Moreno Hakkında Birkaç Söz

25 Ocak 1987 öğleden sonra, Belo Horizonte’nin eteklerindeki emekçi mahallesinde evimin kapı zili ısrarla çalıyordu. Kapıya yöneldim. Gözleri yaşlar içinde bir yoldaştı kapıdaki.  Sürekli ağlıyor ve kesik kesik: “Öldü, öldü” diyordu. Kendine geldiğinde sözünü tamamladı: “İhtiyar öldü”. Altımdaki zemin hareket ediyormuş gibi hissettim, basacak, tutunacak sağlam bir zemin yoktu sanki.

Dünyaya dair kavrayışımız neredeyse her zaman pek çok şüphe ve bazı kesinlikler içerir. Benim esinliklerimden biri, en önemli kaynaklarımdan biri  onun gidişiyle yok olmuştu.

LIT-Cİ’nin kurucusu ve önderi Nahuel Moreno ölmüştü. O,teorik ve politik bir güven kaynağı, hayata dair verdiği berrak yanıtlarla, siyasi bir nirengi noktasıydı.

Gözümden akan yaşlarla hızla Buenos Aires’e gittim. İhtiyara son borcumu ödemem gerekiyordu. Bu büyüklükte bir kayıp karşısında ne yapılması gerektiğini anlamak için LIT liderliğindeki yoldaşlarımı görmeliydim.

Bütün yolculuğuma, 1985 ve 1986 yılları arasında Arjantin’de Moreno ile birlikte LIT-Cİ’nin önderlik ekibinde geçirdiğim hatıralar eşlik etti bana.

İhtiyar uzun boylu iştahlı, arkadaş canlısı, anlayışlı, her yerde hazır ve nazırdı. Her fırsatta o coşkulu kahkahalarından birini atmanın peşindeydi sanki.

Onun teorik ve politik düzeyi ile diğer kadroların düzeyi arasında her zaman uçsuz bucaksız bir eşitsizlik vardı. Ansiklopedik bir kültüre sahipti. Öğle yemeğinde bizi Fransız Devrimi’nin bazı hikayeleriyle ya da biyolojiyle ilgili bir teoriyle eğlendirdi.

Marksist geleneğin bir parçası olarak kendisini bütünüyle teorik çalışmalar ve tartışmalara vakfetmişti. Ancak, akademik Marksizmin aksine, asıl tutkusu somut işçi mücadeleleri, devrimci programın somutlaştırılması ve işçi mücadelelerine nüfuz etmekte yoğunlaşıyordu.

İşçileri dikkatle dinlemek ve gerçekliği onlar aracılığıyla kavramak gibi bir meziyet geliştirmişti, tıpkı Lenin’in yaptığı gibi.

Ama Moreno, bütün bunların yanısıra özenli, duyarlı bir insan figürüydü. Çok heyecanlıydı çok… Özellikle yenilgiler değil ama zaferler onu çok heyecanlandırırdı.  Militan kimliğinin arkasındaki kişiliğe bakmaya özel bir önem atfederdi.

1985 yılında o sırada altı yaşında bir oğlu olan kız arkadaşımla birlikte Buenos Aires’e gittim. Çocuk bir Arjantin devlet okuluna kaydoldu, yabancı bir dilde okudu ve çok iyi adapte oldu. Moreno, bütün bu dönem boyunca Henrique’nin okuldaki performansına ilgiyle eşlik etti.

LIT liderlik ekibinde ayrıca iki Kolombiyalı (Daniel Omaña ve Carmen Carrasco) ve bir Uruguaylı (Negro Robles) vardı. LIT’in merkezi, Buenos Aires’teki Parque Centenario’da bir apartman dairesiydi. MAS’ın (o sırada LIT’in en güçlü partisi) merkez ofisi, şehrin merkezinde, Peru Caddesi’nde devasa bir binadaydı. Parti beş altı bin militanla ve yirmi, otuz ya da kırk yıllık militanlık geçmişine sahip yüzlerce kadrosuyla en parlak dönemini yaşıyordu. Heyecan verici bir gerçeklik.

