Şili’de Darbenin 49. Senesi: Tarihin Tekerrür Etmesini Önlemek İçin Bazı Dersler!

<strong>Şili’de Darbenin 49. Senesi: Tarihin Tekerrür Etmesini Önlemek İçin Bazı Dersler!</strong>

1973 sivil-askeri darbesinin 49. yıldönümü, yakın tarihimizin en karmaşık dönemine ilişkin sonuçlanmamış bir tartışmayı yeniden harekete geçiriyor.

Paz Ibarra yazdı/LIT-CI Şili MIT seksiyonu, Ziya Zarif çevirdi.

Meselenin iki yüzü var. Birincisi, Şilili işçilerin, halk ve köylü hareketinin önceki senelerde biriken ve 1970-73 döneminde Allende’nin zaferini mümkün kılan örgütlülük tecrübesi. İkincisi, darbeyi gerçekleştirmek için Silahlı Kuvvetleri kullanan ve ülkeyi değiştirmeye hazır, son derece politize olmuş bir işçi kuşağının izlediği yolu tersine çevirmeye başlayan burjuvazinin dayattığı yenilgi.

Ana aktörlerin eylemleri ve kusurlarının derin bir analizi olmaksızın tarihsel dersler çıkarmak kolay değildir. O zamandan itibaren Komünist Parti ve Sosyalist Parti (bugün bir kez daha hükümetin bir parçası olan) kendilerini Allende’nin imajını kutsamaya adadılar. Yalnızca sağ kanat ve Nixon hükümetinin değil, Halk Birliği’nin (UP) liderliğinin milyonlarca işçinin rüyasını mahvettiği gerçeğini saklamaya çalıştılar.

O zamanlar Şili’de okuryazar olmayan nüfus neredeyse 7 milyona ulaşmıştı; yarım milyondan fazla ev eksiği mevcuttu. Sağlıksız beslenme işçi ailesi çocuklarının %19’undan fazlasını etkiledi. Bu arada devlet, iki şirkete, Braden Copper ve Anaconda Copper Mining’e (Rockefeller ve Rothschild aileleri) 1905’ten beri neredeyse denetimsiz şekilde bakır madenciliği yapmaları için izin verdi. Toplamda 4 milyar dolar kar elde ettiler. Allende seçildi çünkü programı, büyük ölçekli bakır madenciliğinin, yani tam da bu iki yağmacı şirketin kamulaştırılmasını ve böylece Şili’nin Amerikan emperyalizmine olan ekonomik bağımlılığını kırmayı öneriyordu. Öte yandan, doğal kaynakların geri kazanımı, ülkenin teknolojik ve endüstriyel kalkınmasının temelini oluşturacaktı.

General Augusto Pinochet, Allende kendisini ordunun başına atamasından kısa bir süre sonra ve Allende’yi deviren darbeden yalnızca üç hafta önce, 23 Ağustos 1973’te Santiago’da Şili Devlet Başkanı Salvador Allende ile poz veriyor. AFP/EL PAÍS

Sosyalizme giden barışçıl bir yol mümkün müydü?

Bir darbeye duyulan ihtiyaç, Allende’nin göreve başlamasından bile önce, CIA’in suç ortaklığı ve finansmanıyla (Frei’in 1964’teki adaylığı için yapılan yatırım; Washington’da Agustín Edwards ve Kissinger arasındaki görüşmeler)  ülkede kutuplaşmayı arttırmak için gizli ittifak kuran bir iş adamları kesimi tarafından öngörülmüştü.

UP’nin programı iddialıdan daha fazlasıydı. Taleplerini bir barışçıl kapitalist yolla karşılamak imkânsızdı. Allende bu tehlikeli deneyi önerdi: sömürülen ve yoksullaştırılmış bir çoğunluğun hizmetinde planlı bir devlet ekonomisi yürürlüğe koymak ve bunu için, stratejik şirketleri burjuva demokratik mekanizmalar (seçimler, parlamento, mahkemeler ve kıdemli subayları büyük şirketler ve ABD ordusuyla yakın ilişkiler içerisinde olan Silahlı Kuvvetler’in yapısını korumak) yoluyla kamulaştırmak. Bu hatalı fikir, Mancomunales, Recabarren, Federacion Obrera de Magallanes’e karşı yapılan güherçile ve kömür grevleri, Clotario Blest ve 1953’teki CUT’a kadar tüm işçi mücadeleleriyle çelişiyordu. Allende, iş adamları ve bankacılardan ayrıcalıklarının kaynaklarının yasal yollarla ellerinden alınmalarına izin vermelerini istedi. Bu, UP hükümetinin bin günü boyunca sadece birkaç adım atılabilen Şili’nin sosyalizme giden yoluna dünyanın hayretle bakmasının nedeniydi.

