev, Buharin ve sonra da Stalin parti içerisinde ilerler. Troçki ise o yıllarda düşünsel çalışmalarına ağırlık verir.

1906 Nisanında Londra kongresine 350 delege katılır. Troçki Kongrede, Bolşeviklere de, Menşeviklere de katılmaz. İki eğilimi birleştirmeye çalışır. Oysa Kongrede devrimin partisi Lenin’in arkasında, reformun partisi ise Martov’un arkasında toplanmıştır. Troçki, kongrede özellikle partinin kamulaştırma kararlarına karşı çıkar. Bu Stalin ve bir dizi Bolşevik ile onu karşı karşıya getirir.

Kongreden sonra Troçki Londra’dan Berlin’e geçer. Burada o dönem Avrupasında “Marksizmin papası“ kabul edilen Kautsky ile tanışır.  Fakat aynı Kautsky ileriki yıllarda Ekim Devrimini çok eleştirecektir. Bu dönemde Rosa Luxemburg’da sürekli devrim kuramını destekler. Stalin, bu nedenle onu Troçkist olmakla suçlayacaktır. Troçki Berlin’den Viyana’ya geçer ve yaklaşık 7 yıl orada kalır.

1912’de Bolşevik hizip parti haline gelir. Troçki, Ağustos 1912’de partiyi bir kere daha birleştirmeyi dener. Nafile, yanlış bir karardır ve başarısız olur. Ardından Osmanlı’ya karşı Balkanlarda başlayan Slav isyanını izlemek üzere muhabir olarak Belgrad ve Sofya’ya gider. Romanya gezisi sırasında Christian Rakovski kendine kılavuzluk eder. Rakovski, Bulgar bir ailenin çocuğuyken toprakları Romanya tarafından işgal edilmiş ve Romanya vatandaşı olmuştur. Rakovski ölünceye kadar Troçki’nin yol arkadaşı olacaktır.

Birinci Dünya Savaşı / Reformizmle Yol Ayrımı

Balkan savaşlarına kadar yaklaşık 50 yıl genel olarak barış içerisinde geçer. Sömürgelerden gelen zenginlikle oluşan sahte refah, Avrupa sol hareketini olumsuz olarak etkiler. Sınıf uzlaşmacılığı ve reformizm işçi hareketini sarmıştı ve bu anlayış II. Enternasyonal’i kuşatır. Avrupa sosyalist hareketinin liderlerinin Birinci Dünya Savaşında, kendi ulus devletlerini desteklemeye başlaması II. Enternasyonal’in ölümünün ilanı olur

I.Dünya savaşı çıktığında Troçki Viyana’dadır. Rus mültecilerin çoğu İsviçre’de toplanmaya başlar. Troçki de ailesi ile Zürih’te buluşur. Savaş ve Enternasyonal broşürünü Zürih’te yazar. Kasım ayında Zürih’ten Paris’e geçer. 14 Şubat 1915’te Naşe Slovo gazetesine Menşeviklerle olan politik ayrımlarını yazar. Parvus’la da, savaşa destek vermesi nedeniyle, kişisel ilişkisini keser.

İtalyan komünistlerinin çağrısıyla 5 Eylül 1915’de Zimmerwald’de kongre toplanır. Savaş halinde olmayan ülkelerden 38 delege toplanır. Karl Liebnecht o dönemde tutukludur. Konferansta çoğunluk pasifist barış yanlısıdır. Lenin ise “yenilgici” bir tutum savunur, “emperyalist savaşı iç savaşa çevirme çağrısı yapar” . Troçki, Lenin ile ortak tutum alır ve Zimmerwald bildirgesini o kaleme alır. Uluslararası bir komite kurulur. Zimmerwald, Üçüncü Enternasyonalin çekirdeği olacaktır.

Vera Zasuliç, Potresov ve Plehanov gibi Rus liderlerin savaşı desteklemesi büyük hayal kırıklığı yaratır. Sosyal demokrat partiler savaşı ve kendi ulusal hükümetlerini desteklerler.

Troçki kendi kendine Bolşevizme yakınlaşır. Naşe slovo’da şöyle yazar: “…Rusya’da, bugünkü yoğun siyasi faaliyet havası içinde, Leninizm sekter yanlarını atmaktadır ve Sosyal Demokrat’a (Lenin’in gazetesi)  bağlı işçi grupları bugün Rusya’da çalışan ve tutarlı şekilde enternasyonalist olan tek güçtür…Hiziplerden hiçbirine bağlı olmayan enternasyonalistler için Leninciler arasına karışmaktan başka çıkar yol yoktur. Bu da Leninci örgüte girmek demektir… Elbet böyle bir kaynaşmada birçok değerli yanımızı yitirebiliriz… Ama edebiyat laboratuvarlarında değil, halkın yürüttüğü siyasi savaşın tozu dumanı arasında yaşayan sınıf mücadelesi ruhu, kendini bulacak ve cesaretle gelişecektir.”(Nashe Slova, 19 Ocak 1916). Bu ilkesel yaklaşım sonucunca Martov bir süre sonra gazeteden ayrılır.

