KOMÜNİST SUAT DERVİŞ

KOMÜNİST SUAT DERVİŞ

KONAKLARDAN KARAKOL SORGULARINA-3 (SON)

Nihan Drama

1930 senesinin sonu Suat Derviş’in kendi hayatının yanı sıra dünyanın da değiştiği
bir dönemdir. İkinci Dünya Savaşı başlar ve savaş çığırtkanları haricinde ülke
genelinde bir umutsuzluk havası hakimdir. Suat Derviş 1939 senesinin başında
Haber isimli gazetede çalışmaya başlar.
Dünya değişmiştir fakat Suat Derviş’in siyasi duruşu bir netlik kazanmıştır. Artık
gazetede çıkan yazıları ülke ve dünyanın sorunları üzerine olur ve bu sorunların nasıl
çözülebileceğine dair görüşlerini belirtir. Hükümet tarafından uygulanan ağır sansür
yasasının gölgesinde kendi doğrularıyla yaşamaya çalışır.
Bombardıman tatbikatları günlük hayatın rutini haline gelir. Çalıştığı gazeteye o
dönemde her gazetede olduğu gibi casuslar yerleştirilir. Haber gazetesinde bir sene
süreyle çalışır ve sonrasında gazeteyi terk etmesiyle birlikte hayatının yepyeni bir
dönemine de giriş yapmak üzeredir.
Türkiye Komünist Partisi, o yıllarda Komintern üyesi olarak ülkeyi Enternasyonal’de
temsil eden tek partidir. Takrir-i Sükun kanunu çıktığında parti yer altına iner. Hitler’in
iktidara gelmesinin ardından, Komintern’in yönlendirmesiyle TKP’nin merkeziyetçiliği
gevşetmesi (desantralizasyon) kararı alınır. Buradaki amaç, parti üyelerinin mevcut
hükümet ile uyum içerisinde hareket ederek halkın desteğini kazanmasıdır.
Parti Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner’dir. “Desantralizasyon” süreci beklenen
sonucu vermez ve parti neredeyse dağılma noktasına gelir. Bunu önlemek adına
Reşat Fuat bir dergi çıkararak TKP önderliğini yeniden bir araya getirmeyi hedefler. O
sırada Neriman Hikmet ve Suat Derviş Yeni Edebiyat isimli bir dergi çıkarmaktadır.
Yeni Edebiyat artık TKP’nin legal yayın organı haline gelir.
Suat Derviş ve Reşat Fuat ilk kez derginin parti yayın organı olmasına dair
görüşmelerde tanışır. Reşat Fuat, Suat Derviş’in ölene kadar yoldaşı ve dördüncü eşi
olur. Reşat Fuat’ın bu ikinci evliliğidir. İlk eşi Margarete Wilde ile Avrupa’da
evlenmiştir ve eşi Troçkist olduğundan dolayı idam edilen bir devrimcidir. Zorlu üç
evlilik süreci geçirmiş olan Suat Derviş sonunda kendisi için sığınacak bir liman ve yol
arkadaşı olacak insanı bulmuştur ve hayatının sonuna kadar da her anlamda
birbirlerine destek olurlar.
Derginin ilk sayısı hep birlikte hazırlanır. İki devrimci yoldaş aynı yola inandıkları için
başlarına gelecek olan her şeyi göze alırlar. Siyasi olarak dayanışma içerisinde
olmalarının yanında evlilik hayatları da oldukça mutlu sürer. Reşat Fuat önceki
eşlerinden farklı olarak ev işlerinde yardımcı olan bir insandır. Yeni Edebiyat
dergisinde bulunan diğer yazarlardan bazıları ise; Sabahattin Ali, Abidin Dino, Nazım
Hikmet, Neriman Hikmet’tir.
Yeni Edebiyat’ın çıkma amacı faşizme karşı mücadele ve barıştır. 15 günde bir çıkan
dergide parti üyelerine yönelik eğitim amaçlı yazılar yayınlanır. Yazıların bazıları Suat
Derviş imzalı çıkar fakat Reşat Fuat parti için kaleme alır. Savaş devam ederken
Alman-Türk saldırmazlık paktı imzalandıktan sonra ülkede basın başta olmak üzere
savaşta Almanların tarafını tutanlar oldukça çoğalır. Cumhuriyet gazetesi de
yandaşlardan biridir.