Kısa süre sonra, işçiler, işçi sorunlarının ötesinde olağanüstü bir örgütlenme geliştirirken, hükümetlerinin kendisini sadece fatura göndermekle sınırladığını gördüler. Bir yandan, Allende “eli taşın altına koyma” çağrısında bulunup diğer yandan da parlamentodaki Hristiyan Demokratların (DC) desteğini talep ederken sendikalar, işçi iktidarının gerçek bir embriyosu olan Cordonas Industriales’u oluşturdular. Üretime ve nüfusa dağıtıma öncelik verdiler, kamu sektörü için daha fazla fabrikayı devraldılar ve patronların teşvik ettiği karaborsa karşısında fiyatları kontrol etmek ve tedarik sağlamak adına komiteler kurdular. Hükümet, bunun aksine UP görevlilerini gerçek işçi kontrolüne teşvik etmek yerine kamulaştırılan şirketleri yönetmek için siyasi aracı olarak tayin etti.

Bu patlamaya hazır durumda, Komünist Parti UP’nin sağ ayağıydı ve sınıf işbirliğini, yani sözde ilerici bir işadamları kesimiyle ittifakı destekliyordu.  Kurumsallığa yönelik her türlü tehdidi durdurmak ve SSCB’nin Stalinist bürokrasinin dünyanın dört bir yanındaki Komünist Partilere dikte ettiği kapitalizmle barışçıl bir arada yaşamayı sürdürmek zorundaydı. Şili KP’si, CUT’u [1] ana lideri aracılığıyla bağladı. Çalışma Bakanı Mireya Baltra, işçileri “sağcıların ekmeğine yağ sürmek” ile suçlayarak hükümetin kamulaştırma programında yer almayan ele geçirilmiş fabrikaların tahliyesini emretti. Darbe günü olan 11 Eylül’de Baltra, kendini savunmaya hazır olan Vicuña Mackenna Industrial Cordon işçileriyle karşılaştı: “Boş konuşma yoldaş, silahlar nerede?” La Moneda’yı [2] değil, fabrikalarını ve kasabalarını savunmak niyetindeydiler.

Allende, tüm devrimci duygulara karşı, ordunun sözde anayasacı generallerinin (Pinochet dahil) onun başkanlık görevine son güne kadar saygı göstereceğine güvenerek demokrasiye saygı göstermekte ısrar etti. Ağustos 1973’te, bir grup denizci, Halk Birliği partisinden bir dizi parlamenter, cumhurbaşkanını devirmek için bir darbe hazırlayan yüksek rütbeli subaylar tarafından düzenlenen bir dizi kışkırtıcı toplantıya dikkat çektiler. Buna rağmen, uyarılar dikkate alınmadı ve hükümete bağlı 83 denizcinin diğer donanma mensupları tarafından işkence görerek tutuklanmasına sebep olundu. Bu sırada Allende, parlamentodaki kürsüsünden destek istedi ve baskılarına boyun eğerek, o zamana kadar öz savunmanın bir gereklilik olduğunu ve orduya güvenemeyeceklerini anlayan az sayıdaki işçi ve halk kesiminin silahsızlandırılmasını emretti.

İşçi sınıfının, köylülerin ve öğrencilerin en örgütlü kesimlerine karşı şirketlerin öfkesinin boyutu ve vahşeti, ülkenin cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan hiçbir katliamla benzer değildir. Bu, işçi hareketinin ve onun yeni örgütlerinin kökünü kazımaktı: Cordones Industriales, Sendikalar, Topluluk Komiteleri, Köylü Komiteleri, Karşılıklı yardım konut inşaat ekipleri, halkın tedarik komiteleri, vb. ve ayrıca Toplumsal Mülkiyet Alanı’nın ve Birleşik Milli Eğitim programının sıfıra gerilemesiydi.

Allende hükümeti sırasında işçi grevi

Valdivia’nın dağlık bölgesinde Mapuçe köylülerinin ve işçilerinin tarihi bir örneği var. Ormancılık faaliyetlerini geliştirmeyi amaçlayan öz-örgütlenmelere karşı Panguipulli Ormancılık ve Timber Kompleks şirketleri ibretlik bir baskıyı kışkırttı.

