Deprem ve “İşi Ehline Vermek”

<strong>Deprem ve “İşi Ehline Vermek”</strong>

Tarık Baskın

Kâbe alındığında Hz. Muhammet, orada namaz kılmak ister ve Hz Ali’den anahtarlarını getirmesini söyler. O da Kâbe’nin yıllardır koruyuculuğunu ve bakımını yapan Osman Bin Talha’dan anahtarları vermesini ister. Osman Bin Talha Müslüman değildir ve anahtarları vermek istemez. Hz. Ali gücünü kullanarak elinden anahtarları alır ve Hz. Muhammet’e verir. Ancak O buna razı gelmez ve “git emaneti ehline ver” der. Çünkü buranın nasıl korunduğunu, temizlendiğini en iyi Osman Bin Talha bilmektedir.

Şimdi bunu niye anlattım? Dindar emekçi kardeşlerimize bir kez daha hatırlatmak istedim hükümetin işi ehline vermediğini, yani liyakatli davranmadığını… TÜBİTAK’a hayvanat bahçesi müdürünü atıyorlar. Mimarlık fakültesine ilahiyatçı profesör… Askerlik yapmayanlar yüksek askerlik şurasına alınıyor. Tüm bakanlıklar, devlet daireleri nerdeyse buna benzer örneklerle dolduruluyor. Dün böyleydi, bugün de böyle… Değiştirmezsek, büyük olasılıkla yarın da böyle olacak. Devletin üst kademelerine torpille vasıfsız partizanlar, akrabalar dolduruluyor. Sonuç olarak birileri ballı kaymak maaşlar alırken, halk gittikçe yoksullaşıyor.

Bu iktidara has olan bir davranış değil, burjuva muhalefette de bu kadar olmasa da aynı sorunlar var. Bir yerleşim yerine inşaat yapılacaksa belediye meclisine gelir. Meclis çoğunluğunun onayı ile geçer. Şimdi bakalım belediye meclis üyelerine: kasap, manav, ayakkabıcı, okul servis, hırdavatçı, ya da arkalarında bol destekçisi olan hemşeri dernek başkanları. Bu arkadaşların hepsinin meslekleri çok güzel ancak bu insanlar meslekleri olmayan binalar için el kaldırıp insanların kaderiyle oynuyorlar.

Ya müteahhitlere ne demeli! Birazcık parası olan herkes müteahhit! Belediyede tanıdığı varsa, biraz da cebine harçlık koyarsa, o memurun istediği gibi inşaat yapar, demirden betondan çalar. Tabi ki bunlar yapı denetimden de geçer…

Bunları Marmara depreminde yaşadık. Van depreminde ve birçok depremde yaşadık. En son 6 Şubat’ta merkezi Kahramanmaraş olan ve on binlerce kardeşimizin öldürüldüğü depremde de bunu yaşadık. Evet, öldürüldüler; çünkü bu insanlar gözü para hırsı bürümüş siyasi bürokrasinin ve inşaat patronlarının kurbanı olmuştur.

Yine ders alır mıyız? Bu kapitalist kar hırsı ile mümkün değil. Yıkılan binaların yerine konulması mümkün ama giden canlarımız yerine gelmeyecek. Düşen ateş yüzbinlerce ocağı yaktı ve yeni depremlerde yakmaya devam edecek.

Biz yaşamak istiyoruz! Fabrikalarda çalışırken ölmek istemiyoruz, evimizde uyurken ölmek istemiyoruz. Bu ülkenin kaynakları tüm halka yeter.  Bu kaynakların zenginler için değil, emekçi halk için kullanılmasını istiyoruz. Tüm binaların denetlenmesini, suçluların yargılanmasını talep ediyoruz. Ucuz ve güvenli barınma bu kadar zor olmamalı. Ve işin ehline verilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

Yazar Hakkında