Sri Lanka’da Halkın İkinci Zaferi

Sri Lanka’da Halkın İkinci Zaferi

Esat Erdoğan

Sri Lanka’da mart ayından bu yana devam eden isyan dalgası devletin tepesine çökmüş Rajapaksa hanedanını yerle bir etti. Devlet Başkanı Gotobaya Rajapaksa ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Bunun emekçi kitle hareketinin gücünü gösteren muazzam bir zafer olduğunu, Ekvator’un ardından, dünya emekçilerine moral veren, egemen sınıfları korkutan devrimci dalgaların yükselişinin devamı olduğunu ifade etmeliyiz.

Hindistan’ın güneyinde yer alan bu güzel ada ülkesi, yağmacı kapitalist hükümetlerin ve özellikle Rajapaksa ailesinin kötü yönetimleri nedeniyle büyük bir ekonomik çöküş yaşadı. Covid pandemisinin neden olduğu krizle kötü yönetimin sonuçları birleşti ve ülke dış borçlarını ödeyemez hale geldi.  Ülkenin döviz rezervleri neredeyse tükendi. Temel malları ithal edecek parası olmayınca yemeklik yağ, süt, birçok ilaç, kâğıt, gübre, akaryakıt ve birçok temel ürün tükendi. Günde 13 saati bulan elektrik kesintileri uygulanmaya başlandı.

Bu dayanılmaz koşullara ilk isyan 2022 Mart ayının sonunda başladı. Eğitim, elektrik, sağlık sektörleri başta olmak üzere, birçok işkolunda işçiler grevlere çıktılar. Nisan ayı boyunca göstericiler cumhurbaşkanlığı ofisindeki boş alanı işgal ettiler. Başbakan Mahida Rajapskaya, sokak çetelerini halkın üstüne sürdü. Mayıs ayının başında Başbakan protestolara dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldı. Devlet Başkanı Goto kardeşini feda etti. Bu kitlelerin ilk zaferiydi.

Hükümet, haziran ayında ülkenin akaryakıtının bittiğini açıkladı. Acil durumlar hariç akaryakıt satışlarını 10 Temmuz’a kadar durdurduğunu açıklayınca öfke kınından çıktı. Çünkü akaryakıt yoksa iş de yoktu, ekmek de yoktu. 9 Temmuz’da Colombo’da gerçekleşen yürüyüş isyana döndü. Ne sokağa çıkma yasağını dinlediler ne akaryakıt yokluğunu bahane ettiler, on binler öfke ile başkente aktı. Gösteriler, Kandy, Kotagala, Kurunegala ve Jafna gibi birçok şehre yayıldı. Birçok bölgede polis ve asker göstericilere katıldı. Devlet Başkanı Gotobaya Rajapaksa ülkeden kaçmak zorunda kalırken, başkent Kolombo’daki başkanlık sarayını ele geçiren isyancılar, başbakanlık binasını da ateşe verdiler. Bu da halkın ikinci zaferiydi.

İsyanın durmaması üzerine, muhalifler dâhil tüm burjuva partileri panik halinde “Tüm Partiler Hükümeti” kurmayı teklif ederken Başbakan Ranil Wickremesinghe OHAL ilan etti ve orduya da isyanı durdurma çağrısı yaptı. Ancak şu ana kadar halk ne sarayı ne de diğer devlet binalarını terk etti.

Ulusal Bağımsızlıktan, 1971 Ayaklanmasına

Bugünkü isyanı anlayabilmek için, ülkenin tarihine ve fay hatlarına kısaca bakmak gerekir.

Sri Lanka, 1600’lerden başlayarak önce Portekiz ve Hollanda’nın ve son olarak da Büyük Britanya’nın sömürge yönetimi altında yaşadı. Eski adı Seylan’dı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşen grev ve seferberlikler sonucunda 1948 yılında bağımsızlığını kazandı. 1956’ya kadar ülkeyi milliyetçi UNP (Birleşik Milliyetçi Parti) yönetti.