Yeni Edebiyat dergisi geleceğe karşı umutla çıkmaya devam ederken sıkıyönetim ilan
edilir. Dergi kapatılır ve Suat Derviş istiklal mahkemesiyle tanışır. Kapatılma kararı
sonrası parti çalışmalarını daha da hızlandırır. İsmet İnönü döneminde Almanya ile
imzaladığı saldırmazlık paktı sonrası sola karşı sert önlemler getirilir.
Tüm bu zorlu süreçlerin ortasında Suat Derviş hayatının en mutlu haberlerinden birini
alır. İlk çocuğunu beklemektedir ve yaşı 40 olduğu için bunun zorlu bir süreç
olacağını bilmesine rağmen içinde daha önce hiç tatmamış olduğu bir heyecan
vardır. Sola karşı sert önlemler sonucunda, sol düşüncede olduğu bilinen birçok
aydın sürgün edilir. Sabıkası olan komünistler ise askere çağrılmaya başlar. Reşat
Fuat da askere çağırılanlardan biridir. Çağrıdan kısa bir süre sonra Suat Derviş
uyandığında sancısının olduğunu fark eder. Sıkıyönetim mahkemesi ve girdiği
sorgular Suat Derviş için epey yorucu geçen günlere neden olmuştur. Eve döndükten
sonra bir sabah sancılanan yazar hemen hastaneye kaldırılır. Hastanede doktor,
Reşat Fuat’a bebeğin yanlış bir pozisyonda olduğunu ve bebek ile anne arasında bir
seçim yapması gerektiğini söyler. Reşat Fuat, Suat Derviş’i seçer…
1942 senesinde Suat Derviş ilk bebeğini henüz kucağına alamadan kaybetmiştir.
Bebeği için hazırlık amacıyla aldığı eşyaları ihtiyacı olan birine vermelerini söyler
fakat tek bir bohçaya birkaç parça bebek giysisi koyarak saklar. Ömrünün sonuna
kadar o bohçayı yanında taşır.
Yeraltı Günleri
Aynı senenin yaz aylarında Reşat Fuat askere gider. 4 ay geçmişken bir vazife alır ve
İstanbul’a gelir. Sonrasında askere dönmez ve kaçak durumuna düşer. Asker kaçağı
olması iki yoldaşın hayatlarının farklı bir evresine geçtikleri dönemin başlangıcı olur.
İlk olarak Reşat Fuat’ın saklanabileceği bir ev bulmaları gerekir. Suat Derviş’in
çocukluk arkadaşı sayesinde güvenli bir ev bulunur. Eve yerleşme gerçekleştikten
sonra partiyi canlandırma süreci tüm hızıyla yeniden başlar.
Toplantılar düzenlenir, illegal bültenler çıkmaya başlar ve broşürler dağıtılır. 1943
senesine gelindiğinde merkez komite oluşturulmuştur ve partinin kendisine ait bir
programı vardır. Legal bir yayın hazırlamak amacıyla matbaa kurulur ve yayının
başına Suat Derviş geçer. “Niçin Sovyetler Birliği’nin Dostuyum,” metnini bu
matbaada basarlar. İlk yayınlandığında oldukça ses getirir ve sonrasında toplatma
kararı çıkartılır.
1944 senesine gelindiğinde Suat Derviş ve Reşat Fuat’ın zorlu bir sınav verecekleri
süreç başlar. TKP’ye ait olan bir bülten yakalandığında polis tevkifat başlatır. Güvenli
bir evde kalan Reşat Fuat, yerini bilen bir arkadaşı yakalandığından daha güvenli bir
yere gitmek üzere evden çıkar.
Fakat parti yönetimi tehlikeli bir durum yaşanırsa nereye gitmesi gerektiğine dair bir
planlama yapmamıştır. İlk olarak Reşat Fuat, Zekeriya Sertel’in evine gider. Beklediği
gibi yardım göremeyen Reşat Fuat o geceyi mezarlıkta geçirmek zorunda kalır. Daha
sonra gidecek bir yeri olmadığından eve geri döner. Eve döndüğünde ise yakalanır.

