Direnişçi bir İşçiden Mektup

Direnişçi bir İşçiden Mektup

Direnişteki Bir İşçi

Ekonomik kriz derinleştikçe biz çalışanlar, sadece ekonomik krize yenilmiyoruz, çalıştığımız alanlarda baskılara maruz kalıyoruz.

Bu baskıları kırmak, ekonomik durumumuzu iyileştirmek ve insanca yaşam için örgütlenip, baskılara karşı gelmeye çalışıyoruz. Bir arada durmak ve yasal olarak haklarımızı almak için en doğal yasal hakkımız olan sendikaya üye olup, mücadele yolunu seçiyoruz.

Bir işçinin hakkını alması ve geleceğini korumak için örgütlü mücadele etmesi, patronlar tarafından bir suç olarak görünüyor ve sendikaya üye olan işçileri tespit edip kapının önüne koyuyorlar. Sendikal haklarımız için işten çıkarıldığımızda her ne kadar üye olduğumuz sendika bizleri savunuyor gibi görünse de özünde sendika yöneticileri kendi çıkarlarını biz işçilerin çıkarlarının önüne koyuyor. Kendi çıkarları doğrultusunda ilerliyorlar.

Biz işçiler kendi başımıza örgütlenebiliyorsak, bir arada durup kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek zorundayız. Kaderimizi sendika yöneticileri ve patronların eline bırakmamalıyız.

Patronlara karşı verdiğimiz mücadele kadar işçileri düşünmeyen sendikalara karşı da mücadele etmek zorundayız. Kaderimizi başkasının eline bıraktığımız sürece, birçok direnişte olduğu gibi, bizim verdiğimiz mücadele de boşa gitmiş olur. Kendimizi sadece mahkemede açılan yasal süreçle baş başa buluruz. Verdiğimiz mücadele boşa gitmiş olur. Fakat örgütlendiğimiz alanlarda hem içeride hem dışarıda kendi komitelerimizi kurarsak, bu komiteler aracılığıyla verdiğimiz mücadelede kendi aldığımız kararları kendimiz uygularsak, hem işveren hem sendika bizim verdiğimiz kararlar doğrultusunda hareket etmek zorunda kalır ve verdiğimiz mücadeleyi kazanma olasılığımız daha yüksek olur.

Yazar Hakkında