Ancak Lenin ile “yenilgicilk” konusunda farklar mevcuttur. Lenin, Rusya’nın yenilgisi devrimin yararına görüyordu. Şovenizme karşı duruyor ve Bolşeviklere silah bırakın diyordu. Bu zor bir görevdi. Troçki ise, hala askerlerin içerisinde kalarak devrim propagandası yapmayı savunuyordu. Bu iki görüş Ekim Devriminde birleşti.

15 Eylül 1916’da Fransız polisi Naşe Slovo’yu kapatır. Troçki Fransa’dan çıkarılır. 30 Ekimde İspanya sınırından zorla atılır. İspanya’da yakalanır ve oradan zorla ABD’ye gönderilir. 13 Ocak 1917’de New York’a iner. Rus siyasi mültecilerin çıkardığı Novi Mir (Yeni Dünya) gazetesinde yazar. Gazetenin başında Buharin, Kollontay ve Volodaski vardır.

İşçi Sınıfı İktidarda / Ekim Devrimi

Mart 1917’de Rusya’dan yeni haberler gelmeye başlamıştır. 13 Mart günü Nova Mir’e şöyle yazıyordu: “İkinci Rus devriminin başlangıcına tanık oluyoruz.”. Liberaller devrimi durdurmak istiyorlardı ama devrim 1905’de kaldığı yerden yeniden başlamıştı.

Ayaklanma bilgisini alan Troçki, 27 Martta New York’tan ayrılır. 3 Nisan’da İskoçya’da İngiliz polisi tarafından gemiden indirilir ve Alman esirlerin olduğu bir kampta tutulur. Troçki Alman esirlerine kamp boyunca sosyalizm propagandası yapar. 29 Nisanda kamptan serbest bırakılır. 17 Mayısta (4 Mayısta eski Rus takvimine göre) Finlandiya’dan Petrograd’a gelir. Enternasyonalistlerden bir heyet ve  büyük kalabalıklar onu karşılar.

Devrim 1905’te kaldığı yerden ilerlemektedir. Lenin, Rusya’ya Troçki’den bir ay önce gelmiştir. Bolşevik üyelerin önerisi ile Troçki Sovyet Yürütme Kuruluna seçilir. Troçki’ye 1905 devriminin lideri olarak bu görev önerilir. (Bu dönemde Sovyetlerde çoğunluk hala Menşevik ve Sosyalist devrimcilerdedir.)

Şubat devriminin ilk hükümeti 2 ay içinde düşer. Kadetler ve ılımlı sosyalistler hükümeti alır. 10 kapitalist, 6 sosyalist bakan vardır. 6 sosyalist bakanın görevi Sovyetlerin hoşuna gidecek bir program yapmaktır. Kerensky, hükümetin Savaş Bakanlığına getirilir

5 Mayısta sosyalist milletvekilleri Sovyet’e gelip destek isterler. Troçki’ye  ilk söz verilir. Troçki şöyle der: “Bundan sonra atacağımız adımın tüm iktidarı Sovyetlere devretmek olacağını sanıyorum. Rusya’yı ancak bir tek iktidar kurtarır. Yaşasın Rus Devrimi, Yaşasın Dünya devriminin ilk adımı.”

Troçki’yi konuşması sonrasında tebrik eden bir grup da Orta-Yol Örgütü’dür (Mezrayonka). 1913’te kurulan grup, Menşevikler ve Bolşevikler arasında kalmış ve Troçki’nin yazılarını takip etmektedir.  Lunçarski, Riazonov, Manuilski, Pegrovski, Yoffe, Uritski, Volodarski grup üyesi eski Menşeviklerdir. Orta Yol örgütü ile Troçki, Temmuz ayında gerçekleşen VI.  Kongrede tamamen Bolşevik partiye katılırlar. Troçki Pravda’da görev alır, artık Lenin ile aralarında ayrım kalmamıştır. Bu dönemde Kronstad bahriyelileri ile çok yakın ilişki kurar. Bahriyeliler artık onu dinlemektedir.

Temmuz’da işçi sınıfı yeniden ayaklanır. Ayaklanma nedeniyle 23 Temmuz’da Troçki ve Lunçarski tutuklanır. Lenin yeniden firar eder. Temmuz günleri ardından Kerenski başbakan olur. Troçki hapisteyken Kronstad bahriyelleri ziyarete gelir: “Kerenskiyi Kornilova karşı mı koruyalım, Kornilov ve Kerenski ile hasaplaşalım mı” diye sorarlar. Troçki, Kerenski ile sonra hesaplaşacağız der. 4 Eylülde kefaletle serbest bırakılır. Kornilov’da yenilmiştir. 

23 Eylül’de Troçki Petrograd Sovyeti başkanı seçilir. Sovyetler adına devrimin ilk çağrısını yapar. Kerenski’nin çekilmesini ve iktidarın Sovyetler Kongresi’ne devredilmesini ister. Lenin ile birlikte devrimin zamanının geldiğini düşünmektedirler. Zinoviyev ile Kamenev ise onların partiyi felakete sürüklediğini iddia etmektedir.