Suat Derviş yakalandığı sırada yanındadır ve her zamanki gibi ona destek olarak
yanında durur. Reşat Fuat götürüldükten sonra Suat Derviş eşine yardım etmekten
ve onunla aynı görüşlere sahip olmaktan dolayı gözaltına alınır ve yargılanır.
Tutuksuz yargılanan Suat Derviş dışarıda yalnız kalır. Reşat Fuat ise içeride
işkenceler ile mücadele eder. Bir akşam işkencede Reşat Fuat’ı çırılçıplak soyarlar ve
açık olan pencereye, çarmıha gerilmiş şekilde asarlar. Dışarıda kar soğuğu vardır.
Reşat Fuat o camda sabaha kadar asılı kalır.
İşkenceci polisler sabah döndüklerinde; “Sen hala ölmedin mi ya?” diyerek onunla
dalga geçerler. Fakat Reşat Fuat işkenceye sonuna kadar dayanır. Mahkeme
görüldüğünde 9 sene ceza alır. Suat Derviş sekiz ay hapis ve 700 kuruş para cezası
alır. Reşat Fuat 1950 senesine kadar hapiste kalacaktır. Suat Derviş tutuklanmaz, bir
süre merkez komutanlığında gözaltında tutulur.
Zor Yıllar
Buradan salındığında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkındadır. Eşine
her zaman destek olmak için hazırdır. Aynı zamanda geçimini sağlamak zorundadır
ama artık iş bulması hiç de kolay değildir. Gazeteler korkudan sol görüşlü olduğunu
bildikleri kimseyi işe almazlar. Kime telefon ederse hep cevapsız kalır.
Bu dönemde geçimini yaptığı çevirilerden kazanmaya başlar. Editörlük yapar ve hatta
imzasız tiyatro oyunları yazarak metnin başkası adına çıkmasını kabullenir. Stres ve
mücadele sağlığının bozulmasına neden olur. Hem vaktinin olmamasından, hem de
parasızlıktan dolayı doktora gidemez ve şeker hastalığının tanısı oldukça geç konur.
Ankara’da tutuklu bulunan Reşat Fuat’ı her fırsat bulduğunda ziyaret eder. 1946
senesine gelindiğinde artık gazetecilik yapamamaktadır. Kırklı yaşlarının sonuna
gelmiştir ve şeker hastalığının da nedeni olarak kilo alır. Daha sonra hatıralarını
okuduğumuzda bu dönemlerin kabus gibi olduğunu söyler.
1950 senesinde Adnan Menderes hükümeti genel af ilan eder ve Reşat Fuat
hapisten çıkar. Henüz daha bir sene olmuşken komünistlere karşı yeniden tevkifat
başlatılır ve yeniden tutuklanır. Bu sefer Reşat Fuat’ı Sansaryan Han’a götürürler.
İşkence çok ağırdır ve tutuklular direnmek için açlık grevi başlatırlar. Suat Derviş açlık
grevine destek olmak ve işkenceyi duyurmak için her kapıyı çalar ama tüm kapılar
yüzüne kapanır.
Fransa’ya Zorunlu Göç
Tutuklu yakını olan işçi kadınlarla birlikte seslerini duyurabilmek için protestolar
düzenlerler. Reşat Fuat tekrar tutuklandıktan sonra Suat Derviş’in mali durumu iyice
kötüleşir. Ablası Hamiyet’i çağırır ve onun ısrarları sonucu Fransa’ya gitmeye karar
verirler. Fransa’da yazdığı kitapları çevirerek daha kolay bir şekilde para
kazanabileceğini düşünür.
Fransa’ya gittiğinde Fransız Komünist Partisi’yle iletişim kurar. Parti kendisine
yardımcı olur ve Europe isimli bir dergide yazmaya başlar. Maksim Gorki, Panait
İstrati, Virginia Woolf gibi yazarlar derginin yazarları arasında yer alır. Birkaç yazısı
yayınlanır ve Ankara Mahpusu isimli kitabı Fransızcaya çevrilir. Ankara Mahpusu’nda

