İnsani yas süreçleri ve Hız Faşizmi Üzerine

İnsani yas süreçleri ve Hız Faşizmi Üzerine

Ayça Zengin

6 Şubat depremleri 13 milyon insanımızın yaşadığı 10 ilde büyük bir yıkım yarattı. Kayıplarımız resmi rakamlara göre 60 bine yaklaştı. Hepimiz hayatta kalanlarla yardımlaşmaya odaklanmış olsak da kolektif yas konusunda atladığımız bir meselenin öneminin altını çizmek gerekiyor.

Bu tür büyük kolektif felaketler büyük kolektif yas süreçleri doğuruyor. En doğal insani duygusal süreçlerden olan yas süreci her kesim tarafından gözden kaçıyor.

Yaraları sarmak, şehirleri inşa etmek ve yıkıntıyı temizlemeye çok odaklanmış bir eril bakış açısı hâkim. Zaten hız, çok eril bir kavram. Ayrıca klasik mühendislik terminolojisi bile hız ile kalitenin farklı ve zıt koordinatlarda yer aldığını gösteriyor. Bir yapıyı hızla yaptığınızda aynı kaliteyi tutturmanız için mesela, oraya ekstra insan, para gibi ek kaynaklar aktarmanız gerekiyor. Hız, kapitalizmin temel bileşenlerinden biri artık. “Hızla” piyasaya sürülmek, “derhal” yapılmak, “VIP” işlere bir an önce yetişilmesi, üretim ilişkilerinin son yıllarına da neredeyse hâkim olan bir kavram haline geldi. “Hızla” imara açılması için “hızlıca” onay süreçlerinden geçen yerlere, “hızlıca” inşa edilen konutlardan “hızlıca” yüksek karlar elde etmek. Dün yeniyken bugün eskiyen her şey. Daha dün ancak bir ofiste birkaç kişilik şirketlerden hızla büyüyen holdinglere uzanan bir hız…

Şimdi bu hız, deprem bölgelerinde de hızla temizlemek, hızla yeniden inşa etme yarışı olarak tercüme ediliyor. Sosyal medyaya yansıyan bir görüntüde AKP milletvekili önüne çektiği bir A4 kâğıdın üzerine not ediyor; buraya şunu yapacağız, buraya şurayı…kağıdın dışına taşan yerler için bir başka kağıt daha çekip almıyor, masaya işaret ediyor. Bir koca şehrin ana nazım planının yapılma “hızı” na bakınız.  

Bu durum asıl olarak da yakınlarını kaybeden yüzbinlerce insanın yas sürecini bypass ediyor.

Sağlıklı yaşanamayan yaslar toplumsal travmaları derinleştiriyor. Dünyada bu tür büyük felaketlerde en az bir ay alana dokunulmuyor.  İnsanlara yas için alan açılıyor. İnsanlar, mum yakmak, eşyaları toplamak, ritüeller yapmak gibi süreçlerle kayıplarını idrak ediyorlar. Bu süreç yaşanmadığında, donma, takılıp kalma gibi şok süreçleri devam ediyor. Depremzedeler içgüdüsel olarak tanıdıklarının özel eşyalarından sunaklar yapmışlar ve bu alanlara dokunulmasını istemiyorlar. 

Daha önceki patlamalar döneminde de AKP haftalar içinde toplumsal travmaların yaşandığı alanları temizleyip yeniden inşa etmeye çalışmıştı. Toplumsal bellek kaybına yaslanmaya çalışan bir durum bu aynı zamanda. Hatırlandıkça öfkenin büyümesi de korkulan bir şey nitekim. El ile gösterilecek bir bilançonun ortada durması da istenmiyor.

Depremin ana üssü Maraş Pazarcık bir Alevi yerleşkesi, Alevilerin oldukça karmaşık ve detaylı yas süreçleri var.  Aynı şekilde Hatay’da bir Hristiyan dokusu var. 

Tekbir seslerinin ve selaların eşliğinde ve enkaz altında hala hayatta olanlar bile varken molozlar bir yandan kaldırılmaya başlandı.

AKP insanlara ne başına geleni anlama-idrak etme hakkı tanıyor, ne de yas biçimlerini yaşama hakkı.  Bu konu muhalefetin de kafasını karıştırıyor sanırım. Hız hep olumlu bir şey olarak algılanıyor.

Duyguların ihtiyaç duyduğu zamansallığı es geçiyor. Kimi zaman muhalefet bu hızı zorlayan bir konum bile tutabiliyor. Oysa şu an talep edilmesi gereken 1 ay kadar alana dokunulmaması, insanlara yaslarını yaşayacak bir alan ve zaman tanınması. Alevi ve Hristiyanların özgün süreçlerine saygı gösterilmesi gibi şeyler.

Türkiye tarihinin en büyük doğal afetinde, böylesi büyük bir kolektif yas sürecinde 1 yıl içinde şehirlerin yeniden yapılacağının söylenmesi doğrudan insanı es geçen, önemsizleştiren bildik bakış açısı. Sol olarak biz de insani duygusal süreçlerin anlamı üzerine daha fazla düşünmeliyiz ve daha insani daha vicdani pozisyonlar tutabilmeliyiz. Bu erkekçi hız anlayışını besleyen-büyüten yerler ve siyasi pozisyonlara karşı çok daha uyanık olmalıyız. Ayrıca en azından şehirlerin yeniden inşasının planlanmasının da bu ortak süreye ihtiyacı var.

Yazar Hakkında