9 Ekimde Askeri Devrimci Komite kurulur, Troçki başkanı olur. 10 Ekimde Politbüro toplanır: Lenin, Zinoviev, Kamenev, Troçki, Stalin, Sokolovski ve Dubnov vardır. 24 Ekim gecesi Askeri Devrimci Komite önderliğinde hükümet binaları işgal edilir. Kerenski kaçar. 25 Ekimde Sovyetlerin zaferi ilan edilir. İkili iktidar sona erer. Troçki’nin deyimiyle 25-30 bin kişi ile devrim başarılı olmuştur.

Devrimden sonra Troçki, Politbüro’nun ilk 7 üyesi arasındadır.  Devrimci hükümete Dışişleri Halk Komiseri olarak katılır.

Brest Litowski

Ekim devriminin ardından Bolşeviklerin karşısında savaştan bıkmış bir halk vardır, bu nedenle hükümet barış görüşmeleri talep eder. 14 Kasımda Alman Yüksek Komutanlığı görüşme teklifini kabul eder. 9 Aralıkta Brest görüşmeleri başlar.

Görüşmeler ara verildiğinde Troçki partiyi bilgilendirmek için geri döner. Yolculuğu sırasında Rus askerlerin siperleri çoktan boşalttığını gözleriyle görecektir. Zaman kazanarak Avrupa’dan gelen bir devrimi beklemektedir. Ayrıca özellikle Alman askerleri arasında yoğun bir propaganda yapılmasını örgütler.

11 Ocakta gerçekleşen toplantıda Bolşevik partisi savaş isteyenler ve istemeyenler diye ikiye bölünür. Lenin’in de bastırmasıyla 19 Şubatta hükümet resmen barış ister. Petrograd’da Devrimi Savunma Komitesi kurulur, başına Troçki getirilir.

Ancak barış için Almanya’nın istekleri ağırdır. Tam bir terhis ve Letonya ile Estonya’yı talep eder. Ayrıca Ukranya ve Finlandya’nın da boşaltmasını ister.

23 Şubatta Merkez Komitesinde tartışmalarda barış yanlıları ağır basar. Lenin zaman kazanmak istemektedir. Buharin, Djerzinski, Radek, Yoffe, Uritski, Kollontay, Riazonov vd savaş isteyen eğilimin tanınmış isimlerdir. Yirmi yıl sonra parti de yapılan büyük temizlik sırasında Buharin, Lenin’e Brest’de komplo kurmakla suçlanacaktır.

3 Martta Brest Litovski anlaşması imzalanır. Fakat 6 Temmuzda Alman elçisi Sosyalist devrimciler tarafından öldürülür. Ardından da Sosyalist devrimciler bir isyana girişirler. İsyan  bastırılır.

Cumhuriyet Silahlanıyor

Troçki, 1918 Martında Savaş Komiseri ve Yüksek Savaş Kurulu başkanı tayin edilir. Bir orduyu yoktan var etme görevini alır. Elinde savaşabilecek tek güç Letonya piyade tümenidir. Bir de Kızıl Muhafızlar ve çeteciler vardır.  Kızıl muhafızların sayısı Moskova’da 3 bin, Petrograd’da 4 bindir. Temmuz 1918 ‘de 10 bin işçi gönüllü katılır.  İki yıl içerisinde Kızıl Ordu’nun sayısı 5 milyon askeri geçer.

Yeni orduyu kurarken Çarlık subaylarından yararlanmak zorunda kalır. Her komutanın yanına bir politik komiser verir. Komutanlar askeri eğitim ve harekâtın yönetilmesini üstlenirlerken, karar için ikili imza gerekmektedir. Zamanla birçok sosyalist subay yetişir. İç savaşın sonunda subayların üçte ikisi alttan gelen sosyalist subaylardır.

Troçki’nin merkezi ordu kurması ve çarlık subayları göreve çağırması Sol Komünistleri isyan ettirir. Onlara göre bu durum devrimin özgürlük anlayışına aykırıdır. Ancak tarih Troçki’yi haklı çıkarır.

Merkezi ordu kurulunca çeteci birlikler dağıtılmak zorunda kalır. Mahno’nun anarşist birlikleriyle çatışmalar yaşanır. Kısa bir süre sonrada Çek ve Kolçak güçleri saldırıya geçer. Üstüne Sosyalist Devrimciler ayaklanır. Sovyetler geri çekilirken Ekaterinburg’daki Çarlık ailesini de idam ederler.

Cumhuriyet tehdit altındadır. Beyaz orduları ilerlemektedir. Troçki bütün subayları cepheye çağırır, kendisi de treniyle cepheye geçer. Volga kıyısındaki Svyajk’daki çatışma devrimin kaderini tersine döndürür. Troçki komutasındaki Kızıl Ordu, düşman güçlerinin ilerleyişini durdurur. 10 Eylülde Kızıllar Kazan’ı alırlar.

