Brezilya; Lula-Alckmin seçimi işçiler için acı reçete

Brezilya; Lula-Alckmin seçimi işçiler için acı reçete

Julio Anselmo Çeviri: Ziya Zarif

Açlık, soykırım ve sefalete sebep olan Bolsonaro hükümetiyle karşı karşıya kalan işçilerin Bolsonaro’yu yenecek herkese oy vermeyi istemeleri doğaldır. Sorun şu ki, mevcut seçim anketleri senaryosunda, birçok insan bunun ilk turda Lula’ya oy vermek anlamına geldiğini düşünüyor. Ancak Lula seçildiği takdirde neyi savunacak ve ne yapmayı planlıyor?

Bu soruyu cevaplamak için hiçbir şey, Lula ve birlikte seçime katıldığı karaktersiz adaylar Alckmin, Aloísio Mercadante ve Brezilyalı iş dünyası liderlerinin temsilcilerinin bulunduğu, 9 Ağustos’ta Sao Paulo Devlet Sanayileri Federasyonu’nda (Fiesp) düzenlenen toplantıdan daha aydınlatıcı olamazdı.

Mesela Lula, İspanya’daki iş insanlarına verdiği sözün aynısını burada da tekrarlayacağını söyledi: “Size ne garanti edeceğimi biliyorsunuz. Piyasa. İstediğiniz para kazanmak için Brezilya’ya yatırım yapmak. Bunun garantisi tarafımızca verilecek.”

Bu konuşmayla, eski başkan, burjuvaziyi savunarak ve zenginlerin çıkarlarını garanti ederek hem zengin ülkelere olan itaatkarlığını hem de programının kapitalist karakterini göstermeyi başardı.

Reformları ve harcama tavanını savunuyor

Temer’in harcama tavanını eleştirdiğinde, amacı, mali sorumluluğu olanların “tavan yasasına” ihtiyaç duymadığını söyleyerek harcama tavanını savunmaktı. Yani mantığı, yaratıcısından çok tavana sadık olacağı ve bu nedenle bir tavan kurmaya ihtiyaç duymayacağıdır. Hükümetinin üretim artı-değerine ve mali sorumluluğa sahip olduğunu ve bunu yapmaya devam edeceğini bıktırıncaya kadar yineledi. Hatta bunu, hatalı bir şekilde Emeklilik Reformu nedeni ile, PSTU’nun doğmasının sebebi olarak işaret etti.

Ayrıca, üst düzey iktidar kademelerinin yüksek maaşlarına değil kamu işçilerine yönelik daha fazla saldırı anlamına gelen bir idari Reform gerçekleştireceğini de garanti etti. Aynısı Vergi Reformu teklifi hakkında da söylenebilir. Zaten bunu iş insanlarını memnun etmek ve “üretim”, yani zenginler için vergi indirimleri yapmak amacıyla gerçekleştireceğini açıkça belirtmişti. FIESP’in ve diğer burjuva kesimlerinin katılımıyla herkesin üzerinde “uzlaştığı” Vergi Reformu’nu savunduğu için bu “reformun” işçiler için yararlı olamayacağı apaçık.

Ülkeyi pazarlamak ve zenginlere kar garantisi vermek

Toplantı sırasında Lula, hükümetinin ülke için “güvenilirlik, istikrar ve öngörülebilirlik” sağlayacağını garanti etti ki bu, “piyasa” için iyi bir ortamın garanti altına alınması anlamına geliyor. Ayrıca sayısız defa, cumhurbaşkanının rolünün ülkeyi pazarlamak ve piyasaya kapıları açmak olduğunu tekrarladı. Konuşmasının bir noktasında, yönetimi sırasında iş insanlarını yanına alıp ülke kaynaklarını pazarlamak için dünyanın dört bir yanına seyahat ettiğinden söz etti ve şunları söyledi: “Siz iş insanlarına yeniden saygı duyulacak, yeniden saygıyla davranılacak ve size uluslararası ilişkiler içerisinde böyle davranılması sağlanacak.”

İş insanlarının para kazanması için neye gereksinim duyduğu hakkında retorik sorularla, daha esnek bir düzenlemeye ek olarak herkesi memnun eden bir Vergi Reformu’nun da gerekli olduğunu savundu. Aynı şekilde, “müzakere edilenin yasalaştırılanın üzerinde hüküm sürdüğü” ve hiç kimsenin 1943 haklarına geri dönmek istemediği bir Çalışma Reformu’nu savundu. Ayrıca kaybedilmiş hakları yeniden kazanmak isteyen hiçbir sendikacıyı tanımadığını söyledi.

Lula’nın FIESP’teki açıklamaları, hükümet programının kapitalistlerin çıkarlarına hizmet ettiğinin bir teyidi. Bu, Alckmin ile kurulan ittifakın özüdür. Tıpkı PT’nin eyaletlerde burjuvazinin diğer kesimleriyle (hatta Bolsonaro’nun partisiyle) birlikte oluşturduğu seçim cepheleri gibi bu bağlılığın başka gösterileridir.