“Biz Troçkistiz, Moreno’nun Troçkistleri”

Şafak vakti Buenos Aires’e vardım. Ardından MAS ve LIT liderliğindeki eski yoldaşlarımı buldum. Hepsinin benden yirmi yıl veya daha fazla militanlığı vardı. Ama o anda hepimiz yetimlikte eşitlenmiştik.

Moreno’nun bedeninin etrafında sessizlik hakimdi. Hüzün sert ve ağırdı.

Moreno olmadan MAS ve LIT’e ne olacaktı? Güvensizlik her sarılmada, fısıldanan her sözde hissedilebiliyordu.

Ertesi gün, İhtiyarın cenazesini Chacarita mezarlığına taşıyan araca yürüyerek eşlik ettik. Acıyla yüzleşmek ve bundan sonra mücadelenin İhtiyar olmadan devam etmesi gerektiğini kendimize kanıtlamak için haykırıyorduk: “Biz Troçkistiz, Moreno’nun Troçkistleri, işçi hareketinin Troçkistleriyiz.”

İhtiyar en çok ihtiyaç duyulduğu anda öldü. Doğu’da kapitalizmin restorasyonu kapıdaydı. Hemen ardından, Stalinist diktatörlükleri deviren büyük seferberlikler gelecekti.

“Sosyalizm bitti” başlıklı devasa kampanya tüm dünyada solunu ağır şekilde vurdu. Karışıklık ve krizler sadece reformist akımlara değil, devrimci akımlara da yansıdı. LIT-Cİ’de bu durumda bir istisna olmadı.  Başlıca lideri artık yokken ciddi bir krize sürüklenecekti. O zamanlar dünyanın en büyük ve etkin Troçkist partisi kabul edilen Arjantin partisi MAS – Sosyalizme Doğru Hareket-, parçalandı, LIT-Cİ yıkımın eşiğine geldi.

Ancak, o zamanın diğer uluslararası Troçkist akımlarının aksine, LIT krizden çıkmasını bildi.

Bugün Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşası için devrimci bir embriyo olmaya devam ediyoruz. Küçük bir azınlık da olsa Üçüncü ve Dördüncü Enternasyonal’in işleyiş mekanizmalarıyla çalışan tek uluslararası örgüt olarak devam ediyoruz.

Peki neden LIT hala hayatta?

35 yıl sonra geriye dönüp baktığımda benim fikrim şu; Buenos Aires sokaklarındaki o slogana süreklilik kazandırdığı için LİT-Cİ hala yaşıyor, bizler “İşçi hareketinin Troçkistleri, Moreno’nun Troçkistleri” olmaya devam ediyoruz.

Moreno için herhangi bir kişilik kültü yaratmak gülünç olurdu. Üstelik bu Troçkist akımın değerleriyle hiç örtüşmez. Böyle bir şey, “Tarihimiz hatalarımızın tarihidir” diyen Moreno’nun tarzıyla ilişkisiz olurdu. Ama evet, Nahuel Moreno’nun mirası önemliydi

Bana göre Morenist akım, varlığını Moreno’nun düşüncesinin temel özellikleriyle devam ettirdiği için sürdürebildi. Ne var ki bu özellikler bizzat Moreno tarafından yaratılmamıştı. Leninizmin, Troçkizmin sürekliliğinde ısrardan söz ediyoruz.

LIT’in özgünlüğünü ve güncelliğini var eden temel etmen bugün de Troçkist kökenli olanlar da dâhil olmak üzere sol tarafından çoktan terk edilmiş durumdaki Marksist programatik geleneklere süreklilik kazandırmaktır.

Bu vesileyle Moreno için büyük mücadeleler anlamı taşıyan ve günümüzün karakteristik özellikleri haline gelen dört temayı özellikle vurgulamak isterim.

İşçi sınıfının içerisine girme arayışı

Moreno, henüz yirmi yaşındayken, o zamana kadar entelektüel orta sınıf çevreleriyle sınırlı olan Arjantin Troçkizminde bir dönüş gerçekleştirdi.