Bu başarı iç düşmanları yeniden harekete geçirir. Sosyalist Devrimciler Lenin’e suikast girişiminde bulunur. Uritskiyi öldürüler. Sağ sosyal devrimciler Kurucu Meclisi yeniden toplamaya ve Çeklerin himayesinde bir hükümet kurmaya çalışırlar.

Devrimin ikinci yılında Beyazlar artık yenilgiye uğratmıştır. Sovyet Yürütme kurulunda zaferi getiren adam olarak Troçki alkışlanır ve Kızıl Bayrak nişanı alır. Zırhlı treniyle 1918-1921 arasındaki iç savaşı yönetir.   Beyaz orduları ve on dört ülkenin işgalci birliklerinin desteklediği güçleri yener.

İç savaş boyunca Troçki çok sayıda politik saldırı ve iftiraya uğrar.  Başkomutanı Vatzetis, Stalin’in manevralarıyla ihanetle suçlanır, görevden alınır. Daha sonra suçsuzluğu ispatlanır ve uzun yıllar orduda görev almaya devam eder.

Zaferin ardından, Kızıl Ordu 1921 Şubatında Gürcistan’daki Menşevik hükümetin üzerine yürür. Bu işgal uzun yıllar tartışılacaktır.

Bolşevik devrimin prestijiyle, 1919 Martında Üçüncü Enternasyonal kurulur. Troçki ilk dört kongrenin metinlerinin yazarları arasındadır. Fakat Almanya ve Macaristan devrimlerinin yenilgisi, Zinoviyev ile Bela Kun’un organize ettiği başarısız isyan enternasyonali de zayıflatacaktır.

Birinci Dünya Savaşının sonucunda 21 Mart 1919’da Macaristan Sovyet Cumhuriyeti kurulur. Komünist lider Bela Kun’un önderliğinde kurulan Cumhuriyet sadece dört ay yaşar. Romanya’nın Budapeşte’yi işgaliyle 1 Ağustos 1919’da yenilir.

Benzer şekilde Almanya’da irili ufaklı Sovyet Cumhuriyetleri kurulur. Kuzey Almanya’da denizcilerin ayaklanmasıyla başlayan devrim, Hamburg, Berlin ve Münih’te Sovyet Cumhuriyetleri kurulmasını sağlar. Bunlardan en çarpıcı olanı Bavyera/Münih Sovyeti’dir. Ancak sadece 1 ay yaşar. On binlerce gönüllü ile kurulan Münih Kızıl Ordu’su 3 Mayıs 1919’da yenilir. Binlerce devrimci öldürülür. Berlin’deki ayaklanmanın ardından Alman proletaryasının öncüleri Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg katledilir.

Bolşevik İktidar Zorluklarla Savaşıyor

İç savaş boyunca 7 milyon kişi hayatını kaybeder. Ekonomi tamamen çökmüştür ve halk açlığın kol gezdiği büyük şehirleri terk ederek yeniden kıra döner.  İşçi sınıfının ve partinin çok önemli kadroları savaşta hayatını kaybetmiş veya sakat kalmıştır. Sağ kalanların büyük bir kısmı da köylerine geri dönmüştü.

İç savaş sonunda milli gelir üçte bir düşmüş; sanayi, savaş öncesine göre beşte bire, kömür üretimi onda bire, demir üretimi on dörtte bire düşmüştür.  Köy kent arası mal değişimi neredeyse durmuştur. 1921 de Moskova nüfusu yarıya,  Petrograd nüfusu üçte bire düşmüştür. Halk yokluk içindedir, üstüne tarımda büyük bir kıtlık yaşanır. Eski işçiler köylere dönmüştür ve yerine gelen yeni işçilerin politik geleneği yoktur. Fabrikalarda hırsızlık ve yozlaşma artar.

Bu tartışmaların ortasında Kronstad denizcileri, anarşistlerin öncülüğünde ayaklanır. 5 Martta Troçki bahriyelileri ikna etmeye gider. Ancak ikna edemez. 17 Martta Bolşevikler isyanı zorla bastırır.

Ayaklanmanın hemen ardından duran ekonomiyi canlandırmak için savaş komünizminden vazgeçilir ve onun yerini NEP (Yeni Ekonomi Politikası) alır. Kırdan gıda temini için ticarete ve aracılara izin verilir. Yani köylü yiyecek satmaya, tüccar da köyden kente getirmeye teşvik edilir. Aslında özel çiftçiliğe ve tüccarlığa taviz verilmiştir. Ticaretin başlaması yeni bir orta sınıf doğurur.

Yozlaşma Başlıyor / Bürokrasi Devrimi Çalıyor

Proletarya diktatörlüğü kazanmıştır ama ortada proletarya yoktur. Parti tek örgütlü güçtür. Bolşevik parti, ulusu bir araya getirir ve biçimlendirir. Parti yavaş yavaş işçi sınıfının yerini almaya başlamıştır.