Sağa doğru: Lula, Bolsonaro’nun tarım endüstrisi için çok az şey yaptığını söyledi

Tabii ki Lula ve Bolsonaro aynı değil. Arada devasa farklılıklar var, örneğin siyasi rejimle ilgili olarak, Bolsonaro bir diktatörlüğü destekliyor ve darbe ve otoriteryanizme dair kalıcı bir tehditte bulunuyor. Ancak ekonomik alanda Lula, FIESP’te Bolsonaro’ya hangi eleştirilerde bulundu? Kendi sözleriyle, seçim yılının ortasında, o sırada 89 milyar R$’ın çiftçilere kredi olarak verilmesine izin verdiği bir Geçici Önlem’den bahsetti.

“Son günlerde bir iş adamıyla toplantı yaptım. Tarım endüstrisinin niçin Bolsonaro’yu beğendiğini bilmek istedim ve sordum; Bolsonaro’nun neyi iyi yapıyor? Hiçbir şeyi! Bolsonaro’nun tarım endüstrisi için yaptığı iyi şeyleri söyleyebilecek tek bir kişi olduğundan şüpheliyim. Tarım endüstrisi için son büyük önlem, 2008’deki çiftçilerin borcunu ödememizle bizim tarafımızdan alındı. Bunu yapmasaydık tüm sektör iflas ederdi.”

Bolsonaro hükümetinin baştan aşağı bir felaket olduğu ortada. Ancak yalnızca ne yaptığını bilmediği için değil büyük kapitalistlerin çıkarlarını garanti altına aldığı için. Bu konuda Lula bir şey söylemiyor. Aslına bakarsanız, Lula’nın eleştirisi ters yönde. Bolsonaro’yla ilgili kötü olan şeyin büyük tarım endüstrisi girişimcileri için az şey yapması olduğunu söylüyor. Başka bir deyişle, Lula’nın Bolsonaro’ya yönelik eleştirisi, onun Brezilya kapitalizminin yönetimindeki yetersizliği veya beceriksizliğidir. Bu sebeple, hükümetinin normale dönüş demek olduğunu söylüyor.

Sağın sevdiği sol, burjuvazi için yöneten soldur.

Lula, önceki hükümetlerinin daha önce yeniden ürettiği, kapitalistlerin çıkarlarını işçilerin çıkarlarıyla birlikte güvence altına almanın mümkün olduğunu söyleyen eski fikirden yola çıkıyor. Hatta çıkarları eşitliyor. Ya da kendisinin söylediği gibi: “Hiçbir işçi, işverenin iflas etmesini istemez çünkü girişimci iflas ettiğinde ilk kurban o olur. Brezilya’nın gelişmesini istiyoruz. Bu ülkeyi bu ruhla yönetmek istiyoruz.”

Sorun şu ki, işçilerin ve kapitalistlerin çıkarlarına aynı anda hizmet etmek, onların temelde karşıt çıkarlarda oldukları gibi basit bir iktisadi gerçek sebebiyle imkansızdır. Greve ya da ücret müzakeresine katılmış herhangi bir işçi bunu bilir. Şirket kar rekorları kırıyor ama ücretler güdük kalıyor. Niçin? Çünkü patron ne kadar çok kazanırsa işçi için o kadar iyi olduğu ve karşılığını almak için kendini ölümüne çalıştırmanın gerekli ve yeterli olduğu doğru değildir.

Ayrıca, işverenlerin daha fazla istihdam sağlaması ve daha iyi ücret ödemeleri için büyümenin veya ekonomiye kamu parası sokmanın yeterli olduğu da bir yalandır. Mesela Çalışma Reformu, işçilerin haklarının baskılanması anlamına geliyordu ve herhangi bir istihdam yaratmıyordu. Aynısı Dilma için, onun yönetimi sırasında iş insanlarının kendilerine tahsis edilen vergi muafiyetini yuttuklarını tasdik ettiği açıklaması için de söylenebilir.

Bunun nedeni açıkça, kapitalizm altında işletme sahiplerinin yalnızca verimliliği arttırmayı amaçlamasıdır: gitgide daha fazla üretmek ve giderek daha az ödeme yapmak. Yalnızca servetlerini her ne pahasına olursa olsun arttırmak için değil, aynı zamanda hayatta kalmak için diğer kapitalistlerle yarış halinde olmaları gerekiyor.

Zenginlerle ittifakın sızdıran gemisi

Dolayısıyla, bir yandan işçilerin yaşam koşullarının kalıcı şekilde bozulması, öte yandan büyük iş insanlarının karlarının büyümesi kapitalizm var olduğu sürece mevcut olacaktır. Bunun bazı anlarda, çoğunlukla işçilerin sendikal mücadeleleriyle biraz zayıflatılmış olması bu mantığı değiştirmez. En çok başka bir zaman için bu durum rafa kalkar.