Grupo Obrero Marxista’nın (GOM) kurulmasıyla birlikte faaliyetler fabrikalara ve işçi sınıfı mahallelerine yöneldi. Patricio Vallejo’nun şöyle anlatıyordu:

1943 ve 1944 yılları arasında grup fabrikaları gezdi, sendikal mücadelelere katıldı, işçi evlerini ziyaret etti, afişler yaptı, duvarları siyasi sloganlarla doldurdu, klasik metinler içeren broşürler yayınladı- Marksist Defterler, Ekim Baskıları– ve hayli ilgi çekecek “GOM Tartışma Bültenleri”.

Ancak Nisan 1945’te Anglo-Ciabasa buzdolabı grevi patlak verdiğinde, önemli bir sıçrama yapmak için ilk fırsat kendini gösterdi. Genç Troçkistler, 12.000 işçiyle ülkedeki en önemli fabrikalardan birinin mücadelesine kendilerini tamamen adadılar. Grubun kararlı katılımı, neredeyse tüm Fabrika Komitesini kazanmalarını sağlayacaktı.

Dönemin eylemcilerinden Ramón “El Chueco” Britos’un öyküsü, bu küçük Troçkist grubun işçi sınıfına dahil olma sürecini anlamak için harika bir örnek teşkil ediyor.

Anarşistlerin yönettiği grev komitesine bağlı bir aktivisttim […] Birden bir grup çocuk öğrenci olduklarını ve yardım etmek istediklerini söyleyerek bana yaklaştılar. GOM’u ve Moreno, Boris, Mauricio, Abrahancito, Rita, Daniel, Rosita ve diğerleri gibi yoldaşları bu şekilde tanıdım… İşçilerin biraz güvensiz olduğunu biliyorsunuz. Ve tabi onlara şüpheyle baktık. Ama hareket ettiklerini, ittiklerini, yardım ettiklerini, broşürler yaptıklarını, konuştuklarını ve insanları ikna ettiklerini gördüm. Her şeyden önce, çok garip bir şey yaptıklarını da gördüm: danışıyorlardı, tavsiye ve fikir istiyorlardı. Moreno’nun dediği gibi, ‘ne düşünüyorsun Chuequito…’ dediklerini duydum. Mücadeleye Öğretmen rolüyle gelmemiştiler. Zamanla güvenimizi kazandılar. Bize grevle dayanışmadan çok daha fazlasını bıraktılar. Bize devrimci bir partinin nasıl olması gerektiğini öğrettiler ve çoğumuzun hayatını değiştirdiler. Onlar da GOM’dan gelen gençlerden oluşan grup da değişti. İşçi sınıfıyla tanışmış olmaları onları daha da şevkle bağ kurmaya yöneltti. Öyleydi, hemen ardından Moreno ve diğer yoldaşlarımın yaşayacağı Villa Pobladora’daki evi kiraladım.”

“O zamanlar Villa Pobladora, Arjantin’deki başlıca işçi ve sanayi merkeziydi ve Latin Amerika’nın da en büyüklerden biriydi. GOM, greve ve buzdolabı sendikalarına müdahalesine ek olarak, o sırada ülkenin en büyük metalürji şirketi olan SIAM’ın fabrika komitesinin yarısını yönetmeye devam etti. Et İşçileri. Federasyonu ve Tekstil İşçileri Derneği gibi birçok önemli sendikanın kuruluşuna da önderlik etmişti. Ayrıca çimento boru fabrikaları, deri fabrikaları vb. (Nahuel Moreno’nun Biyografisi)”.

İşçi sınıfına nüfuz etme arayışındaki bu özellik, bugüne kadar Morenist akımının kurucu unsurlarından biri haline geldi. LIT-Cİ ile bağlantılı partilerin kendi ülkelerindeki ana işçi mücadelelerinde yer almaları bu nedenle tesadüfi değil.

Bu, Marksist programın işçilerin somut mücadeleleriyle buluşmasını sağlar. Bu konum, aynı zamanda Marksist grupların kitle hareketine giden yolu aramadan yalnızca programı okuyan izole mezheplere dönüşmesini de önler.

İhtiyarın dediği gibi: “İşçilerle dolu olmayan Troçkist bir örgüt, çok zeki ve yetenekli yoldaşlardan oluşsa bile sürekli bir kriz içinde yaşar.”

