AVRUPA’DA GREV DALGASI

AVRUPA’DA GREV DALGASI

Kırmızı Gazete 2 yazıları

Fransa’da geçtiğimiz iki ay genel grev ve kitlesel gösteriler ile geçti. Emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran yasaya karşı insanlar, sokakları işgal etti. 12.kez ilan edilen genel grev ve hem işçi sınıfının hem de halkın direnmesine rağmen Anayasa Konseyi Emeklilik Reformu’nu kabul etti.

Yasanın kabulünün ardından halk sokakları bırakmadı ve direniş büyüyeceğe benziyor.

İngiltere son yarım yüzyılının en büyük grev dalgasını yaşıyor. Posta işçileri, ulaşım işçileri ve temizlik işçileri başta olmak üzere ülkede hayat durma noktasına geliyor. İnsanca yaşamak için ücret işçi sınıfının ortak talebi.

Eylemlerin doruk noktası 1 Şubat’taki mega grev oldu. Birçok gazeteci bu grevi fiili bir genel grev olarak tanımladı, çünkü demiryolu işçileri, kamu sektörü çalışanları, hemşireler, itfaiyeciler, öğretmenler, üniversite profesörleri ve diğerleri gibi farklı sektörlerden işçiler birlikte greve çıktı. O gün 500.000’den fazla işçi, artan hayat pahalılığını protesto etmek için sokaklara döküldü.

Almanya’da yükselen enflasyon, aylardır hastanelerde, okullarda, postanelerde ve limanlarda düzenlenen büyük grevleri tetikledi. 27 Mart’ta, ulaşım ve kamu hizmetleri işçileri, son 30 yılın en büyük grevini yaptı. İşçiler ülkede hayatı durdurdu.

Portekiz’de temizlik işçileri, öğretmenler, ulaşım işçileri ulusal bir greve öncülük etti.

Lizbon’da 140.000 öğretmen sokaklara dökülerek bu sektörde son on yılın en büyük gösterisine imza attı. Öğretmenler pandemiden sonra bitkin düştüler ve şimdi de enflasyondan etkileniyorlar.

İspanya’da, ülke genelindeki şehirlerde halk sağlığı için kitlesel gösteriler gelişti. Madrid’te 12 Şubat’ta “beyaz dalga” sokakları doldurdu; yüz binlerce insan grevdeki birinci basamak doktorlarını desteklemek ve kamu sağlık hizmetlerinin kötüleşmesini kınamak için sokağa çıktı. Diğer sektörlerde de emek mücadeleleri yaşandı ve hatta yüzde 15’in üzerinde ücret artışı kazanan Inditex-Zara işçileri gibi zafer kazananlar da oldu.

Yaşam koşullarının hızla kötüleşmesi ve emperyalist yeniden silahlanma politikasına eşlik eden Bonapartist hükümetlerin sertleşmesi karşısında, işçi sınıfının geniş kesimleri uyanmaya başlarken, işçiler ve gençlik kesimleri de radikalleşmeye başlıyor. Bu durum, sınıf mücadelesinde yeni bir momente doğru ilerleme olasılığını gündeme getirmektedir, ancak sendika bürokrasilerinin ve reformistlerin politikalarının üstesinden gelinebilirse.

Yazar Hakkında