NASIL BİR SENDİKA İSTİYORUZ?

NASIL BİR SENDİKA İSTİYORUZ?

Tarık Baskın

1980 askeri darbesi ile birlikte en çok ezilen kesimlerin başında işçi sınıfı gelmiştir.

Sendikalar baskı altına alınmış ve bazı sendikalara kapatma davaları açılmış, yöneticileri tutuklanmış, birçok işçi faili meçhul cinayetlere kurban gitmiştir.

80’li yılların sonuna doğru toparlanan işçi sınıfı ilk olarak Bahar eylemleri ve 90’lı yılların hemen başında Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü ile Özal’ın ANAP’ını iktidardan indirmiştir.

Neydi o zamanki slogan “SİLKELE BAŞKAN DÜŞECEKLER” ve düştü tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Boyun eğmeyen, SİLKELEYEN sendikalar istiyoruz ve hakkını arayan işçiler korkmadan, “Biz buradayız, siz neredesiniz?” demeli. Böyle olduğu sürece hiçbir sermaye ve iktidar emekçinin karşısında duramaz.

Sendikacılık oynayan değil, sendikal hareketi bilen, sınıfının yanında olan yürekli sendika istiyoruz. Ballı maaşlar, son model arabalar ile işçinin sırtından lüks yaşam süren sendikacılar ile asla işçi sınıfı kazanamaz. Onlar sadece o koltukta bir dönem daha oturmanın hesabını yapar.

Asgari ücrete Temmuz ayı ara zam uygulamasında bunu bir kez daha gördük. Yoksulluk sınırı 20 bin lira, açlık sınırı 6390 lira olmuş, 5500 lira ücret belirlenmiş ve tüm sendikalar bunu kabul ediyor. Bu o koltukların boş olduğunun ispatidir.

Asgari ücret masasında sanki sermayeyi temsil eder gibi sus pus oturup verilene razı gelen milyonları temsil eden konfederasyonlar işçi sınıfına en büyük ihaneti etmiştir.

İşçiler sendikalarına sahip çıkacak, verilene razı olmayacak, elini masaya vuracak sendikasından hesap soracak, yeri geldiğinde üretimde şalteri indirecek.

Maalesef işyerinde ahbap çavuş ilişkileri ile dönen sendikal hareket ile sendikalara içi boş kalitesiz isimler çörekleniyor. Böyle olunca da işçi sınıfı açlık sınırı altında çalışmaya yaşam sürmeye mahkum ediliyor.

Şunu asla unutmayalım:

BÖLÜNÜRSEK YOK OLURUZ.

BÖLÜŞÜRSEK TOK OLURUZ.

Yazar Hakkında