1956’da iktidara merkez sol parti SLFP (Sri Lanka Özgürlük Partisi) geldi. SLFP bazı halkçı politikaları hayata geçirirken, yabancıların kontrolündeki petrol sanayini devletleştirdi. SLFP, sosyalist bir programı olan Troçkizm kökenli LSSP’nin (Sri Lanka Sosyalist Eşitlik Partisi) yükselişini engellemek için burjuvazi tarafından kurulmuştu.

LSSP (Sri Lanka Sosyalist Eşitlik Partisi), 1935 yılında İngiltere’den bağımsızlığı savunan ve aynı zamanda sosyalizmi hedefleyen bir program ile kurulur. Kısa zamanda bu devrimci program işçi sınıfı ve gençlik içerisinde yayılır. Burjuva aydınlarının ve partilerinin bağımsızlık programının olmaması, LSSP’ye büyük saygınlık kazandırır. Ülkenin bağımsızlık mücadelesindeki rolü nedeniyle kitleler içerisinde büyük ağırlığı olan parti 1942’de 4. Enternasyonal’e katılır. O dönemde dünyanın en büyük Troçkist partisi haline gelir. LSSP, Tamil ve Sinhala halklarından emekçileri bir çatıda birleştirmeyi başarır. Ancak LSSP milliyetçi ve parlamentarist bir hatta savrulur ve 1964’te bir burjuva partisi olan SLFP’nin koalisyon hükümetine katılır. Bu tarihsel bir Troçkist ilkenin çiğnenmesidir: Burjuva hükümetlere katılmak. Bu nedenle 1964’te gerçekleşen Dördüncü Enternasyonal’in 6. kongresinde ihraç edilir. LSSP reformizmi, Sri Lanka’da tarihsel bir devrimci momentin kaçırılmasına neden olur.

LSSP’deki reformizme tepki olarak, gerillacı Janatha Vimukthi Peramuna (JVP-Halkın Kurtuluş Cephesi) kurulur. Lideri Rohana Wijeweera, Moskova’da Patrice Lumumba Üniversitesi’nde tıp okumuş, ülkesine döndüğünde Maoizme yönelmiş genç bir devrimcidir. JVP, devrimci gençlik, emekçiler ve askerler arasında kısa zamanda önemli bir güce ulaşır. 1970’lerin başında JVP bir isyan hazırlığına başlar. İsyanı önlemek isteyen devlet Wijewera’yı tutuklar. Bunun üzerine parti, 5 Nisan 1971’de ülkenin birçok bölgesinde on binlerce devrimci ile silahlı ayaklanmaya girişir. Ayaklanma erken ve hazırlıksızdır, buna rağmen isyancılar ülkenin Güney ve Orta bölümlerini kontrol ederler. Devlet isyanı bastırmak için Hindistan’dan askeri destek almak zorunda kalır. İki hafta süren savaşın ardından kontrol devlete geçer. On binlerce devrimci öldürülür, Wijeweera tutuklanır ve JVP yasaklanır. JVP 1987 ve 1989’da iki kez daha ayaklanacak ve 40 bine yakın isyancının öldürülmesine neden olacaktır. JVP şu anda milliyetçi bir parti haline gelmiştir.

1971 Ayaklanması bastırıldıktan sonra, 22 Mayıs 1972’de Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti ilan edilir. Ülke ayrıca, Bağımsızlar Hareketi’nin de önemli unsurlarından biri haline gelir.

1977 seçimlerinde milliyetçi UNP yeniden iktidara gelir. 1978 anayasası ile ülke Fransa benzeri bir başkanlık sistemine geçer. UNP’nin seçim vaadi piyasa ekonomisidir. Milliyetçi hükümetin ülkeyi yabancı yatırımcılara açma kararından (1979) kısa bir süre sonra Tamil Kaplanları’nın ayaklanması (1983) başlar. Bu noktada Tamil sorununa bir yer açmak gerekiyor, çünkü bugünkü yönetimin iktidar yolunu o savaş açmıştır.

