Müteahhitin Emniyet Subabı: Mülteci Avı

Müteahhitin Emniyet Subabı: Mülteci Avı

Ziya Zarif

Önce enkaz altında, ardından enkazların arasında kaderlerine terk edilen sayısız yurttaşımızın acısı arasında tekrar ve tekrar siyasetten uzak durmamız telkin ediliyorken bunun pek mümkün olmayacağı anlaşılıyor. Bu sefer de telkinin rotası, depremin başından beri bu dümeni tutan, başları her sıkıştığında Tayyip Erdoğan ve sermaye partisinin sadık kulu ve kölesi olan, yoğun mesai harcayarak sade vatandaşı hamur gibi yoğuran faşistlerin rotasına saptırıldı. Artık kitleler için hedef, 2011 Van depreminde “yağmacı bölücüler” gibi Samandağ’ın “yağmacı mültecileri”. Bu durum bütün sahteliğiyle -ve katiyen bunun hiçbir önemi olmadan- gerçekliğin kendisi haline getirilmeye çalışılıyor. Gerek duyulduğunda, dilediklerince kumanda edebilmeleri için kolektif zihne ektikleri ahlaksız/geri kalmış mülteciler -imgesi-, faşist çeteler tarafından, sokak ortasında, bir felaketin ertesinde avlanmaya başladı. Depremzedelerimizin sınıfdaşları, paramiliterler tarafından haince ve sadistçe bir hazla linç ediliyor.

Kendi haline bırakılan depremzedeler büyük ölçüde, kendilerini diğerleriyle bağlayan ipin bu korkunç acıyı yaşatan yerine yaşayan tarafta olmak olduğunu bilir vaziyetteyken Ümit Özdağ ve Şirin Payzin gibilerin propagandasına maruz kalan halkın tepkisizliğinden edindikleri meşruiyetle besteler söyleyerek deprem bölgesinde Arap kovalayan faşistler, bütün eylemlerinin yanlarına kalacağını seziyor gibiler. İlginç şekilde, hiç de hezeyanlarındaki gibi mültecilere oluk oluk para akıtan -Arapsever- bir AKP ortalıkta gözükmüyor. Bu gerçekliğin kesinkes bir önemi bulunmaksızın, sosyal medyada, kolluk tarafından işkenceye uğrayan “yağmacı” veya asayişi sağlayan sivil Türk erkeklerce cezası kesilen -ve muhakkak mülteciler tarafından gelecek her türlü zarardan korunması gereken- kadınların videoları büyük bir iştahla, dahası sipariş edilerek yüz binlerce etkileşim alıyor.

Geldiğimiz noktada, pandemi ve uzun zamandır yaşanagelen ekonomik krizde de olduğu gibi, bu can pazarına mesul olarak müteahhitler ve onların pek sevgili koruyucu melekleri düzen partileri veya yurttaşlarımızla aynı enkazın mezar olduğu mülteciler arasında seçimde bulunmak yapacağımız siyasetin yönünü tayin edecek. Önümüze konulan seçim sandığıyla çözüm diye sunulan ve önümüzdeki on yıllarda ülkeye musallat olacak başka belaları da başımızdan defetmek için bu felakette hangi manevranın kimin ekmeğine yağ sürdüğünü, kimin bu acıyı yaşatan kimin yaşayan tarafta olduğunu görmemiz ilk adım için kâfi. Sonrasında, ölülerinin cenazesini kaldıramayan halkımız, kendisine yaşatılanların ve katledilenlerin hesabını sormak için ayağa kalkacak.

Yazar Hakkında