Bu gidişat parti içi huzursuzlukları arttırır. 1921’de gerçekleşen parti kongresinde gerginliği durdurmak için Lenin hizipleri yasaklar. Lenin’in ve Bolşeviklerin hiç hayal etmediği bir duruma geçilmiştir. Bu zorunlu uygulamalar sonucunda Parti örgütü, artan oranda kendini Partinin yerine koymaya başlar. Lenin’in ölümünün ardında Merkez Komitesi örgütün yerine kendini koymaya başlar, diktatör Stalin’de kendini merkez komitesinin yerine koyar.

1917 de Partinin üye sayısı 23 bindir.  Devrimde bu sayı üç-dört katına çıkar. İç savaşta 250 bine, 1922’de 700 bine çıkar. Bütün gerici unsurlar Partiye sızar. Politikayı da artan oranda küçük bir azınlık belirler.

Ülkede otorite ile özgürlük arasında bir savaş vardır. İşçi muhalefeti bu otoriterleşmeye itiraz etmektedir. Troçki ise, Bolşevik disiplin ile proleter demokrasi arasında bir denge aramaya devam eder.

XI. Kongrede ülkedeki olumsuz gelişmeleri eleştiren sol muhalefetin büyük kısmı, daha sonra Troçkist olacaktır. Sol muhalefet liderleri Rakovski, Radek, Preobrajenskiy, Yoffe, Antonov, Oseenko, Pyatakov, Serebriakov, Krestinski, Ivan smirnov, Muralov, Mraçkovki, Sosnovski, ileriki yıllarda Troçki’nin yanında yer alırlar.

1922 Nisanda Troçki Halk Komiserleri başkanlığı görevinden alınır. Lenin, 12. Kongrede bürokrasiye savaş açmaya hazırlanmaktadır. Ancak Mayıs 1922’de felç geçirir, Troçki’de kongrede sessiz kalır. Sol Muhalefet yenilir. Partide tüm yetkiler Stalin, Kamenev ve Zinovyev’den oluşan Troyka’nın eline geçer.

1922 yazında kendi kaderini tayin hakkı rafa kalkar. Sovyetler federasyonu bir birliğe dönmektedir. Stalin merkezileşmiş bir anayasa hazırlatır.

Bu dönemde Troçki silah satın alarak orduyu modernleştirmeye ve silah sanayini geliştirmeye odaklanır. Lenin onu yaklaşan felakete karşı işbirliğine çağırır ve 4 Ocak 1923’te kısa bir mektup yazar. Lenin, Stalin’i yönetimden uzaklaştırılması gerektiğini görmektedir. Lenin’e göre tüm iktidar bir bireyde toplanıyor ve “Büyük Rus milliyetçiliği” gelişiyordu. Lenin haklıdır, Stalin Genel Sekreter olunca tüm yürütmeyi elinde toplar. 

Ocak 1923’de Politbüroda Troçki’ye karşı hizip kurulur: Stalin, Zinoviev, Kamenev hizbi. Zinoviev Enternasyonalin başkanıdır, Lenin’den sonra en ünlü Bolşeviktir, ancak Ekim devrimi sırasında sahnede yoktur.  Devrim sonrasında alınan kararlara hep itiraz etmektedir. 1919 da Petrograd’ı savunamamıştır. Birleşik cephe, işçilerin askerileştirilmesi gibi parti içi tartışmalarda Troçki’ye yenilmiştir. Kamenev uzlaşmacı bir karakterdir, ancak Parti örgütünde etkindir. Devrimi istemese de, Ekim devriminde devrimci cephede yer almıştır. Stalin’in Troçki düşmanlığı çok önceden başlamış da olsa, esasen Lenin ile Troçki’nin 1918’deki yakınlaşması ile derinleşmiştir.

Bürokrasinin doğuşunun nesnel nedenleri mevcuttu. Bir yandan ekonomik sorunlar, bir yandan uluslararası tecrit ve Avrupa devriminin geri çekilmesi, öncü işçi liderlerinin iç savaşta yenilmesi ve bir dizi gerilik nedeniyle bürokrasi ülkede güçlenmeye başladı. Stalin bürokrasinin sözcüsüydü.

Lenin’in sağlık sorunları, bürokrasiye karşı son kavgasını sonuçlandırmasına izin vermedi. Lenin’in Ocak 1924’te ölümü ile bürokrasi iktidarı tamamen ele geçirdi.

Artık Troçki yalnızdır. Bürokrasiye karşı Sol Muhalefetin örgütlenmesine girişir. Ancak Sol Muhalefet bürokrasiyi yenmeyi başaramaz. 1925’de Troçki Kızılordu’daki görevinden alınır. XIII. Parti kongresinde Troçki yine sessiz kalır. Sağlık nedenleriyle Lenin’in cenazesine gidememesi aleyhine kullanılır.

1926‘da tehlikenin farkına varan Kamenev ve Zinoviev’le Staline karşı ittifak yapar. Ancak bu ittifak da başarılı olmaz. 1927’de Troçki ve binlerce muhalif Komünist Parti’den atılır, birçoğu hapsedilir veya Sibirya’ya sürülür. Zinoviev ve Kamenev Stalin’e teslim olurlar. Muhalefetin tek lideri olarak Troçki kalır.