Gündelik  Yaşamda Enternasyonalizm

Nahuel Moreno, ilk kez 1948’de, 24 yaşındayken IV. Enternasyonal’in II. Kongresine katıldı. O zamandan beri kendisini tümüyle Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşasına adadı.

Temel kavrayışı, Enternasyonalin bir parçası olmayan bir ulusal devrimci örgüt kurmanın mümkün olmadığı fikrine dayanıyordu. Ona göre, ulusal bir parti ne kadar güçlü olursa olsun, devrimci bir enternasyonalin parçası değilse, kaçınılmaz olarak ulusal basınçlara boyun eğme ve yozlaşma eğilimi gösterecekti.

Moreno, günümüze dek Troçkist hareketin unsurlarını belirleyen büyük uluslararası polemiklere doğrudan katıldı. Doğu Avrupa’daki yeni işçi devletlerinin varlığını kabul edenler arasındaydı, bu devletlerin kapitalist bir karakter taşıdığını savunanlara karşı durdu.

Dördüncü Enternasyonal önderliğinin Stalinizme ve “ilerici” burjuva önderliklere teslimiyet anlayışına ise doğrudan polemiklerle karşı çıktı.  Bu durum, Bolivya seksiyonu POR’un Dördüncü Enternasyonal önderliğinin yönelimini takip ederek MNR’nin burjuva hükümetine destek sunduğu 1952 Bolivya devriminde,zirve noktasına ulaştı.  Moreno, “Tüm İktidar COB’a” politikasını açıkça savundu.

1953’te Dördüncü Enternasyonal içinde Pablocu kapitülasyonlar karşısında Moreno, Kuzey Amerika SWP ile birlikte Uluslararası Komite’nin kopmasına ve inşa sürecine katıldı. 1957’de Şilililer ve Perulularla birlikte uluslararası bir eğilim olan SLATO’yu (Ortodoks Troçkizmin Latin Amerika Sekreterliği) kurdu. SLATO, 1962’deki Peru tarım devrimi sürecinde Hugo Blanco’nun olağanüstü katılımıyla önemli bir etkiye sahip olacaktı. Hugo Blanco, Perulu bir öğrenciydi ve Arjantin grubunun üyesiydi ve Cuzco sürecine katılmak üzere gönderildi, Yoksul köylü hareketinin, toprak işgalleri sürecine ve sendikal örgütlenmelere önderlik edecekti.

Moreno, 1963’te Küba devriminin tanınması ve desteklenmesi temelinde Birleşik Sekreterliğin yeniden birleştirilmesi sürecine katıldı. Ancak daha sonra Dördüncü Enetrnasyonal önderliğinin çoğunluk kanadının, Latin Amerika seksiyonlarında çok ciddi  ve yıkıcı sonuçları olacak gerillacı sapmasına karşı  da savaşmak zorunda kaldı.

1979’da, Nikaragua devrimi gerçekleştiğinde, akımımız, Sandinista Cephesi ile tüm farklılıklarına karşın, Somoza’ya karşı askeri mücadeleye doğrudan katılmaya karar verdi. Kolombiya seksiyonumuz PST aracılığıyla, Simón Bolívar Tugayı’nı oluşturmak için büyük bir kampanya yürütüldü. Siyasi bağımsızlığını koruyan Tugay, güney Nikaragua’nın bir bölümünün kurtarılmasına doğrudan katıldı, ölümler ve yaralanmalara uğradı. Devrimin zaferinden sonra, Tugay üyeleri bağımsız sendikalar örgütlemek için Managua’ya gittiler ve Sandinizmin burjuvaziden kopmasını ve Sosyalist devrimde ilerlemesini talep ettiler. Bir hafta içinde Tugay 70’den fazla sendika örgütledi.

Bırakın işçilerin bağımsız örgütlenmesine izin vermeyi, sosyalist bir devrime doğru ilerlemek de istemeyen Sandinista Cephesi, Tugayı Nikaragua’dan kovdu. Birleşik Sekreterlik (SU) liderliği bu baskıda Sandinista Cephesi saflarında kalmayı tercih edecekti. Sonuç olarak Morenist akım olan Bolşevik Fraksiyonunun (FB) Birleşik Sekreterlik önderliği ile kopmasının kökeni işte bu yaşananlardı.

