SAĞ VE DAHA FAZLA SAĞ

SAĞ VE DAHA FAZLA SAĞ

Ziya Zarif

Türkiye’de, 28. Dönem parlamento seçimleri tamamlandı ve Millet İttifakı (esasen yalnızca CHP) ile Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan oluşan muhalefet bloku, kitlelerinin beklentilerini karşılayamadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt vilayetleri muhalefetin adayı için neredeyse firesiz şekilde destek verirken, İYİP ve bulunduğu ittifakın içerisindeki CHP sıralarından parlamentoya girmeye can atan partiler, seçim sürecinde Kılıçdaroğlu lehine elle tutulur bir destek sunmadan, bu süreçten güçlenerek çıktılar. Parlamentodaki koltuk sayısının %60’ı sağ-faşist eğilimli partiler tarafından işgal edilirken, neo-faşist sağ kendisini cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için dayatıyor.

Oğan, ağırlıklı olarak Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’nde cisimleşmiş olan faşist histerinin üzerinde yükseldi. Kılıçdaroğlu ve Erdoğan ile yapacağı pazarlığın sonucunda, Erdoğan’ın senelerdir söylemini üzerinden kurduğu ve neredeyse tüm düzen siyasetini bu söylem üzerinden hizaya soktuğu HDP ile “seküler milliyetçiliğin” karşısında duran Hizbullah’a mı destek vereceği sorusunu seçmene sunacak. Her iki senaryoda da milliyetçi damarın giderek güçleneceği bir veya birkaç on yıl yurttaşı bekliyor; muhalefet cephesiyle pazarlıkları istenen şekilde giderse Hizbullah’ı ve Suriyelileri kendi siyasetinin karşısına koyup, muhalefetin kahramanı olacak veya HDP’yi karşısına alıp Erdoğan’a destek açıklayarak milliyetçiliğin, hafife alındığı takdirde nasıl “ceza keseceğini” toplumsal belleğe kazımış olacak.

Başta bahsedildiği üzere İYİP’in ve diğer partilerin Kılıçdaroğlu’na yeteri kadar vermediği desteğin, Akşener ve partisinin büyük kısmının “kazanacak aday” diretmesinin ne kadar da yerinde olduğunun, hatta seçim sürecinde Yavaş ve İmamoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun yanında olmalarının yine Akşener’in keskin politik zekasına atfedilerek –sonuçta seçimin ilk turda Erdoğan lehine bitmesine engel oldular- yeniden halkın önüne faşist propaganda için konulacağını tahmin etmek işten bile değil. Bütün bu halkın çıkarının üstünde duran politik tutumlar, deprem bölgesindeki ve/veya ülke genelindeki yurttaşlar günahkâr ilan edilerek görünmez kılınacak.

İdeolojinin çarpıtıcı gözlüğünü takmak yerine hakikatin çarpıcılığını işçi sınıfının bilincine taşımamız yeni dönemde bizler için -her zaman olduğu gibi- zorunlu olacak.

Yazar Hakkında