1928’de Yoffe’nin cenazesi SSCB’de yaptığı son konuşmadır. Troçki 1929’da SSCB’den zorla gönderilir. İlk sürgün yeri Türkiye’dir. Büyükada sürgününden sonra Troçki önce Fransa’ya ve oradan da Norveç’e gönderilir. 1937’de daha özgür çalışabileceği Meksika’ya geçer.

Stalinist bürokrasi, uluslararası sosyalist geleneğin tüm mirasını yok etmek için, eski Bolşevik ve III. Enternasyonal militanlarını ve onların geleneğini yok etmek zorundaydı. 1934’de başlayan “büyük tasfiye ”de yüzbinlerce komünist lider toplama kamplarına gönderildi.

SSCB resmi belgelerinde 1937-38 yılları arasında 1 milyon 548 bin 336 kişinin tutuklandığı, bunlardan 681 bin 682 kişisinin idam edildiği belirtilir. Günde ortalama bin kişi katledilmiştir. Birçok tarihçiye göre gerçek rakam bunun iki katıdır. Tarihteki en büyük politik soykırım yaşanmıştır.

Stalinist zulmün zirvesi 36 mahkemelerinde, yüz binlerce Bolşevik Muhafız uyduruk suçlamalarla katledilir. Troçki’nin neredeyse tüm taraftarları ve ailesi katledilir. Sadece Meksika’da yaşayan torunu Esteban Volkov sağ kalır.

SSCB’nin bürokratikleşmesi, Üçüncü Enternasyonal ve ona bağlı Komünist Partilerini ve elbette uluslararası devrimin kaderini SSCB’nin çıkarına bağlamıştı ve gerici “Tek ülkede sosyalizm” teorisini yaratmıştı. Troçki ise Devrimci Marksist geleneğin tarihsel görüşünü savunuyordu: sosyalist devrim uluslararası ölçekte yayılmalı ve özellikle de gelişmiş ülkelere sıçramalıydı.

Stalin, kapitalist dünya ile barış içerisinde tek ülkede sosyalizmin inşa edilebileceğini iddia ediyordu; çünkü var olan durumu ve bürokrasinin çıkarlarını korumak istiyordu. Devrimlerin yayılması uluslararası statükoyu bozar ve bürokrasinin çıkarlarını olumsuz etkilerdi.

Bunun sonucunda burjuvaziyle gerici ittifaklar yapıldı ve birçok devrim yenilgiye uğradı: Çin Devrimi (1925-27), İspanyol Devrimi (1936-1939) , Yunanistan (193-1948) , İkinci Dünya Savaşının ardından Fransa ve İtalya, Endonezya (1965), Fransa (1968), Şili (1973), Portekiz (1974), İran (1979).

Troçki, ya işçi sınıfının bürokrasiye karşı bir devrim yaparak yeniden iktidarı alacağını ya da da bürokrasinin kapitalizmi yeniden kuracağını savunuyordu. Tarih onu haklı çıkardı ve bürokrasi işçi devletini kapitalist restorasyona kadar götürdü.

Gece Ne Kadar Karanlıksa Yıldızlar O Kadar Parlaktır

Eğer bugün devrimci Marksizmin sürekliliğinden bahsedebiliyorsak, bunu Troçki ve Sol Muhalefet savaşçılarına borçluyuz. O, Lenin’in Partisi’nin ve Komünist Enternasyonal’in yaşayan temsilcisi, “Son Bolşevik” ti.  Marksizmin enternasyonalizm anlayışını ve Bolşevizm’in devrimci parti anlayışını sürdürdü.

Teorik ve politik olarak Marksizme önemli katkılar yaptı. Rus Devrimi Tarihi, İhanete Uğrayan Devrim, Sürekli Devrim, İspanyol Devrimi, Marksizmi Savunurken, Onların Ahlakı Bizim Ahlakımız, Hayatım, Edebiyat ve Devrim, Faşizme Karşı Mücadele, Gündelik Hayatın Sorunları, Stalinizme Karşı Bolşevizm, Balkan Savaşları, Yeni Yol, Stalin’in Cinayetleri, Çarpıtılan Devrim, Sürgün Günlüğü, Çin Devrimi, Ekim Dersleri, Stalin, 1905, Geçiş Programı ve bir dizi kitap ve yüzlerce makale ile muazzam bir yazılı miras geride bıraktı…

Uluslararası sosyalist hareketin yaşayan mirası IV. Enternasyonal’i inşa etti. IV. Enternasyonal sosyalist devrim umudunun yaşayan simgesidir. Troçki, O’nu en büyük eseri olarak ifade ediyordu.

