TÜRKİYE NEDEN FAİZ İNDİRDİ?

TÜRKİYE NEDEN FAİZ İNDİRDİ?

Tolga Deniz

Türkiye Merkez Bankası, 18 Ağustos’ta açıkladığı kararla politika faizini (kabaca Merkez Bankası’nın bankalara verdiği faiz oranı) 16 ay sonra yüzde 14’ten yüzde 13’e indirdi. Bununla beraber, halkın devlete olan borcuna uygulanan gecikme faizini yüzde 19,2’den yüzde 30’a yükseltirken, halkın devletten alacağına uygulanan faizi de yüzde 9’a sabitledi.

Enflasyonu yüzde 79,60 olan bir ülkede, politika faizini yüzde 13 yapmak tabi ki de gerçeklikten oldukça uzak.

İthalatı, ihracından fazla olan her ülkede, faizin enflasyondan fazla olması kuralının, iktisadın en basit yöntemi olduğunu İstanbul Üniversitesi’nde denetim uzmanı olup, Amerika’da eğitim gördükten sonra, yüksek lisansını bankacılık üzerine yapan bir Merkez Bankası Başkanı’nın bilmemesine olanak yok. Peki buna rağmen neden politika faizini indirme kararı aldı?

Berat Albayrak döneminde hayatımıza giren “Çin tipi büyüme modeli,” politika faizlerini hızla düşürerek para birimini değersizleştirip, döviz kurunu yükseltip ithalatı azaltmak ve Türk Lirasını değersizleştirerek daha çok ihracat yapıp dış ticaret açığını kapatma politikasıydı. Bu politikada amaç, halkın alım gücünü, refah seviyesini azaltarak; ihracatın, ithalattan fazla olmasını sağlayıp bütçe açığı kapatmaktı. Bu kötü politikayı bile uygulamayı beceremeyen Berat yönetimi, halktan gelen tepkiler üzerine Erdoğan tarafından, “Damadı olmasına rağmen” görevden alındı. Ama burjuvazinin hep aklında olan politika buydu. Kavcıoğlu’nun başa getirilmesiyle bu politika tekrar hayatımıza girdi. Politika faizini azaltması Erdoğan’a göre, “Bir Müslüman olarak ‘Nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim, hüküm bu,’’ söylemiyle açıklanabilir mi?

Politika faizini düşürerek Merkez Bankası, bankalara yüzde 13 oranında faizle borç para vermiş oldu. Bankalar bu parayı alıp yüzde 26-28 oranında faizle bireysel kredi; yüzde 35-40 oranında faizle ticari kredi vererek karlarına kar ekliyorlar. Kurun yükselmesiyle beraber şirketlerin yatırım kredi faizleri ile devletin TL borçlanma faizleri arttığı gibi, devletin dolarla borçlanma faizleri de artmış oldu. Yani faiz azalmadığı gibi artarak hayatımıza girmiş oldu. 

Bu ‘’Nas’’ olmadığına göre politika faizinin neden indirildiğini tekrar incelediğimizde, bu politikayla birlikte, devletin enflasyon ve satın alma zorluğuyla mücadeleyi bıraktığını görüyoruz. Bu politikanın en net kazananı; özel bankalar ve paraları dövizde olan burjuvazi oluyor. Yani seçim öncesi burjuvaya, biz sana daha çok paralar kazandırırız mesajını net veriyor. IMF ve Rusya’dan gelen dövizle beraber, piyasaya gizlice döviz satarak, kur inse de bakın döviz artmıyor mesajı veriliyor.

Faiz indirerek önümüzdeki süreçte, kamu bankalarından konut alımı için düşük faiz vermesini bekleyebiliriz.  Geçen günlerde çıkan yönetmelikle, bütün bankalara, enflasyon oranının altında düşük faizle şirketlere kredi verilmesi zorunluğu getirildi. Bu para şirketlere sadece yatırım yapmaları şartıyla verilecek ve böylece borsada sahte bir artış olacak gibi görünüyor. Erdoğan, “Bu gemi su alıyor ama bu gemiyi limana birlikte götürmeliyiz,” diyerek, bütün bu çabalarının seçime kadar süreceğini bize net anlatmış oldu.

Bunun sebebini kısaca şöyle açıklayabiliriz: Türkiye’nin 2022 yılının, sadece ilk yedi ayındaki kur korumalı mevduat zararı 211 milyar 936 milyon TL; temmuz ayı bütçe açığı ise 64 milyar 19 milyon TL oldu. Yani Türkiye, bu politikayla kara geçeyim derken elinde hem bütçe açığı hem de döviz yükselmesin diye kur korumalı sisteme verilen borç kaldı. Bir de bu rakamın üstüne, kur yükselmesin diye gizlice verilen milyar dolarların zararını siz düşünün…

Erdoğan’ın kendisi de bu politikanın sürdürülemeyeceğini çok net biliyor. Faiz konusunda geri adım atmama çabası uğruna uygulanan Türk Tipi(!) ekonomi politikası, diğer Türk Tipi sistemleri gibi paramparça olmaya devam edecektir. Olan yine biz emekçilere oluyor. Her geçen gün refahımızı, alım gücümüzü eriten bu sistemden kurtulmak için birlikte mücadeleye!

Yazar Hakkında