Büyük Romulus ve Göçmenler

Büyük Romulus ve Göçmenler

Yazan: Bertan Biret

Friedrich Dürrenmatt, yazdığı tiyatro oyunlarından biri olan Büyük Romulus oyununda, Roma İmparatorluğu’nun son imparatoru olan Romulus’un İmparatorluğa son vermek için nasıl bir strateji izlediğini ustaca bir dille anlatıyor. Oyundaki hikâye kurmaca da olsa, oyunun dramaturgisi günümüze önemli göndermelerde bulunuyor. Aynı zamanda oyunda yer alan bazı replikler, burjuva siyasetini eleştirmeye devam ediyor.

Günümüzde de geçerliliğini koruyan bu repliklerden biri de şu:

“Büyük bir rezaleti gizlemenin en iyi yolu, ufak bir rezalet sahnelemektir.”

Biz de bu yazıda, günah keçisi ilan edilip, seçim vaadi olarak sunulan ‘sığınmacılar’ ile Büyük Romulus oyununda geçen yukarıdaki replik arasında bir analoji kurmaya çalıştık.

Oyunda; İmparator Romulus bir plan dahilinde tahta çıkmıştır. Kendisini kurulduğu tarihten itibaren yükselişini birçok kanlı savaşa ve masum insanın ölmesine borçlu olan imparatorluğun bir nevi cezalandırıcısı olarak görür. Bu nedenle imparatorluğu boyunca devlet işleriyle ve yaklaşan Germen işgali ile ilgilenmek yerine tavuklarının bakımı ve verdikleri yumurta sayısı ile ilgilenir. Böylelikle Roma imparatorluğunun çöküşünün hızlanmasına katkıda bulunacağını düşünür. Öte taraftan Karısı Julia, kızı Rea, Doğu Roma imparatoru Zeno ve kızının nişanlısı Roma asilzadesi Emilian ona cephe alır ve Germen istilasına karşı koymak için ellerinden geleni yaparlar. Hatta pantolon imalatçısı olarak bilinen dönemin zengin iş insanı Cesar Rupf’un imparatorun kızıyla evlenmesi karşılığında Roma’yı kurtarma teklifini dahi reddeder Romulus.

Şimdi gelelim yazımızda ele aldığımız repliğin geçtiği sahneye:

Romulus: Bana maliye nazırını çağırın!

Achilles: Maliye nazırı kaçtı, majeste.

Romulus: Kaçtı mı?
Pyramus: Hazineyi de alıp kaçmış, imparatorum.
Romulus: Nasıl olur? Hazinede bir şey yoktu ki!
Achilles: Bu suretle devlet maliyesinin iflasını gizlemeyi ümit ediyormuş.

Romulus: Akıllı adam. Büyük bir rezaleti gizlemenin en iyi yolu, ufak bir rezalet sahnelemektir. Kendisine “vatanın kurtarıcısı” ünvanı verilsin…”

Dürrenmatt burada ince bir espriyle burjuva siyasetinin, gündem oluşturmak ve insanların hayatını doğrudan etkileyen rezaletleri örtbas etmek için neler yapabileceklerini göstermeye çalışmış.

Sığınmacılar olarak adlandırılan ve zorunlu göç ile yerinden edilmiş insanların siyaseten bir malzemeye dönüşmesi, sığınmacıların tüm ekonomik ve sosyal problemlerin sebebi, hatta bir beka sorunu olarak görülmesi gündemde… Peki bu durumu iç siyaset malzemesi olarak ele almak ve göçmenleri düşman olarak göstermekle acaba Romulus’un bahsettiği hangi esas rezalet gizlenmek isteniyor.

Süreci sadece sığınmacıları kriminalize ederek açıklamak acaba bizi nasıl bir konformizme sürüklüyor olabilir?

Şöyle söyleyebiliriz: ülkemde sığınmacı istemiyorum gibi söylemler yaratmak kolay. Neden kolay? Çünkü bu söylemler bizi, zorunlu göçlere sebep olan savaşların esas nedenlerini, yani emperyalist politikalar, çıkar çatışmaları hakkında düşünme zahmetinden koruyor. Oyunda da olduğu gibi büyük rezaletin altındaki sebepleri arayarak kendimizi yormamış oluyoruz. Bunun yerine hastane koridorunda ya da okul kantininde temas ettiğimiz bir sığınmacıya nefret söylemi geliştirmeyi tercih ediyor ve bunun rahatlığını hiçbir şeye değişmiyoruz.