Troçkist hareket, III. Enternasyonal’in tamamen Stalinist aparatın bir uydusu haline geldiği tespitinden yola çıkarak 1933’ten beri yeni bir enternasyonali hedeflemekteydi. 1938 yılında yeraltında düzenlenen bir konferansla IV. Enternasyonal kuruldu. Troçkizm o dönemde hem Stalinizm, hem faşizm tehdidi altında varlığını sürdüren yaklaşık 6 bin militandan oluşuyordu. İkinci dünya savaşı sırasında 4 bin militan civarına düştü. Bolivya Devrimi’nde (1952) Devrimci İşçi Partisi ve Sri Lanka’da Lanka Sama Samaja hariç, küçük partilerden oluşuyordu. Ama sürekliliğini hep korudu. Bu bağlamda Marksizmin dünya partisi geleneğini IV. Enternasyonal sürdürdü.

Teorik mirasını incelediğimizde kuşkusuz Sürekli Devrim anlayışından bahsetmemiz gerekir. 1905’ten başlayarak geliştirdiği bu teoriyi 1906’da Peter Paul kalesinde hapisteyken Sonuçlar ve Olasılıklar broşüründe ilk kez kaleme aldı. 1917 Ekim Devrimi, 1927 Çin Devriminin yenilgisi sonucunda 1928’de Sürekli Devrim kitabını kaleme aldı.  Sürekli devrim teorisinin üç temel yönü vardır. Birincisi geri kalmış ülkelerde burjuva demokratik devrimin üstesinden gelerek, sosyalist devrime nasıl gidilir bunu anlatır. Yani, tarihsel olarak gecikmiş burjuva devriminin görevlerini de proleterya diktatörlüğü üstlenir. Proleterya bir kez iktidarı ele geçirdiğinde burjuvaziyi de mülksüzleştirerek sosyalist görevleri de gündeme getirir. Böylece demokratik görevler ile sosyalist görevler arasında bir süreklilik olur. Bu anlayışla II. Enternasyonal’in ve Stalinizmin aşamalı devrim teorisine de cevap verir. Bu teorinin ikinci yönü ise devrimin kendi iç dönüşüm süreci ile ilgilidir. Devrim sürekli olarak gelişir ve ilerler. Üçüncüsü de devrimin uluslararası niteliğidir. Devrim ulusal sınırlar içerisinde başlar, ancak devrim tek ülkede tecrit edilirse ilerleyemez. Bu nedenle proletarya, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, iktidarı başka ülkelerde de ele geçirmelidir. Ulusal devrim, uluslararası devrimin bir parçasıdır. Tüm bu tezler Ekim devriminden sonra da kanıtlanmıştır. Lenin’in Nisan 1917’de kaleme aldığı Nisan Tezleri ve III. Enternasyonalin ilk dört kongresi kararları Sürekli Devrim ile uyum içerisindedir.

Bir diğer önemli teorik katkısı Siyasi Devrim kavramıdır. 1937’de İhanete Uğrayan Devrimi kaleme aldığında, Stalinizm tarafından bürokratikleştirilen iktidarın işçi sınıfına geçmesi gerektiğini savunuyordu. Bunun için bir siyasi devrim gerekiyordu. Troçki bunu şöyle ifade ediyordu: “Ya Siyasi Devrim bürokrasiyi devirir ya da bürokrasi kapitalizmi yeniden kurar”. Yani işçi sınıfı Stalinist bürokratik aygıtı devirerek devletin sosyo-ekonomik temellerini korurken, işçi demokrasisini ve işçi iktidarını yeniden kuracaktı.

Çok önemli bir çalışması da “Geçiş Programı” dır. Geçiş Programı ile işçiler somut taleplerle seferber edilecek ve bu sloganlar bugünün bilinç anlayışından sosyalist bir anlayışa geçen taleplerden oluşacak ve işçilerin bilincini iktidarın fethine doğru ileri çekecektir. Gerçek bir devrimci önderlikte bu seferberlikler etrafında inşa olabilecekti.

Troçki’nin özgün teorik yanlarından biri de Faşizm analizidir. Troçki faşizmin Avrupa’da yükselişini “kapitalizmin sosyalizmden önce son siperi” olduğunu söylüyordu. Troçki ayrıca Bonapartizm, askeri diktatörlük ile farklarını da açıklıyordu. Sokaktaki lümpen proletaryanın ve küçük burjuvazinin silahlandırıldığı faşizm; “tekelci sermayenin en acımasız diktatörlüğüdür” diye açıklıyordu. Troçki faşizme karşı birleşik işçi cephesini öneriyordu. Faşizme karşı birleşik mücadele sokakta yapılmalıydı ve bunun için işçi milisleri dâhil her metot kullanılmalıydı. Bu formülü yaparken sınıf işbirliği içeren Halk cephesi anlayışına da karşı durdu. Stalinizm ise, Sosyal demokrasiyi faşizm ile ikiz kardeş görüyordu ve hatta sosyal faşist olarak nitelendirdi. Bu politika Almanya’da Nazileri cesaretlendirerek 1933’te iktidara taşıdı. Troçki bundan sonra III. Enternasyonalin bir örgüt olarak artık öldüğünü kabul etti. IV. Enternasyonalin inşası böyle başladı.

