Ve Serüvenciler Düşer Yollara…

Ve Serüvenciler Düşer Yollara…

Gençlik günlerimden bu yana en çok duyduğum sözlerden biridir “yine mi politika?”. Sanki her şey çok güzel de, biz politikaya bulaşmış ıslah olmaz haylazlar suyu bulandırıyoruz. Haklı olduğunu bilen ama seni bastıran bir sözdür bu.

İlk disiplin soruşturmasını, arkadaşına Duvar Yazıları kitabı vermekten alan bir neslin çocuğu olunca, bunlara gülümseyerek geçmeyi de öğreniyorsun. Kitabı arkadaşım yakalatmış ve adımı vermiş. Nereden bileyim mizah kitabına yasak koyacaklarını. Müdür sordu: “Arkadaşına kitap vermedeki amacın ne? Bunun yasaklı kitap olduğunu bilmiyor musun?” Gülmek, ve hatta dostlarla birlikte gülmek devrimci bir eylemmiş o yaşta öğrenmiş oldum.

İşte umut denen illet daha çocukken işlemiş yüreğimize. Daha okul bilmezken, Moskova radyosunu bilirdim. Rahmetli babamla beraber her gece beklediğimiz Moskova radyosunun sesiydi umut. Dilini bilmesem de, tınısı hep yüreğimde.

Zonguldak madencilerinin yürüyüşüne katıldım yeni yetmeliğimde. O ne muazzam bir kalabalıktı. O ne inatçı bir umuttu. Anladım işçiler bir olunca, sel olup bentleri aşarlar. Sınıf nedir, birlik nedir, irade nedir, patron devleti nedir o zaman anladım.

Gezi’de “karanlığın perdesini yırtalım” pankartının arkasında bir anda toparlanan koca kalabalığı görünce bir kez daha anladım, umut ve umuda önderlik edenler varsa o karanlık vız gelir bize.

Şimdi yeniden karanlık yükseliyor. Savaş tamtamlarına, ırkçı çeteler eşlik ediyor. Sağlı sollu burjuva siyasetçiler hangi silah için ne kadar yatırım yaptıklarını gururla anlatıyorlar. Dahili ve harici düşmanlara nasıl korku saldıklarını… Burjuvazinin küresel kardeşliği çoktan hayal oldu. Dijital savaşlar, finansal savaşlar, silahlı savaşlar… Kapitalizmin yalan imparatorluğu çoktan çürüdü.

Yeni baskı rejimleri kendi koydukları yasalara bile uymuyor. Kapitalist keyfiliğe zorbalık eşlik ediyor. Borç batağında sefalete boyun eğdirilmiş milyonların sessiz öfkesi birikiyor. Kimi zaman patlamalar olsa da önderliksiz kitleler karanlıkta yolunu yitiriyor.

Kimilerine göre ne umut var, ne de sosyalist bir dünya mümkün. Kapitalizmin ideolojik aygıtları onlarca yıldır kitleleri bu safsatalarla kandırıyor. İşte Kırmızı Gazete, Sosyalist bir dünyanın mümkün olduğunu bu sessiz kitlelere anlatmak için var. Sosyalizmin hala insanlığın son umudu olduğunu ısrarla anlatmak için var.

Böylesi gerici bir atmosferde, umudu ve iradeyi büyütmek için yola çıkıyor Kırmızı Gazete. Sosyalist solun teorik ve politik hegemanyasını yeniden kurmak için. Yolun uzun ve zorluklarla dolu olduğunu bilerek…

Kapitalist gericiliği yeneceğimizi biliyoruz. Çünkü dünyanın dört bir yanında zorbalığa karşı mücadele eden kadınlar, gençler, çevreciler, topraksız köylüler, tüm ezilen kesimler ve elbette işçiler bizlere ilham veriyor. Onların mücadeleleri birleştikçe yeni bir dünyanın tohumu toprağa kök salacak biliyoruz.

Ustanın dediği gibi “gece ne kadar karanlıksa, yıldızlar o kadar parlak olur.” O yıldızların peşinden giden serüvencilere selam olsun…

Yazar Hakkında