Peki büyük rezaleti gizlemek için küçük rezaletler sergileyenlere ne demeli? Her seferinde sığınmacıları ülkenin ekonomik sorunlarının esbab-ı mucibesi olarak gösteren burjuva siyaseti için ne demeli…

Onlara bir şey demeden önce bir de özellikle ana akım haber kanallarında duyduğumuz repliklere bakalım:

-Onları kendi ülkelerine göndereceğiz.

– Biz neden Suriyelere bakmak zorundayız?

-Bayramda ülkelerine gidenler bir daha dönmesinler!

Bu repliklerin başımıza gelen felaketlerin tek sorumlusunun sığınmacılar olarak gösterilmesine hizmet ettiği aşikâr. Ancak şu bayram meselesini temcit pilavı gibi önümüze getirenlere teşekkür etmek gerekebilir. Zira durumun sınıfsal gerçekliğini ortaya koymak için bize güzel bir fırsat sunuyorlar.

Nasıl mı?

Şöyle ki:

Herkesin malumu birçok sığınmacı kayıt dışı ve ucuz iş gücü olarak çalışmakta ve emek sömürüsü ciddi boyutlara gelmekte… Birçok kaynaktan bu durumu teyit etmek mümkün. Ancak biz yine repliklerden ilerleyelim. Şimdi paylaşacağımız replik Büyük Romulus’a ait değil; Gaziantep’te bir tekstil fabrikasının sahibine ait. Şöyle söylüyor Suriyeliler için kendisi:

Bayram dönüşlerini endişeyle bekliyoruz. Suriyeliler olmasa bu paraya çalıştıracak işçi bulamam.

Savaş ekonomisini ve bir getirisi olan emek sömürüsünü düşünmeden söylemler üretmek, işin sınıfsal boyutunu görmeyi istememek elbette bizi şaşırtmıyor. Ancak biz de bu meselenin seçim vaadine indirgenmesinin işe yaramayacağını biliyoruz!

Nereden mi biliyoruz…

Çünkü biz başka replikler de duyuyoruz.

 Sıradaki replik ise bir terlik fabrikasında sendikaya üye olduğu için işten çıkartılan işçilerden birine ait:

“Biz bu sendikalaşma mücadelesine başlayana kadar Suriyelilerden nefret ediyordum. Yani bunları kendimize düşman gibi görüyorduk. Ama şimdi biz bu haklarımız için ve sendika hakkımız için mücadeleye girdiğimizde ben anladım ki Suriyeli işçilerle birleşmezsem, hakkımı alamam.” 

Büyük Romulus oyunu İmparator Romulus’un parasıyla Roma’yı kurtarmayı teklif eden zengin iş insanı Cesar Rupf’u kastederek söylediği “gelecek pantolon imalatçıların savaşına tanıklık edecek” replikle son buluyor.

Belki Dürrenmatt eserinde sorunu çok güzel bir şekilde tespit etse de oyunun sonunu umutsuzlukla bitiriyor. Ancak bizim repliklerimiz ve sloganlarımız ise devam ediyor. Tıpkı terlik fabrikasındaki işçinin söylediği gibi…

Çünkü bu esas rezaletin üstesinden gelecek gerçek bir tutum. Sınıfsal geçekliğin ve sınıf mücadelesinin unutturulmaya çalışıldığı her dönemde olduğu gibi gerçek ve kalıcı bir çözüm emekçilerin birleşerek seslerini birlikte yükseltmesinden geçiyor. Küçük rezaletler çıkarıp gerçekleri örtme çabası içinde olmaktan öteye gidemeyen düzen partilerinin repliklerini dinlemektense sorunun ana kaynağını söylemekten ve sınıf bilinciyle mücadele etmekten başka çare yok gibi.

Bu durumda sizin repliğiniz ne?

Yazar Hakkında