Bugün devrimci Marksist akımın sürekliliğini, Troçki ve yoldaşlarının hayatları pahasına verdiği mücadeleye borçluyuz. Onlar parıltılı zaferlerde de, en karanlık dönemlerde de marksizmi rehber edindiler. Bugün onların bayrağını devralan militanlar, dünyanın dört bir yanında proletaryanın ve elbette 4. Enternasyonalin zaferi için mücadele etmeye devam ediyorlar.

Esat Erdoğan

Bugün Troçkist Olmak

Yazan: Nahuel Moreno

Genel olarak söylenecek olursa, Troçkist olmak sosyalizmin, Marksizm’in ilkelerini savunmak demektir. Gerçekten Marksist olmanın ne anlama geldiğinden başlayalım. Mao ya da Stalin’e yapılmış olduğu gibi bir kült yaratmak durumunda olamayız. Troçkist olmak, Troçki’nin her yazdığını ya da her söylediğini aynen kabul etmek değil, tıpkı Marks, Engels ve Lenin gibi onu da eleştirmek ve aşmak anlamına gelir. Çünkü Marksizm’in amacı bilimsel olmaktır ve bilim bize mutlak gerçeklerin bulunmadığını öğretir.

Olumlu anlamıyla Troçkist olmak, üç net analiz ve programatik tutuma yanıt getirmektir. Birincisi, dünyada ya da herhangi bir ülkede kapitalizm var oldukça, eğitimden ya da sanattan giderek yaygınlaşan açlık ve yoksulluk gibi en genel sorunlara kadar uzanan konuların hiçbirine gerçek ve köklü çözümlerin getirilemeyeceğidir. Aynı şey olmasa da buna bağlı bir başka kriter de, kapitalizme karşı, o yıkılana değin acımasız bir savaş vermek ve onun yerine tüm dünyada yeni bir ekonomik ve toplumsal düzen kurmaktır, ki bu düzen sosyalizmden başka bir şey olamaz.

İkinci sorun, burjuvazinin mülksüzleştirildiği yerlerde işçi demokrasisinin uygulamada olmaması durumunda sosyalizmin inşasının olanaklı olamayacağıdır. Dünya işçi hareketinin en büyük belası, bu ülkelerdeki ve işçi örgütleri, sendikalar, partilerdeki bürokrasi ve totaliter yöntemlerdir. Kendini işçi devleti ya da örgütü olarak tanımlayan bu devlet ve örgütler bizzat bürokrasi tarafından yozlaştırılmış durumdadır. En geniş demokrasi olmadığı sürece sosyalizmin inşasını başlatmak olanaklı değildir, zira bu salt bir ekonomik inşa değildir. Bu analizi yapan yalnızca Troçkizm’dir. İşçi demokrasisinin kurulabilmesi için bu devletlerde ve sendikalarda devrimin gerçekleştirilmesi gerektiği sonucunu çıkaran yegâne akım da odur.

Üçüncü yaşamsal nokta, bir grup dev uluslararası şirketin egemenliği altındaki dünya ekonomik ve toplumsal gerçekliğinden gerekli sonuçları çıkaran yegâne akımın Troçkizm olmasıdır. Bu ekonomik ve toplumsal olguya ancak bir dünya örgütü ve uluslararası politikalarla yanıt verilebilir. Her şeyin bizzat kendi ülkelerinde çözümlenebileceğini düşünen ulusalcı akımların cirit attığı bu dönemde, sorunların dünya ekonomisi düzeyinde ve tüm dünyada yeni bir düzenin, sosyalizmin kurulmasıyla çözümlenebileceğini savunan tek akım Troçkizm’dir. Bu hedefe yönelik olarak, sosyalist bir Enternasyonalin örgütlenmesine dayalı sosyalizm geleneğine dayanmak gerekir; dev çokuluslu şirketlerin devrilmesini ve ancak dünya ölçeğinde gerçekleşebilecek olan sosyalizmin kurulmasını olanaklı kılabilecek strateji ve taktikleri ancak böyle bir Enternasyonal geliştirebilir. Eğer ekonomi dünya ölçeğinde ise, işçi sınıfının da bir dünya örgütü ve dünya politikaları olmalıdır. Tek tek ülkelerde gerçekleşen devrimlerin uluslararası ölçekte yaygınlaşabilmesi ve işçi sınıfının kendi kaderini kendi ellerine alabilmesi amacıyla daha yaygın demokratik haklara ulaşabilmesi de ancak böylece olanaklıdır. Bütün bu nedenlerle günümüzde bir dünya örgütüne sahip olanlar yalnızca Troçkistlerdir, küçük ve zayıf bir örgüt, ama var olan yegâne Enternasyonal, Dördüncü Enternasyonal. Kendinden önceki Enternasyonallerin geleneğini devralan ve yeni olgular karşısında onu Marksist bir tarzda güncelleştiren, uluslararası mücadelenin vazgeçilmez aracı olan Dördüncü Enternasyonal.

Yazar Hakkında