UNUTULAN BİR SLOGAN: “ÖZGÜRLÜK İŞÇİLERLE GELECEK!”

UNUTULAN BİR SLOGAN: “ÖZGÜRLÜK İŞÇİLERLE GELECEK!”

Hakkı Yükselen

The Washington Post gazetesi, 1900-2006 yıllarını kapsayan ve “protesto hareketlerinin toplumsal niteliğinin demokratikleşme sürecindeki etkisini” araştıran bir çalışma yayımlamıştı. (Ben sadece özet çevirisini okumuştum) Araştırmanın konusu, belirtilen tarih aralığında yapılan protesto eylemlerinde başı çeken toplum kesimlerinin (sanayi işçileri, kentli orta sınıf, tarım işçileri, etnik ve dini gruplar) bu eylemlerin sonuçları üzerindeki etkileriydi. Çalışmanın ortaya koyduğu en önemli bulgu, sanayi işçilerinin egemen olduğu protesto hareketlerinin demokrasiyi sağlamadaki etkisinin diğer bütün protesto kampanyalarına kıyasla daha fazla olduğu; sanayi işçilerinin rolünün demokrasinin gelişiminde çok büyük bir önem taşıdığıydı. Bu haberi okuyunca aklıma bir zamanlar sıkça atılan, ancak işçi hareketinin 90’lardaki geri çekilişine paralel olarak unutulan “Özgürlük İşçilerle Gelecek!” sloganı geldi. Demek ki yerinde ve bilimsel bir sloganmış.

Kısacası işçiler olmayınca demokrasi de olmuyor veya en iyi ihtimalle bizdeki kadar oluyor!  Burjuvazi, siyaseti kendi çıkarlar alanıyla sınırlayıp işçi sınıfını siyasetin dışında bırakmaya çalışıyor. Elbette birer “birey” veya “seçmen” olarak değil; o kadarı “demokrasiye” ve “tek adam-tek oy” ilkesine aykırı olurdu! Sermayenin asıl derdi, işçilerin bir sınıf olarak, bağımsız ve örgütlü bir güç olarak doğrudan kendi talepleriyle siyasete dahil olmamaları. Asıl tehlike o. Emekçiler bir sınıf olarak siyaset arenasına daldıklarında, kapitalist devletin siyaset ile ekonomi arasında “aşılamaz” kılmaya çalıştığı   sınırları aşabilir, demokrasinin sağladığı “siyasi eşitlikle” yetinmeyip “sosyal eşitlik” de talep edebilirler.

Yanlış anlaşılmasın, amacımız demokrasiyi “küçümsemek” falan değil. Demokrasinin sınırları ne kadar genişlerse emekçiler için o kadar iyi olur.  Sorunumuz demokrasinin cinsi ve de cibilliyetiyle, yani sınıfsal karakteriyle ilgili.  Burjuva demokrasisi, işçilere fazla yaradığında veya kendilerine gerekli faydayı sağlamadığında patronların vazgeçebilecekleri türden bir demokrasi. Sermaye, krizlerini başka türlü aşamıyor. Tarihte ve günümüzde, bırakın bizimkinin benzerlerini, burjuva demokrasisinin en gelişmiş modellerinin dahi tehlikeye düşmesinin veya başka bir şeye dönüşmesinin nedeni bu.

Evet, en başta sözünü ettiğimiz araştırmanın da gösterdiği gibi, işçilerin egemen olduğu protesto hareketlerinin demokrasiyi sağlamadaki etkisi diğer bütün protesto kampanyalarına kıyasla daha fazla ve işçilerin rolü demokrasinin gelişiminde çok büyük bir önem taşıyor. Bu, tarihte belki binlerce defa kanıtlanmış bir gerçek. Ama bu kadarla sınırlı değil. Pek çok zaman barikatlarda kan ve can pahasına kazanılmış hak ve özgürlüklerin korunması da çok önemli. Bunları, “düzen ve istikrar” adına patronlara ve onların hesabına çalışan politikacılara emanet edemeyiz. Kendi demokrasimizi kendimiz kurmak ve korumak zorundayız. Demokrasi sorununu her defasında “işçi demokrasisine” bağlamamızın nedeni bu.

 Unutmayalım, özgürlük işçilerle gelecektir!

Yazar Hakkında