Bu nedenle, Lula’nın konuşması, örneğin yaklaşık 33 milyon Brezilyalı için yoksullukla mücadeleye ve açlığın sona ermesine atıfta bulunduğunda çuvallıyor. Yönetimleri sırasında aslında özel sağlık ve eğitim girişim planları için oldukça karlı olan Birleşik Sağlık Sistemi (SUS) ve Halk Eğitimi’ni savunması gibi. İş insanlarına söylediği gibi planı, ona göre ekonomiyi canlandıracak ve herkesin kazanmasını sağlayacak olan “yoksulların tüketici hale gelmesi”ni mümkün kılmaktır. Temel şeyleri tüketecek kaynaklara bile sahip olmayan milyonlarca Brezilyalı göz önüne alındığında bu tamamen absürttür. Ve bu konuda bile herhangi bir politika, bankacıların talep ettiği “mali sorumluluk” planlarıyla sınırlıdır.

Gerekli olan, halk eğitimine ve sağlığına daha fazla yatırım yapmanın, fiyatları dondurmanın ve yoksulluğa son vermenin ve çalışan erkekler ve kadınlar için iş ve iyi ücretleri güvence altına almanın yanı sıra, Auxílio-Brasil’i (veya Bolsa Família’yı) garanti etmek ve genişletmek olacaktır. Bankacıların ve büyük iş insanlarının egemenliğinden kopmaksızın yoksulları bütçeye dahil etmek mümkün değildir.

İşçi sınıfı için yol Lula’yı desteklemekten değil, öz-örgütlenmelerini, bilinçlerini ve mücadelelerini güçlendirmekten geçiyor. Bu sebeple, yıllarca PT hükümetinin muhalifleri olan diğer kesimlerin, bugün Lula’nın mevcut seçim programını destekleyen ve kutlayan PSOL gibi bu yeni sızdıran gemiye binmelerinde oynadıkları rolü görmek de üzücü.

Brezilya için gelişmek ve yoksulluğu bitirmek için en büyük 100 şirketi ve milyarderleri kamulaştırmak gerekir.

Lula ve PT, argümanlarını ayakta tutmak için, kapitalizmi geliştirmeyi ve uluslararası üretim ve rekabeti artırmayı öneren bir ekonomik proje sunuyor. Ve bunu, ülkedeki emperyalist egemenliği veya uluslararası iş bölümündeki verili konumumuzu sorgulamadan yapıyorlar. Ancak günün sonunda, eski cumhurbaşkanının projesini “yeniden sanayileşme” olarak adlandırması ilginçtir. Lula FIESP’te şöyle bir açıklama yaptı: “Yatırımlar yapmak için yeni sanayi nişlerini tartışmamız gerekiyor. Neyle yarışacağız? Birçok kez emtiadan, özellikle tarım endüstrisinden, bugün bir soya fasulyesinde ne kadar mühendislik, teknoloji yatırımı olduğunu ve hayvancılıkta genetiğe yapılan yatırımları hesaba katmadan sanki küçük bir şeymiş gibi bahsediyoruz. Etinden yararlanmak için 90 gün gereken bir tavuğu bugün 35 günde kesilebilir. Kesilmesi 48 ay süren inek bugün 18 aylıkken mezbahaya giriyor.”

Başka bir deyişle, Lula dünyadaki ekonomik rolümüzün derinleşmesini savunuyor, sanki hammaddelerin mükemmelleştirilmesi Brezilya’yı dünyada daha yüksek bir düzeye çıkaracakmış gibi. Sorun, sözümona kapitalist gelişmenin, Brezilya burjuvazisinin asalak karakteriyle, rantçılıkla ve emperyalizmin uşağıyla çatışmasıdır. Buna ek olarak, PT kapitalizmin kendisinin merkezi ülkelerde bile kriz içerisinde olduğunu unutuyor gibi görünüyor. Bütün bunlara rağmen Lula bu teslimiyetten vazgeçmek niyetinde değil.

Herhangi bir burjuva veya kapitalist bunun mümkün olmadığını söylerdi. Brezilya’nın kalkınmasının sermaye, teknoloji ve bunun gerçekleşmesi için gereken koşullarla çatıştığını söylerlerdi. Ve bu yalnızca, büyük kapitalist grupları, yalnızca ülkenin kalkınmasını değil aynı zamanda halk için maaş garantisi ve onurlu bir yaşamı mümkün kılacak kadar büyük bir sermayeyi ve zenginliği halkın eline verecek şekilde mülksüzleştirmeye yönelik acil ihtiyacı kanıtlıyor. Planlı bir ekonomide yarım düzine milyarderin karlarının asalaklığı yok edilerek bunun tamamen mümkün olduğu sonucuna varmak için matematik yapmak yeterlidir.

Makale ilk olarak www.pstu.org.br’de 17/8/2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Yazar Hakkında