Ya başarılı olsaydı?..

Ya başarılı olsaydı?..

Büyük bir fiyasko olduğu artık her ağızdan söylenen Gare operasyonu ardından, bazı önemli başlıkların üzerinde durmak gerekiyor.

Birincisi, operasyonun ana amacının rehine kurtarmak olmadığı giderek daha aleni hale geliyor.

Elbette böyle olunca, herhangi bir sınır ötesi operasyona çıkmanın, Türkiye kamuoyunda bir “müjdeye” neden olmayacağı aşikarken, aslında bu müjdenin ne olduğunun tahmin edilmesi, operasyon ile neyin hedeflendiği konusu üzerinde durmak gerekli. Çünkü her sınır ötesi operasyon, asıl olarak, iç politika malzemesi olarak kurgulanıyor.

Eğer başarılı bir operasyon olsaydı, bir “büyük balık” yakalanıp, PKK’ye büyük hasar verilerek ve rehinelerin kurtarılması ile Gare’den dönülseydi neler olacağına dair öngörülerimizi burada aktaracağız.

Muhtemelen, Öcalan’ın yakalandığı dönemde olduğu gibi, savaş kazanmış bir muzaffer başkomutan edasıyla bu başarı, hızla iç politikaya tahvil edilecekti. Zaten genel olarak sorun Kürt meselesi olunca, yaratılan şoven ortamdan da korkan, iktidarın arkasında sıraya girmeye teşne muhalefet, benzer tepkiler vererek aynı dalgaya kapılmaya çalışacaktı. Dile getirilen destek mesajları pek işe yaramayacak, büyüyen öfke, sokakta yaratılacak hava, önce HDP ardından da CHP ve Millet ittifakına doğru yönelecekti. Bu ortamı “ince görerek” kerhen destekleyen ve yönlendiren iktidar, CHP’nin elinin kolunun bağlanmasına, söz söyleyemez hale gelmesine, bu vesile ile de millet ittifakında, özellikle ortaklığın milliyetçi cenahında yeni gedikler açmış olacaktı. 

“Bir tarafta SİHA bir tarafta İHA öbür tarafta da Ayasofya. Allah’ım sana hamdolsun. Gençliğimizin rüyasıydı bunlar. Şimdi gerçekleşti. Bu süreçte ülkemizin demokraside ve ekonomide geldiği seviye itibarıyla gördüğümüz için terör meselesini sona erdirecek her adımı attık…”  

Cumhurbaşkanı’nın kafasında olanın yukarda söylediğine benzer bir içerikte gerçekleşeceği kesindi. Ama bu kez cümle “başarısız olduk” ile devam ediyor.

Sarayın etrafında kümelenen sertlik yanlısı klikler, bu zafere yaslanarak, muhtemelen iktidar içindeki payını ve ağırlığını da arttıracaktı. Murat Karayılan’ın (neden o da diğer PKK komutanlarının adları anılmıyor mesela?) parça parça edilmesini dileyen bu klik, bir dizi muhtemel Saray darbesi öncesi mevzilerini sağlamlaştırmış, müttefiklerine güven, hasımlarına bir kez daha korku salmış olacaktı.

Nitekim, MHP’nin “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” çıkışının altında, örneğin Gera topraklarına ya da K. Irak bölgesine dair değil, bizzat iç politikaya gönderme yapıldığı da çok aşikâr.

“Bu sözüm demokrasi, hak, özgürlük kılıfı altında ülkemizdeki terör örgütleri uzantılarına sınırsız destek verenleredir. Terör örgütlerinin propaganda aygıtlarına dönüşen sosyal medya mecraları, hepiniz 13 silahsız masum insanın alçakça infazından sorumlusunuz. Hepsi bu 13 masum insanın alçakça infazından sorumlusunuz.”

Bu büyük kümenin, yani diğerlerinin, “zillet cephesinin” kimlerle doldurulacağı da yine iktidar tarafından belirlenecektir. Bush’un 11 Eylül sonrasında benimsediği “yeni pakt” gibi; Ya bizdensin ya şer ekseninden…

Bay Kemal bunları iyi öğren, kimin nerede ne yaptığını biz iyi biliyoruz. Sen de bunları öğreneceksin. Bu sözüm yanına aldığın paydaşlarınla ortaklarınla, Ankara’dan İstanbul’a yürümeye benzemez. Bu gerçekleri iyi öğreneceksin.”

Bay Kemal’in bu operasyonun fiyaskosuna, hangi askeri sevk ve idaresi nedeniyle katkısı, parmağı olduğunu söylemek elbette imkânsız. CHP muhalefetinin bugün işlerin olması gerektiği gibi gitmemesinin tek nedeni haline getirildiği açık. CHP’nin önce mahcup bir şekilde, operasyonun başarısızlıklarının ortaya dökülmesinin ardından da nispeten daha öz güvenle iktidara saldırmasının nedeni bu: Gare operasyonu başarılı şekilde gerçekleşse idi, kendileri ve ittifaklarının “esir” haline getirileceği bir ortam hedefleniyordu.

Bu operasyonun ardından, HDP’ye karşı operasyonlar başladı. Esirlerin daha operasyon başlayınca öldürüldüğü bilgisi servis edilirken, bu operasyonun “en az” bir ciddi hatalı sonucu hesap etmeden yapıldığı anlaşılıyor oysa. 

Mantık, operasyon başlar başlamaz, PKK’nin elinde yıllardır tuttuğu esirleri öldürmesini kabul etmiyor. Benzer durumlarda yaşandığı gibi, en azından bir pazarlık unsuru olarak esirleri kullanacakları daha akla yatkın. Ölen esirlerin kullanılan kimyasallar ile öldürüldüğü haberleri de otopsi raporlarının açıklanmaması da bu savı güçlendirmeye devam ediyor. Bu ancak yıllar sonra bizzat operasyona katılan birilerinin itiraflarında açığa çıkabilecek. Ya da bu belgelerin kamuoyuna açıldığı günden sonra.

Bu operasyon iktidarın üzerinde türlü planlamalar yaptığı şoven dalgaya hizmet etmek bir tarafa, tam tersi sonuçlara yol açma ihtimali var. Bundan sonrası solun taşını nasıl hareket ettirdiğine bakacak. Aksi durumda gördüğümüz, şehit söylemleri, yine o şehitleri veren yoksulların üzerinde yükselen kirli iktidar oyunları olmaya devam edecek.

B. Turgut

Yazar Hakkında