Askeri cunta, yürütme ve yasama yetkilerini yoğunlaştırdı ve böylece Tarım Reformu’nu iptal etti. Arazinin büyük toprak sahiplerine iadesi, Mapuçe halkının mülksüzleştirilmesini derinleştirdi ve yüz binlerce hektarın Matte ve Angelini ailelerinin elinde toplanmasını kolaylaştırdı, bu da özel ormancılık şirketlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.

Karşı-reformlar, özel sektör payını genişletmek için devletin ekonomik müdahalesinin azaltılmasını isteyen iş dünyası tarafından yönlendirildi. Gerçekte, diktatörlük sırasında neo-liberalizmi kuran, Milton Friedman’ın alkışladığı, Şilili iktisatçılar grubu Chicago Boys, daha 1955’te, soğuk savaşın ortasında, Latin Amerika’daki komünist fikirlerin ilerlemesini durdurmaya yönelik emperyalist planın bir parçası olarak kurulmuştu. Diktatör Pinochet bu planın uygulanmasını yalnızca kolaylaştırdı. Askeri cunta, sendikaların direnci olmadan ve ellerindeki güçle, burjuvazinin ülkeyi yağmalaması ve işçileri mülksüzleştirmesi için hazırladığı yasaları imzaladı.

Pinochet mali kaynaklar konusunda da cömertti. 1981-82 ekonomik krizinde bankaların kurtarılmasını finanse etti; Çam ve okaliptüs plantasyonlarına %75 katkıda bulunan ve neredeyse 30 yıldır sürdürülen 701 sayılı kanun hükmünde kararname gibi “yatırımları teşvik etmek” için özel sektöre milyonlarca sübvansiyon verdi. Matte ve Angelini aileleri, bir kez daha, işlerini büyütmek için devlet parasıyla köşeyi döndü. Ormancılık endüstrisi, Pinochet’nin eski damadı ve bugün bir lityum patronu olan Julio Ponce Lerou tarafından yönetilen CORFO (Corporación de Fomento) tarafından idare edildi.

Ekonomik liberalizasyonun ilk yıllarında, Şili’nin dış borcu 3,5’ten 17 milyar doların üzerine çıkarken, GSYİH %14.3 düştü. İşçi sınıfı durgunluğun yükünü taşımaya başladı: 1973 ile 1982 arasından işsizlik %23,7’ye yükseldi. Birçok fabrika iflas etti: Tüm tekstil ve giyim sektörü, ayakkabı ve ev aletleri.  Bellavista Tomé, Paños Oveja Tomé gibi sembolik tekstil fabrikalarının veya Loza Penco gibi milyoner dolandırıcılıklarının hedefi olan fabrikaların iflası, Biobío gibi tüm bölgeleri işsizliğe ve yoksulluğa sürükledi.

15 Eylül 1973’te Yüksek Adalet Divanı, başkanlık kuşağını General Augusto Pinochet’ye verdi

Soykırım ve mutabık kalınan cezasızlık

Demokrasiye geçiş, neoliberal kapitalizmin korunmasına ve Pinochet ve askeri cuntanın eski üyeleri olan tüm generaller için mutlak dokunulmazlık sağladı. Aylwin tarafından desteklenen bu “mümkün olduğunca adalet”, sağ kanadı ve kendisinin önderlik ettiği DC’nin darbe çoğunluğuna güvence altına aldı. 17 senelik diktatörlük döneminde insanlığa karşı suçların (yani sivil halka karşı, planlı bir şekilde devlet görevlileri tarafından işlenen) kurbanları 38.000’den fazla kişiydi: siyasi mahkumlar, sürgünler, idam edilenler, boğazları kesilenler, yakılanlar, işkence görenler ve kaybolan tutuklular. Veriler, Rettig Komisyonu (Aylwin hükümeti), Valech I Komisyonu (Lagos hükümeti) ve Valech II Komisyonu (Piñera hükümeti) raporlarında yer almaktadır. Soruşturmalar, hayatta kalanlar veya akrabaları için ekonomik tazminat sağlamak yönünde yalnızca kurbanların teşhisini amaçladı. Hiçbir hükümet, askeri adalet sistemine veya istihbarat organlarına (DINA, CNI, DICOMCAR, DINE) suçlarla ilgili bilgi vermelerini emretmedi. Bu suçlarla itham edilen toplam kişi sayısının halka açık bir kaydı yoktur. Çoğu, özellikle onlar için inşa edilmiş Punta Peuco Hapishanesi veya Cordillera Hapishanesi’nde cezalarını çekiyor. Tüm mahkûmların 95 tanesi, 800.000 ile 3 milyon peso arasında milyoner emekli maaşı alan eski generaller ve emekli yüksek rütbeli subaylar.  Daha da kötüsü, Ricardo Lagos, ifade vermeye cüret eden mağdurların bütünlüğünü korumak bahanesiyle, yargısal gerekçelerle bile olsa, Valech I Raporu’nun ayrıntılarının gizliliğinin kaldırılmasına 50 yıl süreyle yasak getirdi. Diktatörlüğün o dönemki “çıraklarının” çoğu (Allamand, Espina, Longueira, Chadwick) hala sağ partiler UDI ve Renovación Nacional’da önemli roller oynamaktadır.