Bolşevik Fraksiyonunun Lambert liderliğindeki Enternasyonalist Komünist Örgüt’e (OCI) yaklaştığı kısa bir dönem oldu. Bu süreç, o akımın Fransa’daki Mitterrand halk cephesi hükümetine teslimiyet politikalarıyla sona erdi.

1982’de Moreno önderliğindeki Bolşevik Fraksiyon, LIT_Cİ’nin kurulmasına öncülük etti. Nahuel Moreno’nun en önemli eseri ve mirası olan LIT-Cİ, Devrimci bir Enternasyonale giden yolda, küçük bir embriyodur. Varlığı, demokratik bir tartışmadan sonra Enternasyonal’in politikasını belirleyecek düzenli kongreler üzerinden işleyen bir sistematiğe dayanır.

Böylesi bir perspektif üzerinden, tıpkı Üçüncü ve Dördüncü Enternasyonal deneyimlerinde de yaşandığı gibi diğer partilerin ulusal politikaları  masaya yatırılabilir, eleştirilebilir ve politik bir hattın berraklaştırılmasına yardımcı olunabilir.

Bu, Troçkist kökenli pek çok diğer akımın mevcut işleyiş mantığından çok farklıdır. Birleşik Sekreterlik, proletarya diktatörlüğü stratejisini ve devrimci bir enternasyonalin inşası çizgisini terk edeli çok oldu. BS var olmaya devam ediyor ve kendisini “Dördüncü Enternasyonal” olarak adlandırıyor, ancak bugün sadece anti-kapitalist partilerin uluslararası bir ağından ibaret. Lambertist akım pratikte ortadan kalktı. Öte yandan gerçek uluslararası kongreler olmaksızın, en güçlü parti tarafından uluslararası politikanın dayatıldığı, “ana parti”  Arjantin PTS’si benzeri, uluslararası Troçkist akımlar varlıklarını halen sürdürüyor.

Marksist teori ile ilişki

Nahuel Moreno, Marksist geleneğin bir parçası olarak, sürekli bir teorik ve programatik detaylandırmayla meşguldü. Kendisini her zaman Troçkizmin tarih öncesi dönemi olarak ifade ettiği “Barbar Troçkizm’in” bir parçası olmakla  eleştirirdi. Ancak diğer birçok liderin aksine Marksizme önemli ve özgün katkılar yaptı.

Latin Amerika’nın sömürgeleştirilmesinin yorumlanmasına katkıları bunun güzel bir örneğidir. Amerika’da İspanyol ve Portekiz Sömürgeleşmesi Üzerine Dört Tez’de Moreno, sömürgeleşmenin prekapitalist ilişkilerle kapitalist ilişkiler sistematiğinin nasıl iç içe geçmiş olduğunu göstermek için Troçki’nin eşitsiz ve birleşik gelişme teorisini uyguladı.

İhtiyar, Troçki’nin Sürekli Devrim Tezlerini doğru bir şekilde düzeltme ve zenginleştirme cesaretine sahipti. Dünya Savaşı sonrası gerçekleşen devrimlerin başında ne proletaryanın, ne de devrimci bir partinin olmadığını farketmişti.

Moreno, Partido Mandelista o Partido Leninista (1973) kitabında, politika ve program arasındaki ilişki ve bir sloganın nasıl detaylandırılabileceği hakkında, bence bugüne kadar aşılamamış ve  emsalsiz  bir çalışma yaptı.

Moreno, Marksist Mantık ve Modern Bilimler’de (1973) diyalektik mantığın Novack’takinden çok daha üstün bir açıklamasını yaptı.

1980’lerde Moreno, “Mitterrand hükümeti, perspektifleri ve politikamız” ve “OCI’nin İhaneti” gibi halk cephesi hükümetlerine karşı, günümüzde muazzam öneme sahip iki belge hazırladı.