Tamil Halkıyla Savaş

Sri Lanka’da nüfusun yüzde 74,9’unu Sinhala halkı, yüzde 15,4’ünü Tamil halkı oluştururken, dini olarak yüzde 70,2’sini Budistler, yüzde 12,6’sını Hindular, yüzde 9,2’sini Müslümanlar ve yüzde 7’sini Hristiyanlar oluşturur. Bu anlamda etnik ve mezhepsel sorunların yoğun olarak yaşandığı bir ülkedir.

Tamil halkının kendi kaderini tayin hakkı mücadelesi, Sri Lanka’daki önemli fay kırıklarından biridir. Sömürgecilik döneminde Seylan’da çay ekiminde Tamil halkını kullanan İngilizler, ayrıca Tamiller arasından eğitimli bir yönetici orta sınıf çıkarır. Bu durum şehirlerde çoğunluk olan Sinhalalı halk ile Tamil halkını karşı karşıya getirir. İngilizler böylece klasik “böl ve yönet” taktiğini Sri Lanka’da uygularlar.

1948’de ulusal bağımsızlığın kazanılmasının ardından, UNP (Birleşik Milliyetçi Parti) yeni “Vatandaşlık Yasası” ile Sinhalara ayrıcalıklar tanırken, Tamilleri ikinci sınıf vatandaş haline getirir.  Sol eğilimli SLFP de hükümete geldiğinde aynı ayrımcılığa devam eder. Tamil halkının dili yok sayılır. 1958 yılında Tamil halkı eşitlik talebiyle ayaklanır, ancak isyan kanla bastırılır. Uzun yıllar Tamil ve Sinhala emekçilerini birlikte örgütleyen sosyalist LSSP gerici bir tutum alarak (işçi sınıfının mücadelesini böldüğü bahanesiyle) Tamil halkını zulüm karşısında yalnız bırakır.

1977 seçimlerinde TULF (Tamil Birleşik Özgürlük Cephesi) parlamentoya 20 milletvekili sokar ancak parti milliyetçi UNP hükümeti tarafından yasaklanır. Bundan sonra Tamil halkı –birçok JVP birliğinin de katılmasıyla- artık silahlı mücadeleye geçecektir. Sosyalist solun zayıflaması Tamil Kaplanları’nın yolunu açar.

Tamiller, Sri Lanka’nın Kuzey ve Doğu bölgelerinde örgütlenir. 1983’te 13 askerin öldürüldüğü askeri konvoy saldırı ile silahlı mücadele başlar. Devletin cevabı serttir: 3000 Tamil militanı öldürülür. Hindistan’ın da aracılığıyla barış görüşmeleri başlar. Ancak Tamiller silah bırakmayı reddedince 1990’da çatışmalar yeniden başlar. Tamil Kaplanları 1993’te Hindistan başbakanı Rajjiy Gandi’yi ve Sri Lanka başkanı Premadasa’yı öldürür. 2001’de bağımsızlıktan vazgeçtiklerini, özerklik talep ettiklerini açıklarlar. Tam da bu dönemde Sri Lanka Dışişleri bakanı öldürülür ancak Tamil Kaplanları cinayeti reddeder. Bu cinayet milliyetçi zehri yeniden körükler.

2004’te tsunami nedeniyle otuz beş bin kişi ölür. Tsunami kapitalistlere bir fırsat yaratır ve bölge emperyalist şirketler vasıtasıyla turizme açılır.  Bunu fırsat bilen Sri Lanka devleti 2007-2009 arasında Tamil katliamı yapar.  Bu katliama çıkarları nedeniyle tüm emperyalist devletler göz yumar. 26 yıl süren savaşta 100 bin insan ölür, 300 binden fazla insan göç etmek zorunda kalır.