La Moneda Sarayı memurları, 1973 darbesi sırasında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kaldırımda bir duvara karşı diz çökmeye zorlanır. AP/EL PAÍS

Solun öğrenmeye gönülsüz olduğu dersler

İşçilerin ve köylülerin tarihsel olarak kendilerini özdeşleştirdikleri partiler kelimenin tam anlamıyla dağıtıldı. MIR [3] vakası belki de en dramatik olanı, çünkü neredeyse tamamen yok edildi. Sömürülenlerin bayrağını yükseltmişlerdi. Ancak, iş dünyasının öfkeli tepkisine karşı önlem almadan Allende’nin “barışçıl yolunda” eşlik etme politikalarının kesinlikle yanlış olduğu söylenebilir. Bunun sonucuna, devrimci bilinci ilerleyen işçi sınıfı katlandı. Şili solu için en önemli ders budur.

MIR, işçilerin yerine gerilla koyarak ve onların mücadele ve örgütlenme deneyimlerini atlayarak sosyalizmi teşvik etmeye çalıştı. Ancak, UP’de tüm partiler aynı politikaya sahip değildi. CP işçileri uzak tuttu, böylece Allende işverenlerle parlamento içinde müzakere edebilir ve cumhurbaşkanının Anayasa’ya bağlılığının garantörü olarak orduya kefil olabilirdi. Bu bir hata değil, ihanetti.

Bu partilerle müzakere hala askıda ve açıklığa kavuşturulması gereken başka birçok siyasi hata var. Ancak ortak nokta, binlerce cesur ve güvenilir işçinin ölümüne neden olan koşulların bir kısmından sorumlu olmalarıdır. Sosyalizm arzusunun yanlış bir şey olduğu asla kanıtlanamaz.

UP’nin trajik yenilgisine işçi sınıfı mı neden oldu? Açıkçası hayır. 1973 darbesi, işçilerin ve halkın meşru müdafaasının Allende tarafından hiçbir zaman savunulmadığı ve hatta buna izin verilmediği için direnişle karşılaşmayan Şili burjuvazisinin karşı devrimci tepkisiydi.

En zor ders

1990’dan beri, patronlar zenginliklerini arttırmak için bütün hükümetlerin desteğini aldılar. Diktatörlük tarafından başlatılan şirketlerin özelleştirilmesi derinleştirildi ve 20 ailede inanılmaz servetlerin skandal bir şekilde toplanmasına izin verildi. 20. yüzyılın başındaki yabancı şirketlerin talanı maden imtiyazlarıyla devam etti. Şili, sömürge zamanlarında olduğu gibi, kendine ait hiçbir endüstriyel veya teknolojik gelişme olmadan, ucuz işgücüyle hammadde ihracatına bağımlı olmaya devam etti. Bütün bunlar, taşeronluğu yasallaştıran, sendikaları atomize eden ve işçi haklarını ortadan kaldıran 1981 İş Kanunu ile garanti altına alındı. Diktatörlük işadamları tarafından yönetiliyordu ve onlar çıkarı için vardı. Geleneksel ekonomik grupların gelişimini destekledi ve yenilerini yarattı.

Kısacası, Halk Birliği (UP) döneminde işçi sınıfının ilerleyişini kana bulayan aynı devlet, darbeden çıkar sağlayan, sosyal hakların ve işçi haklarının kaybını derinleştiren, sömürüyü artıran ekonomik grupların elinde bugüne kadar -yasama, yargı ve askeri aygıtlarıyla- bozulmadan kalmıştır.

Başkomutan olarak Poinochet’nin ve José Piñera ve Jaime Guzmán tarafından hazırlanan ekonomik liberalizasyon planının sürekliliği, CP ve PS’nin rızasıyla, yeni demokraside anlaşmaların pazarlık kozuydu. Devlete ait şirketleri çok ucuza satın alan ya da hâlâ devletin elindeki sanayilerin devredildiği bir avuç iş adamı ve Pinochet’nin arkadaşları için güvence böyle sağlandı: Soquimich, LAN Chile, IANSA, CAP, ENTEL, ENDESA; servetlerini artıran veya yenileri yaratılan ekonomik gruplar.