Sınıf işbirlikçi hükümetler bir burjuva sınıf karakterine sahiptir, ancak reformist partilerle birlikte, devrimci partiler üzerinde muazzam bir kafa karışıklığına ve krize neden olurlar. Örneğin, Lambert liderliğindeki Fransız OCI’nin kendisi, doğrudan Fransa’daki Mitterrand hükümetine tam olarak böyle teslim olmuştu.

Öz eleştiri kapasitesi

Moreno’nun büyük başarıları kadar pek çok hatası da oldu. Ancak diğer önderlerde rastlanmayan türden bir özeleştiri kapasitesine sahipti. Şöyle diyordu:

“… Troçkist hareketin liderleri kendilerini asla yanılmayan devler olarak gördüler. Asla yanılmıyorlardı. Bu arada, onların önderlik ettiği Troçkizm  büyük bir şanssızlıkla malüldü…”

“… Sürekli muhteşem “dahiler” arasında yürümeye dair yıpratıcı deneyimimiz, tabanımıza yanlışlar yapmakta olduğumuz açıklayarak,  dolaylı olarak onları kendi başlarına düşünmeleri gerektiğine ikna etmemize neden oldu, çünkü önderliğimizde, deha garantisi yoktu. Mütevazı, oluşumunda taşralı ve kültüründe barbar bir liderliğe, dini bir inanç değil, özeleştirel, Marksist bir ruh aşılamak istiyoruz. Bu nedenle iç demokrasiye inanıyor ve bunu vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak görüyoruz. … Hatalar, sorunlar yaşıyoruz ve bunu söylemekten utanmıyoruz…”

Moreno bir kez daha yeni bir şey denemiyordu. Sadece özeleştirinin önemine ilişkin olarak Leninizmin ciddi konumuna bir süreklilik kazandırdı. Bakalım Lenin ne demiş:

“Bir siyasi partinin hataları karşısındaki tutumu, o partinin ciddiyetinin, sınıfına ve emekçi kitlelere karşı görevlerini etkin bir şekilde yerine getirdiğinin en önemli ve en güvenilir kanıtlarından biridir . Hataları açıkça kabul etmek, nedenlerini ortaya çıkarmak, bunlara yol açan durumu analiz etmek ve onları düzeltmenin yollarını dikkatle incelemek: ciddi bir partiyi karakterize eden şey budur” (Lenin, Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı ).

Moreno, örneğin Küba devriminden hemen sonra Castro liderliğininin karakterine ilişkin yanılmıştı. Daha sonra bu hatasını düzeltti ve Castroculuğa karşı on yıllarca sürecek bir polemik yürütttü.

Gerçek bir devrimci bir parti hatasız var olamaz. Bir kez daha Lenin: “Politika ve partiler için bireylerle aynı şey söylenebilir. Hata yapmayan zeki değildir. Hata yapmayan insanlar yoktur ve olamaz. Zeki, çok ciddi olmayan hatalar yapan ve bunları iyi ve hızlı bir şekilde nasıl düzelteceğini bilen kişidir” diyordu.

Dolayısıyla bu duruş, sınırlarını anlamak için gerekli alçakgönüllülüğün çok ötesindedir. Başarı arayışının bir parçası olarak hatayı anlamaktır. Gerçekliğe yaklaşım, kolektif teorik ve politik detaylandırma süreci olarak devrimci siyasetin inşasını anlamaktır. Hataları kabul etmemek onları düzeltmemek, sürdürmek veya ağırlaştırmak değildir.

Sol akımların, hatta Troçkist kökenlilerin bile geçmişlerine söyle bir göz atmak onların bu Leninist özeleştiri normunu uygulamakta ayak dirediklerini doğrulamak için yeterlidir. Gerçeğin aynasında hepsi asla yanılmayan dahiler gibi görünüyor. BS liderliği, Pablocu önderlik döneminde açıkça Stalinizme teslim oldu. Daha sonra, Mandel’in dümende olduğu bir gerilla dalgasına girişti ve kuşaklar boyu Troçkist eylemciler için büyük felaketlere neden oldu. Militan akışı-birkaç kez bölünen- reformist ve burjuva milliyetçi partilere açıkça teslim oldu ve hiçbir zaman ciddi bir özeleştiri yapmadı. İngiliz SWP’si ciddi bir ahlaki krize sürüklendi ve önderlikten bir liderin erkek egemen tutumları nedeniyle neredeyse yok olma aşamasına geldi ve dahası hiçbir zaman bu soruna dair ciddiye alınabilir bir özeleştiri yapmadı. PTS, restorasyondan sonra bile Çin’in bir işçi devleti olmaya devam ettiği değerlendirmesini on yıllarca sürdürdü. Bu konuda Pozisyonunu değiştirdiğinde ise hatasını asla dile getirmedi. Liste sonsuz. Gerçekten de bu önderlikler bir harika görünüyorlar.