İç Savaştan İktidara

Bugün ülkeden kovulan Rajapaksa ailesi bu kanlı iç savaşta öne çıktı. Tamil halkının katliamı onların iktidarının yolunu açtı. Ülkeden kaçan Başkan Gotobaya savaşta büyük saygınlık kazandı. 2019’daki seçimleri partisi Sri Lanka Halk Parti’si kazandı. Gotobaya, 346 bin askerle (polis hariç) büyük bir ordu kurarken, kendi aile servetine de servet kattı. Rajapaksa ailesinin adı ve kaçırdığı paralar Panama Kâğıtlarında da geçmektedir.

Gotobaya hükümeti kısmi bir ekonomik büyüme sağlasa da ülkeyi dış borç batağına soktu. Bunun sonucunda halk en temel maddelere ulaşmaktan yoksun hale geldi. Başta turizm sektöründe olmak üzere, işsizlik patlamış durumda. Burjuva hükümetin çözümü patronların vergilerini azaltmak ve işçilerin yükünü arttırmak oldu. Borçlarını yapılandırmak için, Çin, Hindistan ve IMF ile görüşmelere başladı. 2010’da Çin’in inşa ettiği Hambatota limanını kredi borçlarını ödeyemediği için, 2017’de 99 yıllığına Çin’e (Liman, Çin’in Basra Körfezi’ne ve Kızıl Deniz’e açılımını sağlıyor bu nedenle ABD, Çin, Hindistan arasında bir gerilim konusu,) devretti. Ancak halkın Gota’ya ve Rajapaksa ailesine dayanacak gücü ve sabrı kalmadı ve büyük bir isyanla başkenti fethettiler.

Peki, şimdi ne olacak?

Cumhurbaşkanı kaçtı ancak yerini kim alacak? Burjuva partilerin çözüm önerisi “ulusal birlik” hükümeti kurulması, yeni bir anayasa, yeni seçimler ve IMF ile anlaşma. Mevcut burjuva partilerinin hiçbirinin krizi çözme kabiliyeti yok. Hepsi egemen burjuva sınıfın çıkarlarını savunuyorlar. Üstelik dünyada yoksul ülkelerin borç krizi derinleşiyor. Ulusal birlik hükümetinin bu dünya koşullarında kapitalist krizi çözebilmesi mümkün değil. Doğal olarak bir hükümet kurulsa da sorunlar çözülemez ve emekçi halk sokaklarda mücadeleye devam eder.

Kitle hareketinin muazzamlığı ile devrimci önderlik boşluğu yakın dönem ayaklanmalarının en belirgin özelliği ve aynı durum Sri Lanka’da da söz konusu. Ancak Sri Lanka emekçileri ülkeyi sosyalist devrime ilerletebilecek bir devrimci partinin inşası için olanaklara sahipler. Ayrıca ülkede güçlü bir sınıf mücadeleci gelenek var. Ayaklanmanın yarattığı olanaklarla yerel ve ulusal meclislerin inşası için zemin mevcut. Bu emekçi meclisleri bir acil eylem planı ile mücadeleye atılır: IMF ile görüşmelerin kesilmesi, Rajapaksa ailesinin mallarının kamulaştırılması, halkın kontrolünde gıda şirketlerinin denetlenmesi, iflas eden şirketlerin işçilerin denetiminde kamulaştırılması, zenginlere yüksek servet vergisi koyulması, demokratik bir anayasa ile Tamil halkının kendi kaderini tayin hakkını tanınması vb. Kazanılan her zafer örgütlenmeyi ve mücadeleyi daha ileriye taşır.

Kaynaklar:

1.https://litci.org/es/sri-lanka-una-revolucion-en-curso-derriba-al-presidente-.rajapaksa/df

2. Sri Lanka Tarihi ? Wikipedia Updit (upwiki.one).

3. Ayrıca tarihsel konudaki detaylar için  “Seylan Nisan 1971 Ayaklanması”, Rohan Wileweera, Fred Halliday, Teori Yayınları kitabına da bakılabilir.

4.https://marksist.net/kerem_dagli/sri_lanka_dersleri.htm

5.https://tr.wikipedia.org/wiki/Sri_Lanka

6. https://www.marxist.com/sri-lanka-the-picture-of-things-to-come.htm

Yazar Hakkında