cezaevinden çıktıktan sonra toplumdan uzaklaşmış, iş bulamayan bir insanın nasıl
günden güne yok olduğuna dair çarpıcı bir hikaye anlatılır.
Reşat Fuat 1961 senesine kadar hapiste kalır. Tahliye olduktan sonra Suat Derviş de
İstanbul’a döner. Evliliklerinin çoğu senesinde ayrı kalmak zorunda kalan iki yoldaş
bir araya gelmiştir. Suat Derviş darbe geçirmiş bir ülkeye dönmüştür. Sağlığı kötüye
gider ve şeker hastalığı sebebiyle görme bozukluğu yaşar.
Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluşu ile ülkede sol hareket büyümeye devam etmektedir.
Reşat Fuat kendisi yüzünden partiye zarar gelmemesi için uzak durma kararı alır.
Çünkü her an polis tarafından izlenmeye devam eder. 1968 senesinde, 6. Filonun
denize döküldüğü tarihten sonra Reşat Fuat hastalanır. Kan kanseri dolayısıyla
hastaneye kaldırıldıktan kısa bir süre sonra vefat eder.
Suat Derviş tüm hayatı boyunca olduğu gibi ölürken de eşinin yanında bir an bile
olsun ayrılmaz. Eşinin ardından 1970 senesinde ablası Hamiyet’i de kaybeder.
Hayatta en çok sevdiği iki insanı kaybetmesi yazarı iyice yalnız bırakır ve günde
birkaç kadeh içmelerini çoğaltmaya başlar.
Ağır Şartlar Altında Devrimci Mücadelede Israr
Tüm bu zorluklara rağmen inandıkları uğruna adım atarak hayata yeniden tutunmaya
çalışır. Aynı sene Türkiye Devrimci Kadınlar Derneği kurulur. Devrimci öğrenciler her
zaman Suat Derviş’in evinde olurlar. Eğer polisten kaçan öğrenciler varsa yazarın
evinde saklanırlar. Devrimci Kadınlar Derneği bünyesinde TKP’li kadınlar ile genel
olarak devrimci düşünceye sahip olan kadınlar vardır. 1968’de vurularak öldürülen
Taylan Özgür’ün annesi Necla Özgür de derneğin üyesidir. Neriman Hikmet, Zehra
Kosova gibi isimler de dernekte çalışmaktadır. Fakat kısa sürede derneğe kapatılma
kararı gelir.
Komünistleri suçlamak için akıl almaz suçlar üreten devlet, 28 Kasım 1970 tarihinde
İstanbul’da çıkan Kültür Sarayı yangınını fırsat bilir. Oldukça büyük bir yangındır ve
tüm bina kül olur. Sahnede sergilenen bir oyunda meşalenin perdeyi tutuşturmasıyla
başlayan yangın için suçlanan komünistler arasında Suat Derviş de vardır.
Bu suçlama yüzünden yeniden 1.şubeye götürülür ve ertesi güne kadar sorgulanır.
12 Mart 1971 tarihi geldiğinde Türk Silahlı Kuvvetleri hükümete muhtıra verir. İlk
olarak 11 ilde sıkıyönetim ilan edilir. Suat Derviş, her zaman evinde hoş karşılanan
devrimci gençler için yine bir sığınak olmuştur. Eve birçok kişi gelir ve en son 15
kişiye kadar ulaşır.
Bir gün tüm tedbirlere rağmen beklenen olur ve ev basılır. Sivil polisler evinden
içeriye girdiğinde Suat Derviş üzerlerine saldırır ve onu zor sakinleştirirler.
Sakinleştiğinde ise yalnızca: “Hazırım, gidelim!” der. 1.şubede geçirdiği zorlu
günlerden sonra eve döndüğünde yaşadıklarından dolayı yorgun düşmüş olan yazar,
maddi durumu da müsait olmadığından taşınmak durumunda kalır.
Bulduğu ev yarı harabedir ve arada sırada uğrayan birkaç arkadaşı dışında yalnızdır.
1972 senesinde 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan o uğursuz gecede yine yanında birkaç
arkadaşı vardır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın asıldığı gece Suat

Derviş sinirden titreyen elleri ve dolmuş gözleriyle ülkedeki binlerce insan gibi
adaletsizliğe karşı isyan eder.
Suat Derviş’in vefatı yalnız başına bir hastane odasındayken gerçekleşir. Kalp ve
akciğer yetmezliği ile yatırıldığı hastanede bir ay süreyle kalır ve 23 Temmuz sabahı
hayata gözlerini yumar. Vefatı ile ilgili üzücü olan durumlardan bir diğeri ise
cenazesine çok az kişinin gelmiş olması ve ertesi gün gazetelerde birkaç cümle ile
bahsedilmiş olmasıdır.
Hayata kendisinin de kabul ettiği üzere, birçok insandan daha avantajlı bir şekilde
başlayıp sonrasında bu avantajın haksız bir düzenin parçası olduğunun farkına varan
bir yazar olarak, ömrünü adaletsizliğe karşı mücadele ile geçirmiştir.
Düşünceleri ve inançları uğruna korkmadan savaşan bir kadın olarak, hem kitapları
hem de hayatıyla birçok genç kadına örnek olmuş, Fosforlu Cevriyelerin ve küçük
Eminelerin sesini duyurmuş ve ömrünün sonuna kadar davasına sahip çıkmış bir
devrimcidir.

Yazar Hakkında