30 yılda servet biriktiren aileler de yozlaştı. Vergi kaçırıyorlar, gizli anlaşma yapıyorlar ve Hazine’den çalıyorlar. Mahkemeleri, Gelir İdaresi’ni ve Silahlı Kuvvetleri kontrol ediyorlar ve pandemi sırasında bile servetlerini artırdılar. Onlar Luksic, Paulmann, Piñera, Angelini, Matte, Cueto, Solari, Von Appen aileleridir. Onlar Ponce Lerou, Salata, Saiéh, Yarur…

Tarihimizin 1970-1990 dönemi sosyalizme giden barışçıl bir yolun olmadığını gösteriyor çünkü burjuvazi ve emperyalizmin tepkisi asla barışçıl olmayacak. Dahası, burjuva demokrasisindeki mevcut yozlaşma, pandeminin etkileri ve çevresel ve ekonomik kriz, barbarlığı daha da ileri boyutlara taşımakta ve bütün ekonominin kamulaştırılması, işçilerin ve halkın, üretim araçlarının ve servet dağılımını kontrol etmesi ve işçi sınıfının ellerindeki siyasi güçle birlikte sosyalizme acil ihtiyacı gündeme getirmektedir.

UP’nin burjuva devlete karşı aynı teslimiyete düşmemesi için, işçi sınıfının, kitle hareketinin yeni bir şiddetli baskıdan ya da katliamından kurtulabilmesi için, aynı zamanda işçi sınıfı kökenli olan askeri rütbeliler sorununu gündeme getirmesi esastır.

Derin bir toplumsal değişime ulaşmak için, işçiler için sendikaları ve mücadele örgütlerini geri almanın gereğini bıkıp usanmadan göstermeliyiz. Şili işçi sınıfı, ülkenin sahiplerinden siyasi gücü koparmak için birleşirse 18 Ekim 2019’da serbest bırakılan inanılmaz güç, büyüyecek bir kanal bulacak. 12 Kasım’da işçi gücünün küçük bir fragmanı gösterildi. O gün, büyük sokak seferberliği ile birlikte imalat sektöründeki kısmi bir grev, tüm bölgesel meclislerin ve cabildo’ların [4] bile başaramayacağı bir şeyi başardı: bir hükümeti iplerle bağlayarak, emeklilik tasarruflarının %10 geri çekilmesi gibi asla mümkün olamayacak bir şeyi kabul ettirerek geri adım atmaya zorladı.

Son olarak, eğer 12 Kasım 2019’daki seferberliklere benzer işçi ve toplumsal örgüt seferberlikleri devam etseydi, son 30 senenin iktidar partileri değil, 18 Ekim’in pankartlarını savunan Kurucu Meclis’in bağımsız üyeleri, yani bizler Kurucu Meclis’i ilerletilmiş olacaktık: AFP ve İş Kanunu, Su Kanunu ve madencilik ve balıkçılık imtiyazlarına son verilmesi, yerli halkların topraklarının iadesi, hapsedilen tüm Şili ve Mapuçe savaşçılarının derhal serbest bırakılması, tüm doğal kaynakların işçilerin ve halkların kontrolü altında geri kazanılması vd.

Mücadeleler ve yenilgilerle dolu tarihimiz, her defasında bize, barbarlıktan sağ çıkmak için ihtiyacımız olan kapitalist devleti yıkabilecek ve toplumsal dönüşüm için ısrar edecek olanın yalnızca işçiler olduğunu gösteriyor. Sınıfımız tekrar bu yola çıkmalı. Yalnızca bu şekilde, ellerinde güç olan emekçiler, CP ve PS’nin topallamasının saptırdığı rotayı düzeltebilecek ve ne sömürenlerin ne de sömürülenlerin olduğu bir sosyalist toplum inşa edebileceklerdir.

Notlar:

[1] – CUT: Central Única de los Trabajadores (Birleşik İşçi Merkezi).

[2] – La Moneda (Saray): Şili hükümet binası.

[3] – MIR:  Movimiento de Izquierda Revolucionaria (Devrimci Sol Hareket).

[4] – Mevcut devrimci süreçte gençliğin, sıradan insanların ve yerli halkın örgütlenme araçları.

Yazar Hakkında