Ancak gerçek, Lenin’in tanımladığı gibi. Önderlikler çok, pek çok yanlış yapıyorlar. Ve bunu kabul etmemek hiç te akıllıca değil. Moreno bu anlamda gerçekten ciddi bir devrimciydi.

Bugün, Moreno’nun mirasına bir bütün olarak bakıyoruz. Onun önceki formülasyonlarından bazılarını eleştirel bir gözle değerlendiriyoruz. Bu konuda ustamız Moreno’nun örneğini izliyoruz:

“ Gerçekten Marksist olmanın ne anlama geldiğinden başlayalım. Mao ya da Stalin’e yapılmış olduğu gibi bir kült yaratmak durumunda olamayız. Troçkist olmak, Troçki’nin her yazdığını ya da her söylediğini aynen kabul etmek değil, tıpkı Marks, Engels ve Lenin gibi onu da eleştirmek ve aşmak anlamına gelir. Çünkü Marksizm’in amacı bilimsel olmaktır ve bilim bize mutlak gerçeklerin bulunmadığını öğretir.”

Moreno’nun mirasının güncelliği

Brecht’in dediği gibi, karanlık zamanlarda yaşıyoruz. Dünyada barbarlık emareleri büyüyor.

Sonu gelmeyen bir pandeminin üçüncü yılına giriyoruz. Burjuvaların dünya ekonomik krizile yüzleşme politikası, işçilere giderek daha sert bir şekilde saldırmaktan başka bir anlam taşımıyor. Hükümetlere gelince; aşırı sağ ve “ilericiler”, farklılıklara rağmen, ücretlere ve istihdama en sert saldırıları sürdürmekte olağanüstü bir kararlılıkta birleşmekte.

Gerçekten yeni olan tek şey, dünya sosyalist devriminin programının bu acımasız gerçekliğin içinden muazzam bir güçle açığa çıkması. Bugün ya Sosyalizm ya barbarlık, hiç olmadığı kadar güncel bir olgu haline gelmiş durumda.

Moreno tüm bilinçli yaşamını dünya devrimine ve Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşasına adadı. Moreno’nun en büyük mirası olan LIT-CI, kendisini açıkça devrimci bir enternasyonalin embriyosu olarak nitelendiriyor. Programatik yeniden biçimlenme sürecinde enternasyonal bir Marksist örgüt. Teorik düzeyde ise iç tartışmalara sahip yaşayan aktif bir örgüt. Kapitalizmi yöneten sosyal demokrat partilere karşı somut bir alternatif; burjuva demokrasisiyle bütünleşmiş anti-kapitalist partilere karşı; Castro-Chavisme karşı Üçüncü Enternasyonal’in Marksist geleneğinin ilk yıllarının sürekliliğine ve Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşası doğrultusunda bir perspektife sahip.

Ölümünden 35 yıl sonra bugün, ihtiyarı gözlerimden yaşlar süzülerek hatırlıyorum. Ve bir cümlesini hiç aklımdan çıkartmıyorum:

“Sosyalizmin zaferinin kaçınılmaz olduğunu sanmıyorum, Sonucu belirleyecek olan, içine gömüldüğümüz sınıf mücadelesi olacaktır. Kaçınılmaz olansa, mücadele etmektir, başarmak için tutkuyla mücadele etmek. Çünkü başarabiliriz. Zaferimizi engelleyebilecek hiçbir tanrı yok.”

Eduardo Almeida

Yazar Hakkında